Merhum İstiklal şairimizin dediği gibi; Sahipsiz vatanın batması haktır. Sen sahip çıkarsan bu vatan batmayacaktır. Toplum olarak; Bana değmeyen yılan bin yaşasın şeklinde bir zihniyete sahip olduğumuzu düşünmekteyim. Bu kanaate nereden vardığımı soracak olursanız; Yıllar yılı gerek merkezi idareleri yöneten insanların, gerekse yerel idarecilerin, işlerinin başında oldukları sürece, hiçbirimiz onlara, gözünün üstünde kaşının olduğunu hatırlatma ihtiyacı bile hissetmiyoruz.
Yaklaşık yirmi civarında mahkemem var. Bundan asla rahatsız değilim, çünkü beni mahkemeye veren insanları teker, teker incelediğimizde ki; zamanı geldikçe masaya yatırıp, inceleyeceğiz, bu insanların tamamına yakınının, şehirde yöneticilik yapan veya siyasetin önünde olan insanlar olduğunu görmemiz mümkündür. Bu eleştirileri yapar iken, ticari açıdan da ciddi kayıplarım olacağını bilmeme rağmen, şehir adına yapılması gereken ne ise onu yapmaktan geri kalmıyorum.
Çevre illerimize baktığımızda bizden daha şanslı olduklarını görme imkânımız olacaktır. Ordu, Sinop, Amasya illeri daha düne kadar bizden çok geride olmalarına rağmen, bugün bazı konularda bizim ilimizden daha ileride olduklarını söylersek abartmış olmayız. Şayet bugün, ilimize on iki yıldan sonra bir bakanlık verilmişse, etrafımızdaki illerin siyasette bizden geriye düşmesi sonucu verildiğini de unutmayalım.
Bundan yirmi yıl önce Buğday Pazarı"na gittiğinizde kamyonlardan geçemezdiniz. Artvin"den, Sinop"a varıncaya kadar, bakliyat alacak esnaf soluğu Buğday Pazarı"nda alır, orada çeşitli toptancılardan alışveriş yaptıktan sonra kamyonunu çağırır, yükler yola revan olurdu. Şimdi tam aksine buradaki toptancı o insanların ayağına kadar gidip, mal satabilmenin mücadelesini veriyor. İşte size bir sektörün içerisinde bulunduğu durum, gerisini siz bulun.
Yerel yöneticilerin uygulamaları şehrin ekonomik gelişmesi ile bire bir ilgilidir. Örneğin; Necipbey Caddesi"nin trafiğe kapatılması veya giriş güzergâhının değiştirilmesi, yılların Buğday Pazarı ve Subaşı esnafını perişan etmiştir. Bu plan kararları alınır iken, insanlar olayın farkında olmuyor. Ne zaman ki iş uygulama safhasına girip, ticari sıkıntılar başlıyor, herkes bağırmaya başlıyor.
Şimdi aynı olayın bir başka benzeri Hafif Raylı güzergâhında yaşanmakta.Valilik, Büyük Otel, A.K.M. , Kapalı Spor Salonu ile şehrin bağlantısı tamamen kesiliyor. Hatta Yabancılar Pazarı esnafı, "Baba" diye bağırlarına bastıkları eski Kral hazretlerini, işleri durma noktasına geldiğinde ne yapacaklar, şimdiden görür gibiyim. Gerek eski Kral hazretleri, gerekse Kayıkçıbaşı, ömrü hayatlarında ticaret yapıp, vergi dairesi nedir, kira nedir, çek nedir, senet nedir, protesto nedir bilmedikleri için, esnafı da kendileri gibi ay başı geldiğinde maaşlarını tıkır, tıkır aldığını zannediyorlar.
Şehrimizi yönetmekte olan başta Sayın Valimiz, Allah rızası için şu Hafif Raylı güzergâhına bir bakıp, vatandaş gözüyle değerlendirsin. Tren Garı"ndan Liman kavşağına kadar vatandaşla sahilin alakası kalmayacak biçimde bir güzergâh tespit edilmiş. Bu güzergâhın, kime ne faydası var? Hem eski Kral"a, hem de Kayıkçıbaşı"na soruyorum; Şayet Büyük Otel"in yerinde veya Valilik Binası"nın yerinde Büyükşehir Belediye binası olmuş olsa idi, o güzergâh aynen şimdiki gibi olur muydu? Bana göre asla olmazdı. Fuar caddesinden yukarıya bir santim bile geçemezdi.
Şimdi herkes topu taca atarak bu yetkinin kendisinde olmadığını söyleyebilir, ancak şehrin Valisi, devletin bu ildeki temsilcisidir. İki satırlık bir yazı ile o inşaat derhal durur. İleride yaşanacak daha büyük olumsuzlukların bugün önüne geçilmesi, Zararın neresinden dönülürse kardır mantığının uygulaması olacaktır. Elinizde olan yetkiyi kullanamayıp, Bana dokunmayan yılan bin yaşasın derseniz, sizden sonraki nesillere ihanet edersiniz. Bunu ne tarih, ne de vicdanlar affetmez.
Bu konunun birinci derecede muhataplarından biride, iktidar partisinin il teşkilatıdır. Hele, hele Mahalli İdarelerden Sorumlu İl Başkan Yardımcısı olan arkadaş, bizatihi olaya el atıp, istediğini yaptırabilecek güçte olmasına rağmen, olaya sessiz kalması, görevini ne kadar yapıp, ne kadar yapmadığının delilidir. Kalkıp mahkemelere gidip, Adnan, benim için işe yaramaz adam dedi, gururum rencide oldu deyinceye kadar işini yapsın da hepimizi mahcup etsin.
Sözlerime son vermeden bir kez daha ısrarla diyorum ki; İlimizin Bakanı, Valisi, Milletvekilleri, Belediye Başkanları, parti teşkilatları, sivil toplum temsilcileri, şehrimizin önünde en büyük engel olacak ve ne trafiğe, ne vatandaşa, ne de şehrimize yararı olmayacak. Bu güzergâhın değişmesi için herkes elinden geleni yapmalı. Aksi halde yarın, "eyvah" demek, para etmez ve tarih hepimizi yargılar. Bu şehir sahipsiz değilse, bu güzergâh değişmeli! Kalın sağlıcakla.
Sahipsiz şehrin batması, haktır!
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.