Samsun’da ki Anne ölümleri gerçeği!….

Geçtiğimiz hafta anneler günüydü. Herkes yazdı çizdi herkes annesine gücü oranında bir şeyler alıp götürdü hediye olarak. Ben kendi anneme bir şey alıp veremedim Kayınvalideme ulaşamadım anneler günün kutlayabilmek için. Aradan bir zaman geçti ve Samsun Tabipler Odası Başkanı arkadaşımız Uzm. Dr. Cem Şahan"dan bir ileti aldım.İletiyi alıp okuduğumda Samsun"da neler yaşanıyormuş diye bir kere daha hayıflandım. Ve kendi kendime lanet okudum. Samsun"da yaşıyoruz ve Samsun"da Anne ölümleri gerçeğini bilmiyoruz diyerek. Dr. Şahan"ın benimle paylaştığı iletidekileri siz okurlarımla ve özellikle annelerle ve anne adaylarıyla paylaşmamız gerekli olduğunu düşünerek sizlere aktarıyorum. Samsun Tabipler Odası Başkanı arkadaşımız Dr. Şahan, titiz bir çalışmasıyla yaptığı araştırmasını okuduğunuzda sizlerde benim gibi hayretler içinde kalacaksınız! Bence daha fazla uzatmaya gerek yok ve “Samsun"daki  Anne  Ölümleri  Gerçeğini Okumaya Başlayalım…”

Dünya Sağlık Örgütünün yaptığı en son tanımlamaya göre "Gebelik süresi ve yerleştiği yerden bağımsız şekilde, gebelik, gebelik tarafından olumsuz yönde etkilenen bir neden ya da bu durumun tedavisine bağlı olarak gebelik sırasında ya da gebeliğin sonlanmasından sonraki ilk 42 günde görülen kadın ölümleri anne ölümü olarak tanımlanır. Dünya Sağlık Örgütü tarafından dünyadaki anne bebek ölümlerine dikkat çekmek için hazırlanan, “Anne Sağlığı Hakkında 10 Gerçek” isimli araştırmanın ilginç sonuçlar içeriyor:

*Bir yılda 136 milyondan fazla kadın doğum yapıyor. Bunların 20 milyonundan fazlası doğum sonrası gebelikle ilişkili hastalıklara maruz kalıyor.          

*Her yıl 15-19 yaş arası ortalama 14 milyon kadın doğum yapıyor. Bu doğumlar tüm doğumların yüzde 10"undan fazladır.            *Anne ölümlerinin sadece yüzde 1"i yüksek gelirli ülkelerde gerçekleşiyor. Gebelik ya da doğum komplikasyonu nedeniyle bir kadının hayatını kaybetme ihtimali Nijer"de yaklaşık 7"de bir iken, İrlanda"da 48 binde bir.

*Anne ölüm oranının en yüksek olduğu Sahra Altı Afrika"da kadınların yalnızca yüzde 40"ına doğum sırasında eğitimli ebe, hemşire ve doktor müdahale etmektedir.

 *Kırsal kesimdeki yoksul kadınlar özellikle kendileri için gerekli olan kontrollerden geçmemektedir.

*Gelişmekte olan ülkelerde her yıl 70 bin anne ölümüyle sonuçlanan 18 milyon düşük gerçekleşmektedir.

*2005 yılında küresel ölçekte anne ölümü, 100 bin canlı doğumda, 430"dan 400"e indi. Böylece anne ölümü oranı sadece yüzde 5 azalmıştır.

*Anne sağlığını iyileştirme önündeki esas engel iyi bakım eksikliğidir. Bu durumu iyi yetişmiş sağlık çalışanlarının küresel ölçekte eksikliği daha da kötüleştirmektedir. Tüm annelere gelişmiş doğum müdahalesi yapabilmek için 2015 yılına kadar 330 bin yeni ebeye ihtiyaç duyulmaktadır.

