"Cumartesi günü bir çay ocağında yerel gazeteleri incelerken, Arena gazetesinde Umur'un İşçi sağlığı ve güvenliği ile ilgili halk röportajlarını topladığı yarım sayfalık haberini gördüm." diye başlamış TTB Büyük Kongre Delegesi Sevgili Cem Şahan yazısına. Bundan önceki Tabip Odası Başkanıydı biliyorsunuz. Ve sonra "Gerçekten ülkenin vicdan yarası haline gelen iş kazası cinayetleri, bu kadar gündemdeyken, bu tür haberleri yerel basında görmek beni mutlu etti. Ana akım yerel medyada iktidar ve sermaye parfümü ile yoğrulmuş-, hastane ve kışkırtılmış sağlık haberleri arasında bu haber bana iyi geldi. Sonra aklıma yöneticiliğim sırasında 2007-2010 döneminde vermeye başladığımız Samsun Tabip Odası Sağlık haberciliği Ödülleri aklıma geldi. 2010 yılından sonra bu geleneğin sürdürülmemesi, hekim örgütünün hekim-medya ilişkisinde iyi sağlık haberciliğinin sağlanması konusunda yapması gereken katkının yapılmaması anlamına da gelmekteydi. Şevki abi'den, Gülsüm Urfalı'ya, Çoskun Özbek'ten Cemil Ciğerim'e yerel medyanın bir çok saygın isimlerine verilen bu ödül, halka ve hakka dayalı hekim-sağlık-emek haberciliği açısından Samsun için başlangıçtı. Olmadı. Süreç devam etmedi. O günlerdeki, 12.Mart.2010 günü yaptığımız basın açıklamasını , yerel medyada halka ve hakka dayalı hekim-sağlık-emek haberciliği oluşturulması sürecine katkı sunar amacıyla sizlerle kısaltarak paylaşmak isterim: Samsun Tabip Odası 2007 yılından beri sağlık haberciliği ödülü vermektedir. Sağlık konusunda hak bağlamında yaşanan kayıpları Samsun kamuoyu ile paylaşılması sürecinde sağlık haberciliği çok önem taşımaktadır. Yönetim kurulumuz 2010 yılı ödüllerine
.. adlı arkadaşlarımız layık görmüştür. Samsun'da sağlık hakkı ve emek mücadelesine medyanın katkısı bu değerli arkadaşlarımız ile sınırlı değildir kuşkusuz. Bu bağlamda Samsun'da sağlık alanında Sağlık Hakkı kavramında katkı ve emek veren tüm basın emekçilerine gönül dolusu saygı ve sevgilerimizi sunuyoruz.
Bu halkın bu bilgi kirliliğinde , sizlerin iyi haberciliği çok ihtiyacı var.Genel olarak medyada sağlık ve hastalık olgusuyla ilgili kavramların, oldukça farklı amaçlarla işlendikleri görülmektedir. Bunlardan bir bölümü, bir hastalığın tanı ve tedavi yöntemlerinin anlatılması, yeni tedavi yöntemlerinin kamuoyuna duyurulması, tıbbi uygulamalar karşısında "mağdur" duruma düşen hastalara dikkat çekilmesi olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu son durumda kimi zaman gerçekten uygulama hatalarına yer verilirken, kimi zaman da olası komplikasyonların hekim ya da sağlık personelinin suçlanması amacıyla kullanıldığı da görülmektedir.
