SAHABEYİ SEVMEK

Sami Kesmen

Sahabeyi sevmek ve saygı duymak İslam’ın temel değerleriyle uyumlu bir duygudur. Ancak onlara kutsallık atfetmek, yani onları hata yapmayan, yanılmaz kimseler olarak görmek İslam’ın itikadi ve ahlaki öğretileriyle bağdaşmaz.
Sahabe, İslam’ın ilk muhatapları ve Hz. Peygamber’in (sav) en yakın destekçileri olarak İslam tarihinde önemli bir yere sahiptir. Onlara sevgi ve saygı göstermek, İslam ahlakının bir gereğidir.
Allah c.c., sahabeyi genel olarak övmüştür ve buyurmuştur ki; “Muhammed Allah’ın elçisidir. Onunla birlikte olanlar, kâfirlere karşı sert, birbirlerine karşı merhametlidirler…” (Fetih, 48:29). “İslam’a giren ilk muhacirler ve ensar ile onlara güzellikle tabi olanlardan Allah razı olmuştur…” (Tevbe, 9:100).
Hz. Peygamberin de, sahabenin faziletine dair birçok beyanı vardır. “Ashabım hakkında Allah’tan korkun! Onları dilinize dolamayın. Kim onları severse beni sevdiği için sever, kim onlara buğz ederse bana buğz ettiği için buğz eder.” (Tirmizî, "Menâkıb", 58) buyurmaktadır.
İlgili ayet ve hadisler sahabeyi sevmenin İslam'ın temel ilkeleriyle uyumlu ve teşvik edilen bir davranış olduğunu anlatmaktadır. Bu konuda milletimizin hiç bir sorunu yoktur. Tüm milletimiz sahabeyi sevmektedir. Hatta zaman zaman sevgiyi aşan bir duygu ile sahabeye kutsallık atfeden Müslümanların sayısı da az değildir. Sahabenin sevilmesi normal hatta Müslüman için gerekli ama kutsallık atfetmek doğru değil hatta şirke varacak bir duygu hareketidir.
İslam’da insanlar arasında kutsiyet yalnızca Peygamberlere aittir. Peygamberler bir yanıyla beşerdir ve insan olarak değere sahiptir diğer yanıyla Allahın elçisidir ve bu yanıyla da üstün hürmete lâyıktırlar. Allah c.c. ile kullar arasında, Yaratanın kendi adına görevlendirdiği elçi olması bakımından Peygamberlere görev kutsalı denir. Kur’an-ı Kerim’de peygamberler dışında hiçbir insan, yanılmazlık (ismet) vasfıyla nitelenmez. Sahabe, vahyin muhatabı olmuş, Peygamber’in terbiyesinde yetişmiş kimseler olsa da insan olmaları hasebiyle hata yapabilirler.
Sahabe Allah Resulünü görenlere Müslümanlara denir. Sahabenin bir kısmı Peygamberimiz yaşarken vefat etmiş, çoğunluğu kendisinden sonra yaşamaya devam etmiştir. Peygamberimiz, kendisinden sonrasını tarif ederken; “Benden sonra (dine) yeni şeyler ekleyenler olacak. Onlardan yüz çevirin.” (Buharî, "Fiten", 3) buyurmuştur. Bu mesaj çerçevesinde Peygamber sonrasına bakıldığında, Peygamber Efendimizi sevdiği için dine bir takım duygusal ilaveler yapıldığı gibi maksatlı olarak bazı şeyler eklenyenler de olmuştur.
Hz. Peygamber yaşarken bile sahabeden hata yapanlar olmuş, Peygamber Efendimiz tarafından uyarılan bu sahabeler hatalarını düzeltmiştir. Bedir Savaşı sırasında ganimet paylaşımı konusunda sahabe arasında ihtilaf çıkmış, Kur’an-ı Kerim bu durumu düzeltmiştir (Enfal, 8:1). Cemel ve Sıffin savaşları, sahabe arasında farklı görüşlerin ve insanî zaafların olduğunu göstermektedir.