2007  yılında  Samsun"da  SAĞLIKTA  DÖNÜŞÜM  ile 1.  basamak  sağlık  hizmetlerinin  ekip  çalışmasından, hekim  odaklı  bireysel  sağlık  hizmetlerine çevrildiği  bir  süreçte  Samsun  Tabip  Odası  ve  Samsun"daki  kadın  örgütleri  ANNE  ÖLÜMLERİ  konusunda  Samsun"u  uyarmıştı.  Anne  ölümlerini  100.000 canlı  doğumda  karşılaşılan  anne  ölümü  şeklinde  ifade  ediyoruz.  Bu  oranlar  Samsun  için  2006  yılında  100.000  canlı  doğumda 17 idi.  Bu  oranlar  2007  için 100.0000 de  31.9  ve  2008  yılı  için 1000.000 de 47.6  olarak  gerçekleşti.  Anne  Ölümleri, Samsun"da  2006  yılında  sonra  hızlı  bir  artma  eğilimi  göstermektedir.  Beklenen  düşme  eğilimi  ve  istikrar  gözlenmemektedir. Resmi  bu  rakamlar  hiç  bir  şekilde  değişmez. Bu  yaklaşık 3 kat  artış  ve  altında  yatan  gerçekler  hiç  bir  şekilde inkar  edilemez.  Bir  önceki  yazımda da  belirttiğim  gibi  temel  sorun  her  türlü  zorluğu  rağmen  görevlerini  hekim  etiği ile   yapmaya  çalışan   hekimler, ebeler, hemşireler, sağlık  yöneticileri  değildir. Temel  yanlış  bu  ülkeye  uygun  olmayan  bir  sağlık  politikasını  100.000  hekimin  itirazına  rağmen  bu  ülkede  uygulamaya  koyan  PİYASACI  SAĞLIK  anlayışıdır. Türkiye"de anne ölüm oranı yüz binde 21.1 dir. Samsun  rakamının  bunun  altında  olmadığı, yaklaşık  2  katı  olduğu da  ortadadır. Türkiye"de anne ölümlerinin azaltılması noktasında önemli ilerlemeler olduğunu gerçeğine  karşın, batı ile doğu arasında, şehirler ile kırsal kesim arasında anne ve bebek ölüm oranlarında büyük farklar olduğunu da  bir  gerçektir. Şimdi  2006  -2007  yılında hekim  örgütü tarafından  yapılan ve  medya ve  kamu yönetimi    ile  paylaşılan  basın  açıklamalarına  bakalım: ""Samsun-Sinop Tabipler Odası gebelerin sağlık personeli tarafından en az altı kez izlenmesi gerektiğini bu anne ve çocuk sağlığı için önemli olduğunu söyledi. Sağlık reformu sonucu hizmetlerin yatay örgütlenmesinin terk edilmesi kadın sağlığı hizmetlerine zarar vermiştir. Bu durum, hizmetin iyi ya da kötü sunulmasının ötesinde örgütlenme ile ilgili bir durumdur. Gebelikte sağlık kontrolü oranları artırılmalı, bu konuda entegre sistemle ve ekip ruhu ile çalışan sağlık ocaklarının duyarlılığı artırılırken, toplumsal farkındalık oluşturulmalıdır. Sağlık sistemindeki eksiklik bir çok sorunu getirmektedir. Önümüzdeki  2  yılda  anne  ölümlerinin  Samsun"da  artacağı  konusunda  endişeliyiz. Doğum öncesi Bakım(DÖB) hizmetleri birinci basamak sağlık kuruluşları ve ikinci basamak sağlın kuruluşları tarafından verilmelidir. Gebelerin sağlık personeli tarafından en az altı kez izlenmesi gerekir. Bu konudaki kent-kır ayrımı kaldırılmalıdır. Samsun merkezi ile kırsal arasında bu farkı azaltacak çalışmalar yapılmalıdır. Doğum sonu bakım hizmetleri ülkemizde ana sağlığı hizmetleri içinde en az bilinendir. Bu yönde Samsun'da farklılık yaratılmalıdır" Bu  2007  yılı  başında  Samsun  Tabip  Odası"nın yaptığı   sağlık  hakkı  açısından  önemli  bir  açıklamaydı. Hukuk  ve  insan  hakları  açısından altına  Hiç  çekince  koymadan  imzaladığımız  PEKİN  DEKLERASYONUnda: ""Kadın ve toplum örgütleriyle işbirliği yaparak, kadınların hayatının bütün dönemlerindeki ihtiyaçlarına cevap verecek, çeşitli rol ve sorumluluklarını dikkate alacak, zaman kullanımına ilişkin isteklerini karşılayacak, kırsal kesim kadınlarının ve özürlü kadınların özel ihtiyaçlarına cevap verecek, kadınların yaş, sosyo ekonomik durum, kültür ve diğer unsurlardan kaynaklanan farklı ihtiyaçlarını ele alacak, tek merkezden yönetilmeyen sağlık hizmetlerinin dahil olduğu,  toplumsal cinsiyete duyarlı sağlık programları düzenlemek ve uygulamak; yerel ve yerli halktan kadınlar başta olmak üzere kadınları, sağlık-bakım öncelikleri ve programlarının tanımlanmasına ve planlanmasına dahil etmek; kadınlara yönelik sağlık hizmetleri önündeki bütün engelleri kaldırmak ve çok çeşitli sağlık-bakım hizmetleri sunmak""  kamu yönetimlerinin  görevidir denmektedir. Tabipler Odası başkanımız Uzm. Dr. Cem Şahan"ın titizlikle araştırdığı ve bizlere okumamız için gönderdiği bu iletiden sizlerde benim gibi inanıyorum ki çok şey öğrendiniz. Hepsinde de önemlisi annelerimizin bundan nasıl el üzerinde tutulması gerektiğini onların saçlarının bir tek teline gelecek zarar karşı etten duvar örmem,z gerektiğine inanmışızdır. Analara kıymayın efendiler, analardır adam eder adamı..! Saygılarımla