Çağlar boyunca hekim-hasta ilişkisi güven temeline dayalı sürdürülen bir ilişki biçimi olmuştur. Bu güvenin ağırlıklı olarak üzerinde durduğu temel, başvuran kişinin hastalığı dolayısıyla dile getirdiği bilgilerin gizliliğine saygı duyulacağı ön kabulüdür. Teknolojinin iletişim biçimlerini çeşitlendirerek farklılaştırması ve bu arada insan topluluklarının geçirdiği kültürel değişim, elbette hekim-hasta ilişkisinin de biçim değiştirmesine neden olmaktadır. Bu gerçeğin farkında olarak, özellikle ruh hastalıklarının söz konusu edildiği durumlarda, çok daha duyarlı ve çok daha titiz olunması gereklidir. Aksi takdirde, 'hastaların uğrayacağı zarar', onlara yönelik yarar beklentisinden daha fazla olabilecektir. Program izleyicilerinden benzer yakınmaları olan kişilerin, o çerçevede o hasta için dile getirilen önerileri yeterli bularak hekime başvurmaktan vazgeçebilecekleri ve böylece bilimsel tıbbın ve psikiyatri hastasına özgün hekim-hasta ilişkisi ortamının dinamiklerinden yararlanamayacak olmaları da hatırda tutulması gereken önemli bir başka boyuttur." diye sürdürmüş sevgili Cem. Sahi Tabip Odası'nın şimdiki yönetimi bu konuda neler yapmaktadır bileniniz var mı? Ben Tabip Odası'ndan bize ulaşan haber dahi göremiyorum. Yoksa bize mi göndermiyorlar etkinliklerini de ondan mı duyamıyoruz? Belki de basınla işleri yoktur ne bilelim! Sevgili Cem'e bir kez daha teşekkür borcumuz oldu. Bize bunları hatırlattığı için. 14 Mart'ta sessizce içimden geçmişti, Tabip Odası bu yıl hangi arkadaş ya da arkadaşlarımızı değer görmüştü ödüle diye. Bir ses çıkmadı. Meğer Sayın Şahan yönetiminden sonra hiç olmamış böyle işler. Sağlık olsun!
ÇANAKKALE MÖNÜSÜ
(Bayram dışı)
43. Alay 1. Piyade Taburu 1. Bölük, 1917 yılı yemek listesi;
15 Haziran Sabah: Üzüm hoşafı. Öğlen: Yok. Akşam: Yağlı buğday çorbası ve ekmek.
26 Haziran Sabah: Yok. Öğlen: Yok. Akşam: Üzüm hoşafı, ekmek.
18 Temmuz Sabah: Üzüm hoşafı. Öğlen: Yok. Akşam: Yarım tayın ekmek.
8 Ağustos Sabah: Yarım ekmek. Öğlen: Yok. Akşam: Şekersiz üzüm hoşafı, ekmek YOK
Bunu niye yazdım. Dün Çanakkale zaferinin 97'inici yıldönümüydü ve İlkadım Belediye Başkanı Necattin Demirtaş, işte bu yukarıda verdiğimiz mönüdeki yağlı buğday çorbası ve ekmeği Samsunlulara ikram etti. Saathane Meydanında kurulan standda vatandaşlar Çanakkele şehitlerimizi onların yedikleri çorba ile anmış oldular.
Necattin Demirtaş, "Ülkemizi bize emanet eden şehitlerimizi o emanete sahip çıkmak adına bugün hatırlamış oluyoruz. 43'üncü Alay'a verilen çorbayı dağıtıyoruz. Bugün Çanakkale ruhunu burada tekrar yaşatmış oluyoruz. Şehitlerimizi rahmetle, minnetle anıyorum. Allah bize bir daha böyle günler göstermesin" ifadelerini kullandı.
ÇAKMAKLI
Bafra ilçesinde Emirefendi Mahallesi Değirmenci Sokak'ta bulunan bir zahireci dükkanında Avukat Sevda Karagöz, İcra Müdür Yardımcısı Yavuz Köksal ve beraberindeki memurlar ile İrfan S.'nin zahirecilik yaptığı iş yerine hacze gitmiş. İcraya gelenler ile tartışan İrfan S., silahı ile yere doğru iki el ateş etmiş. Bunun üzerine hacze gelen avukat ve icra memurları olay yerinden kaçmış. İşyeri sahibi İrfan S. ise olaydan sonra dükkanını kapatıp Cumhuriyet Karakolu'na giderek silahı ile birlikte teslim olmuş. Olaydan sonra bir açıklama yapan Bafra Baro Başkanı Okan Çakmaklı, saldırıyı kınamış ve. "Hiç olmaması gereken bir olay. Hukuk var, hukukun dediği olacak. Borçlu da alacaklı da hukuk içersinde haklarını arayacak. Bu tür olaylar hiçte hoşnut olmuyor. Acınacak bir haldir, silahla ne halledilebilir. Onun için ben bunu tüm avukatlar adına kınıyorum, bir daha olmamasını temenni ediyorum" demiş.