Sahabeye kutsiyet atfetmek, onları eleştirilmez ve sorgulanamaz bir konuma çıkarır. Bu, insanüstü bir algı oluşturarak Kur’an ve sünnet merkezli İslam anlayışını zedeler. Bu durum, İslam’ın tevhit ve adalet ilkelerine aykırıdır. Çünkü İslam, yalnızca Allah’a kulluğu ve O’nun emirlerine bağlılığı esas alır.
Toplumda sahabe sevgisi kimi zaman ölçüsüz bir biçimde, onları hatasız ve yanılmaz kimseler olarak görmekle sonuçlanabilir. Esas olan sahabenin örnek alınmasıdır. Sahabe, İslam’ı öğrenme ve yaşama konusunda örnek alınmalıdır. Onlar, imanı hayatlarının merkezine koymuş, fedakârlık ve sabırda zirveye ulaşmış kimselerdir. Hz. Ebu Bekir’in sadakati, Hz. Ömer’in adaleti, Hz. Osman’ın hayası ve Hz. Ali’nin cesareti her Müslüman için ilham kaynağıdır.
Sahabenin bir insan olduğunu unutulmamalıdır. Onların imanlarına ve fedakârlıklarına saygı duyulmalı, ancak insan oldukları ve hata yapabilecekleri bilinmelidir. Bu yaklaşım, İslam’ın “insanı kutsallaştırmama” ilkesine uygundur.
Sahabeye düşmanlık da yapılamaz. Onlar, sahabe sonrası günümüz insanı gibi de görülemez. Çünkü onlar, vahyin ve Resulün eğitiminden direk, aracısız olarak geçmiştir. Sahabe arasında yaşanan ihtilaflar, tarihi bağlamında değerlendirilmelidir. Bu ihtilaflar üzerinden sahabeye düşmanlık beslemek, İslam ahlakına aykırıdır.
Toplumda, mezhepsel ya da ideolojik nedenlerle sahabeyi eleştiren ya da onlara kutsiyet atfeden aşırı yaklaşımlar, İslam’ın dengeli tutumuyla bağdaşmaz. Günümüzde sahabeye saygının dozunu kaçıranlar çoktur. Kimisi sahabeyi kutsallaştırırken, diğerleri sıradanlaştırmaktadır. Esas olan hak ettiği değeri bilmek ve değerin karşılığı olan yere sahabeyi koymaktır.
Bazı gruplar, sahabenin görüşlerini ve uygulamalarını dinin değişmez bir parçası gibi görerek, İslam’ın değişik coğrafyalarda farklı yorumlarla yaşanmasını eleştirirlen. Bu, toplumsal kutuplaşmalara yol açabilir. Sahabeye kutsiyet atfeden yaklaşımlar, onların insanî hatalarını görmezden gelerek eleştirilmez bir “ilahî otorite” algısı oluşturabilir.
Tarihi olayları bugünkü koşullarla değerlendirip sahabeyi yüceltmek ya da eleştirmek, sağlıklı bir tarih bilincinden uzaklaşmaya neden olabilir. Örneğin, Cemel Vakası’nda taraf tutarak sahabenin bir kısmını dışlamak İslam ahlakına uygun değildir.
Sahabeyi sevmek ve saygı duymak, İslamî değerlerle uyumlu ve Peygamber’in öğretilerine dayalı bir yaklaşımdır. Ancak onlara kutsallık atfetmek, İslam’ın tevhit ilkesine ve insan anlayışına aykırıdır. Sahabe, hem insan olarak hatalarıyla hem de İslam’a hizmetleriyle örnek alınmalıdır. Dengeli bir yaklaşım, sahabe sevgisinin aşırılığa kaçmadan ve toplumsal faydayı gözeterek yaşanmasını sağlar.
Müslümanlar sahabeyi sevmeli ama kutsallık atfetmemelidirler. Sahabeyi sevmek de onları örnek almakla olacaktır. Duygusal sevme kolaycılığı sahabenin örnek alınmasının önüne geçmemeli, böyle bir hata yapılmamalıdır.

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.