Her şeyin başı sağlık ifadesi sıklıkla söylediğimiz bir ifadedir. İnsanın nesi olursa olsun sağlığı olmayınca hepsi hikâyedir. Merhum Sakıp Sabancı’nın yıllar önce bir TV kanalında söylediği “Bu kadar fabrikalarım, iş yerlerim ve imkânım var ama oğluma bir çift ayakkabı giydiremiyorum.” ifadesi hepimizi ziyadesiyle üzmüştü. Annemin rahatsızlığı nedeniyle sağlık sektöründeki sorunları daha yakından görme imkânım olunca yazdığım köşe yazısına ve yaptığımız haberlere öyle telefonlar geldi ki anlatamam. Ambulansla hasta nakillerindeki çileyi çekmeyen kalmamış. Hasta kalp krizi geçiriyor yanında onu taşıyabilecek kimsesi yok, gelen ambulans görevlileri biz taşıyamayız sedyeyi taşıyacak adam bulursanız taşıyabilir deyince hasta o haliyle yaya olarak ambulansa kadar gidiyor. Bu konu gerçekten çok sıkıntılı bir konu. Eskiden sedyeyi hastabakıcılar da taşıyabiliyorken şimdi sadece teknisyenlerin taşıma yetkileri var. Teknisyenlerin çoğu da bayan olunca ve onların taşıma gücü olmayınca işin içerisinden çıkmak daha da güçleşiyor. Bu sorunu Sağlık Bakanlığı çözmeli. Buna bir yönetmenlik çıkararak taşıma işinde erkekleri istihdam edip vatandaşın mağduriyetini gidermeli.
Sağlıkta başka bir sorun da bakanlığının son çıkardığı veya çıkarmak üzere olan genelgeye aile hekimleri isyan etmesidir. Biraz araştırdım haklı tarafları yok değil. Aile hekimlerine ağrı kesici ve antibiyotik yazma konusunda kısıtlama getiriliyor, bu doğru değil. Hiçbir aile hekimi kafasına göre ilaç yazmaz. Ayrıca performansı yüksek olan hekimlerin aylık on beş yirmi bin lira civarında kayıpları söz konusu. Bu yanlış bir uygulama, verilen hak geri alınmaz. Bir başka önemli sorun da Gazi Devlet Hastanesinde. Son altı yıllık idari uygulama sonucunda ameliyatlar bitme noktasına gelmiş. Örneğin gastroenteroloji bölümü kapatılıp doktorları da Eğitim Araştırma Hastanesine gönderilmiş. Bölüm kapanınca ona bağlı olan tetkik, biyopsi vesaire bölümleri de iş göremez hale gelmiş, bu gelişme sonucunda hastanedeki ameliyat işi neredeyse bitmiş durumda. Doktorlar ameliyat yapamayınca, tetkikler olmayınca döner sermaye de bitme noktasına gelmiş. Uzman hekimler aile hekimlerinden daha düşük maaş alma noktasına gelmişler. Hastanenin SGK’ya kestiği fatura kırk milyon civarında, bu rakam en az yüz milyon lira olmalı ki hastane rahat dönsün. Koskoca Gazi Devlet Hastanesinde endokrin uzmanı yok, bir tane varmış onu da Eğitim Araştırma’ya almışlar. Şimdi orada dört tane endokrin uzmanı var ama Gazi’de yok. Bu durum kabullenilebilir bir durum değil. Yeni Başhekim Mahmut Ulubay Hoca çalışkan, başarılı bir idareci ama bunu kısa sürede çözmesi çok zor. Altı yedi yılda yapılan yanlış uygulamaları çözmek için epeyce zamana ihtiyacı var. Ne diyelim hastaneyi bu duruma getirenler utansın.
Kamu hastaneleri bu halde olunca millet özel hastanelere yöneliyor, özel hastaneler de ateş pahası. Oraya gidip yüksek meblağlar ödeyenlerin şikâyetinden geçilmiyor. Sağlık Bakanlığı ve SGK eskiden özel hastaneleri sıklıkla teftiş ederken son zamanlarda çok azaldı. Bu konu çok önemli, yetkililerin buna mutlaka çözüm bulması gerekmekte. Ulusal bir haber sitesine Samsun’daki bir klinikle ilgili düşen haberler doğruysa vay geldi bu milletin başına. Sağlık sektörünün en üst basamağı olan OMÜ Hastanesinde de sıkıntılar var. Yeni yönetimin bazı uygulamaları nedeniyle bölgenin en kaliteli ve uzman akademisyenleri özel sektöre geçmeye başlamış durumda. Örneğin Tıp Fakültesi Dekanı Prof. Cengiz Çokluk Hoca; alanında Türkiye’deki ilk ona giren hekimlerden birisidir. Kendisinin istifasını sunduğunu duydum, doğruysa çok üzücü bir durum. Çocuk Endokrinoloji Uzmanı Prof. Dr. Murat Aydın Hoca’nın da ayrıldığını duydum. Bildiğim kadarıyla hastanedeki tek çocuk endokrinoloji uzmanıymış, ayrılması hastane adına çok üzücü bir durum. Eski rektör, Cengiz Hoca’yı özel bir hastaneye gidip yalvar yakar almıştı, adamı üzmenin ne anlamı var anlamış değilim. Sadece bu mu derseniz; kulağıma çok enteresan bilgiler geliyor. Rektör Hanım’ın eşinin özel bir hastanede çalışması nedeniyle çok farklı gelişmelerin olduğu iddia edilmekte. Konuyu araştırıyorum, netleşince sizlerle paylaşacağım. Dün tesadüfen bir mecliste sohbet ederken üniversitedeki hocalar Rektör Hanım’ın diş hekimliği fakültesinden bir hocayı rektör yardımcısı olarak atadığını söylediler, Ferit Bernay rektör olsa anca onu atardı dediler. Demek ki daha önceki yazdıklarımda haklıymışım, keşke haksız çıksaydım. OMÜ bu şehrin en önemli eğitim kurumlarından birisi, destekleyip atayanlar başlarına kına yaksınlar diyerek sözlerime son veriyorum. Kalın sağlıcakla.