Geçen hafta, "işte size milletvekili adayları" adlı yazı dizime mola verip ,aday yazmamıştım. Ve o yazımın sonunda da , AK Parti il başkanlığının verdiği molaya değinmiştim. İşte bu konuya takıldım.
Değişen bir şey yok. İl başkanlığındaki mola devam ediyor. Yazımı gazeteye geçene kadar , il bakanlığı konusunda bir gelişme yoktu. Anlaşılır gibi değil, bu ne vurdumduymazlıktı.
Şöyle bir geriye bakalım. Önce il başkan adaylarını bir ile topluyorsun, görüşmeler yapıyorsun , ortada sonuç yok. Olmadı Ankara'ya çağırıyorsun, yine ortada sonuç yok. Hayret ki hayret..!
Neyi araştırıyorlar. Sanki çağrılan adaylar tanınmıyor, şecereleri bilinmiyor. Kim bu öne çıkan adaylar ? Erdoğan TOK, Hüseyin DERELİ ve Osman ÇETİNKAYA. Bırakın üst düzey yöneticileri, tüm teşkilat bu üç adayı A'dan Z'ye tanıyor. Çünkü, Erdoğan TOK; Bu şehirde il yönetiminde bulunmuş ve belediye başkanlığı yapmış bir insan. Hüseyin DERELİ; İl yönetiminde görev almış, milletvekili aday adayı olmuş ve şu an ilçe başkanı. Osman ÇETİNKAYA; Merkez ilçe kurucusu ve şu an il yönetiminde görev yapıyor.
Ne kadar zor değil mi, bu adayları tanımak (!) vasıflarını bilmek. Öyle ya bilgi toplanacak; kim ne yapmış, ne işle iştigal etmiş ve kimdir? bulunacak.
Böyle bir saçmalık olur mu ? Bir teşkilat bu kadar yıpratılır mı? Zamanı ne kadar uzatırsanız, gruplar arasındaki gerilimi de tetiklersiniz. Kim zarar görür, parti. Yazık, yazık değil mi?
Teşkilat, bir siyasi partinin kılcal damarlarıdır. Bir vücutta bulunan organın kılcal damarlarını tıkarsanız o organ felç olur yani kangren. Böylece olunca da, o organın görev yapma şansı yoktur. Vücuda zarar vermemesi içinde, kesilip alınması gerekir.
Kararsızlık ve gecikme, başarısızlığın iki önemli sebebidir.
Galileo
İşte siyasi partilerde böyledir. Eğer teşkilatlarınızı tıkarda işletemezseniz o il, ilçe veya köy kangren olur ve işlemez. Ne kadar çok teşkilatı tıkarsanız, seçimlerde başarı hayal olur. Kangren olan organı kesip atmak gerekir ama seçim öncesi yapılan bu operasyonlarda teşkilata , dolayısıyla da bağlı olduğu siyasi partiye zarar verir. Küskünler ortaya çıkar, kutuplaşmalar başlar. Kim zarar görür, parti.
AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip ERDOĞAN, bütün talimatlarında, en küçük birime kadar, tüm teşkilatların ne kadar önemli olduğunu anlatır ve değer verilmesi gerektiğini söyler. İşte başarısının temeli de budur. Ne kadar çok tabana iner, kılcal damarları beslerseniz, organlarda bir o kadar sağlıklı çalışır.
Genel merkezdekiler bunu bilmez mi veya bilmezden mi gelirler, anlamış değilim. Yoksa onlarda işin kolayını bulup, sorumluluk almamak için topu ilin milletvekillerine mi atarlar. O zaman yandı teşkilatlar. Çünkü aynı partiye mensup olsa bile, milletvekillerinin bir noktada birleşmesi zordur. Her milletvekilinin kendine göre bir hesabı vardır. Ne yazık ki bu hesap, bağlı oldukları partinin başarısı değildir,kendi şahsi hesaplarıdır ve bu hesapları hep öndedir. Nasıl olsa liderlerinin rüzgarı, onları sürükleyecektir. Yazık değilmidir liderin bu kadar emeğine, uğraşısına ve çabasına. Yazık değilmidir liderin bu başarısının, bir kısım hesaplar uğruna heba edilmesi.
Zaten ülkenin de sorunu bu. Her şey lidere endekslidir. Bu kadar iş arasından, bir partinin lideri, hele o lider birde Başbakan ise il başkanlığı adayı ile mi uğraşacak. İl koordinatörü ve ilin milletvekilleri ne iş yapar, niye ellerini taşın altına sokup, sorumluluk almazlar.Almazlar , çünkü başarısızlıkta lider hesap soracaktır. Taşın altına elinizi sokmadınız mı başarısızlıkta ilk cevap, efendim siz yaptınız dır. Başarıda ise cevap hazırdır, efendim biz çok çalıştık.
Başarısızlık lidere, başarı herkese. Bundan dolayı bu ülkede, lider sultası doğal olarak asla bitmez. Gocunmayalım..!
Her şey gönlünüzce olsun
SEVGİLERİMLE Nihat KAHVECİOĞLU