Yüce Kitabımız Toplumun iyileri iyilerle, kötüleri de kötülerle beraberdir buyurmaktadır. Bu emri ilahi daha da öteye giderek aile mefhumuna kadar müdahale edip Toplumun içersindeki ahlaklı kadınlar ahlaklı erkeklerle, ahlaksız kadınlar da ahlaksız erkeklerle evlensinler buyurmak sureti ile hayatın her yönünü dizayn etmektedir.
Dikkat ederseniz toplumdaki dürüst insanlar kendileri gibi dürüst insanlarla, haysiyetsiz, şerefsiz insanlar da kendileri gibi şerefsiz ve haysiyetsiz insanlarla birlikte oluyorlar. Ahlaki bakımdan çöküntü içersisinde olanlar kendileri gibi insanlarla oturup kalkmanın yanında bir birlerine mahkemelerde yalancı şahitlik dahi yapmaktan geri kalmıyorlar.
Bu tür insanların kaybedecek hiçbir şeyleri olmadığından Allah korkusu, vicdan, namus, yalan gibi ahlaki mefhumlar onlar için sadece kitaplarda yazılan hikayelerden ibarettir. Bu insanlar ortaya bir yalan atarlar, bazı ahmak insanlar da o yalanlara inanıp acaba doğru mu? diye başkalarına sorma gereği duyarlar. Oysa ki bunlara değil inanmak, bulundukları mekanlar necis sayılıp temizlenecek kadar şerefsiz, haysiyetsiz ve insanlıktan mahrumdurlar.
Son günlerde bazı şerefsizlerin ortaya attıkları yalanlara inanıp bizleri de arayarak bu yalanlar hakkında bilgi almak isteyenler oldu. Arayan arkadaşlara dedim ki; O şerefsizlere inanıp bizi arayanların o şerefsizlerden farkı var mı?
İnsanların toplumdaki itibarları bellidir. Onların nasıl insanlar olduklarını, aile hayatlarından, siyasi hayatlarına, içtimai hayatlarından meslek hayatlarına varıncaya dek bu tür insanların elle tutulur en ufak bir meziyetleri olmadığını herkes çok iyi biliyor. Buna rağmen bazı saf insanların bu şerefsizlerin yalanlarına inanmalarına aklım şaşıyor.
Yaptıkları işleri beceremedikleri için ağızlarına gözlerine bulaştırarak başkalarının yanlarında çalışmak zorunda kalan bu insanlarda ne haysiyet, ne şeref ne de adamlıktan nasip yoktur. İnsanlarda cesaret, adamlık, haysiyet ve namus yoksa, o insanlarla uğraşmak abesle iştigaldir. Ancak zaman zaman bu tür insanların haddini bildirmek de gerekiyor.
Atalarımız mok moku kenefte bulur demişler ya. İşte bu misal bunlar anında birbirlerini bulup şerefli, onurlu, haysiyetli insanlarla mücadele etmek için ellerinden geleni yaparlar. Bu tür insanlar her meslekte olduğu gibi siyasette dışlanan, işleri biten ve toplumda üç kuruşluk itibarları kalmayan bazı insanlarla anında iş birliğine giderler.
Acıyorum bunlara Çünkü itibarları o kadar bitmiş ki onları kimse ciddiye almayınca bu kez toplumdaki itibarlı insanlara sataşarak kendilerini kabul ettirmeye çalışıyorlar. Sorarım size toplumda itibarı olmayan, kimsenin ciddiye almadığı bir insanla ilgili kim yazıp çizer veya sohbet meclisinde konuşur?
Elbette ki hayır! O zaman bir insan sürekli olarak toplumda konuşuluyor ise demek ki o insan toplumun değer verdiği, ciddiye aldığı, takip ettiği insandır. Bu söylediğime örnek olması bakımından enteresan bir olay nakletmek istiyorum; İki veya üç gece önce sahurda bir arkadaşım aradı ve bulundukları mecliste konunun ben olduğumu ve tutuklanıp cezaevine girdiğimin konuşulduğunu söyledi. Arkadaşıma dedim ki, Be mübareğin adamı gecenin bir yarısında ve şu mübarek Ramazan gününde bütün işiniz bitti de Adnan Bahadır'ı konuşmak mı geldi aklınıza, şu mübarek günleri siz böyle mi yad ediyorsunuz
Arkadaşıma daha sonra dedim ki; Bu soruyu soran arkadaşlara benim adıma birkaç soru sorarsan çok mutlu olurum. Sorularımdan ilki Adnan Bahadır'ın cezaevinde olmasından mutluluk duyanlara sorar mısın? Adnan Bahadır dışarıda iken onların ailelerine, yakınlarına veya mahremlerine yanlış bir iş mi yaptı da bu kadar içeride kalmasını istiyorlar? Veya namuslarına şereflerine halel getirecek bir şey mi yaptı?
Yine Adnan Bahadır'ın hapse girmesini dört gözle bekleyenlere sor? Adnan Bahadır içeriye girmiş olsa (Ki böyle bir şey yok) dahi ilk kez mi girmiş olur yoksa daha önce bir çok kez girdi mi?
Bir üçüncü sorum; Bu ülkede ve dünyada bir çok lider cezaevine girmedi mi? Girdi de ne oldu? Bugün halkın yüzde elli iki oyu ile seçilen Mursi nerede? Cezaevleri dava adamlarının ve çilekeşlerin mekanları olduğunu da unutmayalım. Son olarak, bu ülkede çıkan yasalardan bu insanların haberleri yok mu ki üç yıla kadar olan cezalar hapse girmediği açıkça ortada olmasına rağmen bu soruyu nasıl sorarlar?
Sözlerime son vermeden bir hikaye anlatmak istiyorum; Adamın birisi arkadaşına küfretmiş, arkadaşı da onu mahkemeye vermiş. Hakim söven kişiye demiş ki doğru söyle arkadaşına küfrettin mi? Etmedin mi? Adam hakim, Hakim bey söyleyeceğim şey sonucu değiştirecek mi yoksa değiştirmeyecek mi? Hakim Yok evladım sonuç değişmeyecek deyince, adam evet hakim bey ben arkadaşıma sövdüm demiş.
Hakim kararını açıklamış ve adama belli bir para cezası vermiş. Bunun üzerine adam demiş ki Hakim Bey sövmenin cezası bu mu? hakim evet deyince Adam bu kez hakime dönerek o zaman Hakim Bey senin de demiş.
Bilmem anlatabildim mi?