Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) Tıp Fakültesi Hastanesi Kardiyoloji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Hüseyin Bozbaş, tüm dünyada ölüm nedenleri içinde kalp ve damar hastalıklarının ilk sırada yer aldığını söyledi. Damar sertliği başta olmak üzere kalp yetmezliği ve kapak yetmezliklerinin, kalp damar hastalıklarına bağlı ölüm nedenlerini oluşturduğunu anlatan Bozbaş, ölüm riskinin yaşın ilerlemesiyle birlikte arttığının altını çizdi. Bozbaş, kalbin sağ kapakçığının kanı geriye doğru kaçırmasının (triküspid yetmezliği) son yıllarda giderek artan bir sağlık sorunu haline geldiğini vurgulayarak, "Sağ kapakçık yetmezliği, ileriye akciğere doğru gitmesi gereken kanın geriye doğru kaçması şeklinde tanımlanmaktadır." dedi. Kalp kapaklarının, kanın geçişine izin veren esnek yapılar olduğunu aktaran Bozbaş, sözlerine şöyle devam etti: "Kanın tek yönlü akışına imkan veren kalp kapakçıkları, kanın geçişi sırasında açılır ve bunun ardından tekrar kapanır. Bu kapanma tam olmadığında ise kan geriye doğru kaçar. Yani kapakta yetmezlik durumu ortaya çıkar. Hastalık ilerledikçe kalbin sağ tarafında büyüme olur, akciğer damarlarında tansiyon yükselir. Bu durum hastalarda nefes darlığına, bacaklarda şişme ve karın boşluğunda su toplanması gibi şikayetlere yol açar. Zamanla kalp iyice büyür, zayıflar ve ölüm riski artar."
"Türkiye'de de bu yöntem, 5 hastaya başarılı bir şekilde uygulandı"
Bozbaş, kalp kapağı yetmezliğinde ilaç tedavisinin iyileştirici olmadığını, sadece şikayetleri azalttığını belirterek, iyileştirici tedavi için mutlaka kapağa müdahale edilmesi gerektiğini bildirdi. Bunun da ameliyatla kapağın tamir edilmesi veya değiştirilmesi ya da anjiyo yöntemiyle kapağın tamiri veya yeni kapak yerleştirilmesi şeklinde yapılabildiğini belirten Bozbaş, "Önceden bu hasta grubunda ameliyat riski çok yüksek olduğu için adeta çaresiz kalınıyordu. Ancak günümüz modern tıbbının ulaştığı seviyede artık anjiyografik yöntemle tedavi imkanları mevcut. Anjiyografik yöntemle hastanın kasık damarından girilerek yeni biyolojik kapak takılabiliyor ya da kapak tamir edilebiliyor." diye konuştu. Bozbaş, anjiyografik yöntemle biyolojik kapak yerleştirme yönteminin dünyada yeni uygulanmaya başlandığını ve başarılı sonuçlar elde edildiğine vurgu yaparak, "Türkiye'de de bu yöntem, 5 hastaya başarılı bir şekilde uygulandı." dedi. Bu yeni yöntemin sağ kalp kapak yetmezliği olan, yüksek ölüm riski taşıdığı için cerrahi şansı bulunmayan hastalara uygulandığını anlatan Bozbaş, uygulamaya ilişkin şu bilgileri verdi: " İşlem, genel anestezi verilmeksizin, hasta yarı uyur durumdayken ve solunum cihazına bağlanmadan yapılıyor. Sağ kasık toplardamarından 8-9 milimetrelik küçük bir damar yolu açılıyor ve buradan özel bir tel ile kalbin üst ve alt ana toplardamarına özel bir biyolojik kapak sistemi yerleştiriliyor. İki parçalı bir yapının yerleştirilmesiyle sağ kapakçıktan kanın geriye kaçışı önleniyor. Böylece kan artık yukarıya doğru gelemiyor, aşağı doğru gidemiyor. Dolayısıyla işlemle hastanın bacaklarındaki, karın boşluğundaki şişlik azalıyor, yürüme kapasitesi iyileşiyor ve nefes darlığı azalıyor. Uygulama sonra kalpteki büyüme riski azalıyor. Hasta için açık ameliyat ya da herhangi bir kesi yapılmıyor. İşlem yaklaşık 1 saat sürüyor. Hasta, sağlık durumuna göre 3-5 gün içerisinde taburcu ediliyor. Uygulama, kalbin sağ kapakçığında ciddi kaçırma olan ve ameliyat riski yüksek hastalara yapılıyor." Prof. Dr. Bozbaş, yeni uygulamanın hastaya önemli avantajlar sağladığını vurgulayarak, cerrahide hastanın çok daha uzun süre hastanede kalırken anjiyografik yöntemle yapılan işlemde çok kısa bir süre yoğun bakım takibi yapıldığını söyledi. Bozbaş, "Damar yoluyla kasıktan girilerek yapılan yöntem dikişsiz bir işlem. Hasta genel anestezi almıyor ve solunum cihazına bağlanmıyor. Kan nakline ihtiyaç duyulmuyor. Hasta çok az hastanede kaldığından enfeksiyon riski de büyük oranda azalıyor." diye konuştu.