'Futbol asla futbol değildir' diye boşuna dememiş Simon Kuper. Çarşamba akşamı tribünleri dolduran seyirciler, yıllardır siyasi ve ekonomik anlamda rekabet halinde olduğumuz Trabzon kentinin en önemli kozu Trabzonspor'a karşı alınacak galibiyeti sadece bir 3 puan ve yerel rekabetin tarihine artı olarak yazılacak bir galibiyetten fazlası olarak görüyorlardı. Şehirdeki hava ve hırs onu gösteriyordu. Bu tribünlere de yansıdı, yönetimin ve şehri yönetenlerin bu resmi iyi görmesi lazım! Bir avuç çapulcu diye gelip geçiştirmeyi düşündükleri, sindirerek unutturmaya çalıştıkları bazı duygular sadece kale arkasından değil, tüm tribünlerden onlara yöneldi. Şimdi şapkayı önlerine koyup düşünme zamanı. Maç sonunda alınan sadece 1 puan değildi.
Saha içine döndüğümüz zaman Ekigho'nun sakatlığı nedeniye Zenke'nin ilk 11 başlaması sürpriz olmadı. Rakip Trabzon ise geniş kadrosuna rağmen ideal 11'i ile sahadaydı. Maçın başında iki takım birbirine tartarken, ilerleyen dakikalarda ön taraftaki oyuncularımızın pressiz oyunu Trabzonspor'un orta sahayı çabuk geçmesine ve yarı alanımızda kalabalık yaratmasına neden oldu. Artı Lazar ve Bahia'nın erken kart sorununa girmesi kale önümüzde direncimizi azalttı. Ergün Teber'in pas hataları da buna eklenince topu bir türlü 3.bölgeye taşıyamadık. Tek taşıdığımız pozisyonda da taçla taşıdık, şanssız bir şekilde direkten dönen top gol olsa daha farklı olabilirdi. Burak Yılmaz'ın insanüstü özellikleri ile sürüklediği atak sonucu kalemizde gördüğümüz gol takımımızın aklını başına getirdi. Selim Teber'in sakatlığı sonucu ikinci yarı oyuna giren Murat Yıldırım oyuna çift yönlü hareket getirdi. Mustafa Sarp'ın da yükünün hafiflemesi, ofansif özelliklerini ön plana çıkardı. Gerçekten ikinci yarı süper oynadı Sarp. Ancak baskı kurmamıza ve oyunu rakip alana yıkmamıza rağmen bir türlü göbekten delici hamleleri yapamadık ki Trabzonspor'un en zayıf olduğu nokta burasıydı. Buna rağmen Zenke'yi oyundan çıkarmak da anlamsızdı. Hocaya eksi olarak yazıldı tribünlerden. Topu sürekli kanada taşıyarak, kaçak verkaçlarla ceza sahasına 15-20 metreden atılan şişirme toplarla sonuca gitmeye çalıştık. Tek şansımız karambollerdi ki maçın vasat isimlerinden Ergün'ün olağanüstü şutuyla 1 puanı koparabildik. Geride ise Kemal süper oynadı, Baros'tan sonra Burak Yılmaz'ı da yıldırdı tek kelime ile. Ertuğrul ise güven verdi, çok iyi kurtarışlar yaptı. Takım için oynadığını hissettirdi, kaleyi teslim alması gerektiğini düşünüyorum.
3 maçta 4 puan aldık, beklenenden daha iyi bir performansımız olabilir kağıt üstünde. Ancak takımda özellikle ofansif anlamda büyük bir karmaşa hakim. Özellikle Selim ve Dominguez ikilisinden bir türlü gerektiği gibi yararlanamıyoruz. Ağır olan ve araya oynamayı seven bu iki oyuncuyu kanada hapsetmek çok ahmakça.
Hakem Fırat Aydınus'un Lazar'a verdiği kartlar doğru ancak o pozisyona faul çalması tam bir eyyam örneği. Skor 0-1 iken çalınmayan fauller, 1-1 olunca çalınmaya başlandı. Bance'ye her pozisyonda faul yapıldı, hakem 3'te birini çaldı onda da sarı kartını gösterme zahmetinde bulunmadı. Yönetimin hakemler konusunda biraz daha dişli olmaları lazım, tabi taraftarlarla uğraşmaktan zamanları varsa.