Son günlerde ülkemizde ekonomik ve sosyal yapının değişmesiyle birlikte icra takibi ile muhatap olma riski giderek artmış durumda. Özellikle tüketici kredileri, konut kredileri vs. kullanımının artması ve bu işlemlerinin çoğunun kefil ile yapılması birçok vatandaşı icra takibine muhatap olma riskini artırmış oldu. Alışverişte güven esastır, ancak belge önceliktir. Eğer bir alışveriş yaptıysanız ödeme belgenizi kesinlikle saklayınız. Eğer bir senet ile borçlandıysanız senedinizi öderken senedi teslim almayı ve daha sonra iptal etmeyi ihmal etmeyiniz. Senedi banka yolu ile ödeseniz ve havale belgenizde senedin tarihi tutarı yazılı olsa dahi o senet ciro edilerek 3. bir şahıs tarafından icraya konulabilir. Ve bu durumda elinizdeki ödeme belgesi maalesef sizin için bir çözüm olmayacaktır.
İnsanların belki de en çok dikkat etmeleri gereken husus kefalet. Tüketici kredilerinin oldukça yaygınlaştığı ülkemizde bankalar kredi için kefil öngörmekte. Birçok hemşerimiz hatır için kefil olmakta ve daha sonra ciddi sıkıntılar yaşamakta. Eskilerin boşuna dememişler paran çoksa kefil ol, işin yoksa şahit ol diye.
HÜSEYİN BÖLÜK
Türkiye'nin en yaygın oteller zinciri Dedeman Hotels Resorts International'ın, Kurumsal Şef görevine Samsun Kolaylı Hüseyin Bölük getirildi biliyorsunuz. Otelcilik sektöründe önemli pozisyonlarda görev alan, son olarak Kempinski Hotel Barbaros Bay'ın Baş Aşçılık görevini yürüten Bölük, deneyim ve tecrübeleriyle çalışmalarına Dedeman zincirinde devam ediyor. Yemek kültürünün önemini çok iyi bilen Dedeman Hotels & Resorts International, bu kültürü yaratmak ve geliştirmek üzere Kurumsal Baş Aşçı pozisyonuna Hüseyin Bölük'ü atadı. Bölük, yeni görevinde, Dedeman Hotels Resorts International için yemek kültürünü geliştirmek üzere strateji belirleyecek, mutfak konseptleri ile kaynaklarını geliştirecek ve genel işleyişe destek vereciyor.
VAR MI TANIYANINIZ?
Haydi bakalım bu fotoğraftaki yeri tanıyabilecek misiniz? Tanıyoruz diyorsanız bizi derhal araıyorsunuz. Nasıl aradığınızı da biliyorsunuz. Bir kitap+kahve deposunda ikramımız olacak. Haydi bakalım ne duruyorsunuz hala. Bilgisayarınızı açın. Telefonunuza davranın ve beni arayın. Denge Gazetesi çalışanları bu yarışmaya katılamaıyor haberiniz olsun. Haydi bekliyorum. Saat 17:00'de son dur haberiniz olsun.
GÜZEL SÖZ
Kitleler, asla yalnızca ezildikleri için, kendiliklerinden başkaldırmazlar. Kendilerine karşılaştırma yapabilecekleri ölçüler verilmedikçe, ezildiklerinin bilincine varmazlar.
(Bin Dokuz Yüz Seksen Dört - George Orwell)
AKIL KUTUSU
İdris ile Temel askerde birlikte nöbet tutuyorlardı.
Komutanları bir bakmış İdris'in elinde bir mektup, Temel'e okuyor.
-Napıyorsunuz ? diye sormuş.
Temel sıkılarak:
-Nişanlımdan mektup geldi, ben okuma yazma bilmediğimden İdris bana okuyor.
Komutan:
-Peki İdris'in kulaklarındaki pamuk neyin nesi?
Temel:
-Okuduklarını duymasın diye komutanım
ÖĞRETMENLİK YETENEĞİ
Öğretmen, çocuğun babasına:
-Demek oğlunuzu öğretmen yapmak istiyorsunuz. Yeteneği var mı bari? diye sorar.
Baba gururla yanıtlar:
-Olmaz olur mu? Bu yaşta bile en sevdiği şey, küçük çocukları dövmektir.
BAŞARACAKSINIZ
"İnsanlar sana hakaret ettiklerinde,
Onlara yanıt vermezsen bu da zorlarına gider.
Sen sadece, "teşekkür ederim" diyerek yoluna devam edersin.
Bunu hazmetmek zordur çünkü o kişinin egosunu derinden incitir.
O seni aşağı,çamurun içine çekmeye çalıştığı halde sen bunu reddettin; O şimdi orda tek başına kalmış oldu." diyor Osho.