Şaka; insanların birbirlerine karşı yaptıkları ve daha çok gülmek ve eğlenmek amaçlı, gerçek dışı davranışlardır. Bu davranışlar bazen sınırları aşmakta, muhatabı yaralamakta ve karşılıklı olarak kırgınlıkların oluşmasına da neden olmaktadır.
Elbette, zaman zaman somurtkanlıkları ortadan kaldırmak, ortamı rahatlatmak ve etrafı motive etmek için bir takım muziplikler yapılabilir. Bunları yaparken; dinin ölçülerini, insan fıtratının kabullerini, beşeri ilişkilerin sonuçlarını dikkate almak gerekir.
İtikadı bozacak, amellerin kıvamına zarar verecek, düşmanlık oluşturacak ve aile içi ortamı rahatsız edecek şakalar; sonuçları hem itikadi hem de ameli sorunlar oluşturabilecektir. Bu nedenle de şaka yaparken haddin sınırları zorlanmamalı, ölçülere dikkat edilmelidir.
Peygamberimiz; Müslümanların korkmasına neden olabilecek şakaların yapılmasını yasaklamıştır. Zeyd b. Sabit’e yapılan bir şakayla ilgili Peygamberimizin uyarısı olmuştur. Yaşanan o olay, siyer kitaplarında ve Peygamberimizin hayatını konu alan paylaşımlarda yazılıp, okunmaktadır.
“Ahzab Harbi’nde, hendek kazmaktan yorulan Sa’d bin Muaz (r.a.), Peygamberimiz (s.a.v.) Efendimiz’in yanında oturmuş dinleniyordu. Bu esnada, toprak taşıyan Zeyd bin Sâbit (r.a.)’in çalıştığını görünce, ona işaret ederek;
-‘Yâ Resûlellah, dedi, Allâh’a hamd olsun ki, bunun babası beni sağ bıraktı da, sana îmân etmek şerefini bana nasip eyledi. Buas günü, ben bunun babası Sâbit bin Dahhâk ile boğaz boğaza boğuşmuştum!
Bunun üzerine Peygamberimiz (s.a.v.) Efendimiz,
“Fakat, onun bu oğlu, ne iyi çocuktur’, buyurdu.
Zeyd bin Sâbit (r.a.)’in bir ara gözlerini uyku bürüyüp kendisi uyuyakalmıştı. Kalkanı, oku, yayı ve kılıcı yanında olduğu halde, orada çalışmakta olan diğer Müslümanlar, onu hendeğin kenarında uyur bir halde bırakarak etrafı dolaşmaya gitmişlerdi. Bu esnada onun yanına gelen Umâre bin Hazm, şaka için, silâhını alıp saklamış, Zeyd bin Sâbit’in de bundan hiç haberi olmamıştı…
Uyanıp silâhını bulamayınca da, heyecanlanmış ve korkmuştu! Resûlüllah Efendimiz bunu işitince, Zeyd’i çağırttı. Ona,
“Ey uykucu! Sen uykuya daldın, nihâyet silâhın da kaybolup gitti’ buyurduktan sonra, ‘Bu çocuğun silâhının nerede olduğunu kim biliyor?’ diye sordu.
Umâre bin Hazm, -‘Yâ Resûlellah, ben biliyorum. Silah benim yanımdadır, dedi.
Peygamberimiz (s.a.v.) Efendimiz,
-”Silâhını teslim et ona!” buyurdu.
Peygaberimiz; Şaka yollu da olsa, Müslümanları korkutmayı veya onların herhangi bir şeyini alıp saklamayı yasakladı.”
Peygamberimizin de içinde bulunduğu, yukarıda bahse konu yaptığımız olayda da görüldüğü gibi, insanların korkmasına neden olacak şakalar yasaklanmıştır. Bu olay bir ölçü olarak sunulmaktadır. Sadece bu olayda görünen şaka tiplemesi değil, insanların korkmasına neden olabilecek tüm şakalar doğru değildir.
Millet olarak “Şaka” yapmaktan hoşlanmakta ve sık sık şakalar yapıldığını görmekteyiz. Bir konuyu değerlendirirken, onun dindeki yerine ve karşılığına bakmak gerekir. Dinde yeri olmayan ve yasaklanan tüm olaylardan kaçınmak şarttır.