Geçen hafta kitap yazma komisyonu olarak başkente seminere gittik. Ders kitaplarından sonra şimdi de program kılavuz kitaplarını yazmak için iş başındaydık. Ankara da bu çalışmamızda bizlere destek veriyordu. Yol gösteriyordu. Biz de onlara bir de köşe yazısıyla teşekkür etmek istedik.
Ankara soğukları önce üşüttü bizleri. Geceleri, dondurdu. Hizmet içi binasında patlayan kaloriferler soğuğun tuzu biberi oldu. Çalışmalar her şeye rağmen devam ediyordu.
Gazi Üniversitesi"nden akademisyenler bilgi ve birikimlerini paylaştılar bizimle. Ankara, ayaz karasal iklimine inat bu sıcak ve samimi insanlarla doluydu. Ankara"yı Ankara yapan da bu mümtaz insanlardı.
Bu insanlardan bir tanesine hassaten teşekkür etmemiz gerekir diye düşünüyorum. O ki bizlere birikimlerini aktardı. Bizlerin dertleriyle dertlendi. Bizlere destek oldu. Bizi bizzat kendisi gelerek üniversiteye götürdü. Yemek ısmarladı. Bize sohbetini açtı. Bize dostça yaklaştı. Bize gönlünü açtı. Yemek sonrasında çay ikram etti. Bu ikramı Kastamonu çekme helvasıyla taçlandırdı.
Maddi ikramlar geçicidir. Biz de elbette o maddi ikramlara takılı kalmadık. Kalbimize bir yol bulunduğunun farkındaydık. Bir sıcaklık akıyordu gönüllerimize. Sohbetine doyulmuyordu Hoca"nın. Karşısındaki bizlere değer veriyordu. Soğuk soğuk bir şeyler anlatıp geçmiyordu. Görevinin sınırlarını olabildiğince zorluyordu. Kendisinden istenenlerin çok üstünde gayretler sarf ediyordu bizler için. Bir şeyler üretmek için uğraşan bizlerin çok daha güzelliklere layık olduğunu vurguluyordu.
O bir üniversite hocası gibi değildi. Daha çok candan bir dost, bir ağabey gibiydi. Bir baba şefkati ile yaklaşıyordu bizlere. Bizlerden ayrı, ayrıcalıklı görmüyordu kendisini. Aynı masayı bizimle paylaşmayı bir gurur sayıyordu. O, bizden çok bilgiliydi. Birikimliydi. Profesör olmuştu. Ancak o, bizden biriydi. Bu tanımlamayı yaparken aslında kendilerini çok farklı ve üstün gören hocalara da bir taş gitmiştir sanırım. Akademisyen dediğin fakültesinden dışarı çıkmaz ise, halkın arasına girmez ise nasıl olacaka bu işler? Üniversite, halka inmelidir. Eğitimimiz için, başarılı olabilmemiz için bu şarttır. Bu yazıyı Gazi Üniversitesi Eğitim Fakültesi Dekanı Sayın Mustafa SAFRAN Bey"e ithaf ediyorum. Bu yazıda anlatılan kişi de elbette kendisidir. Teşekkürler, saygılar güler yüzlü hocam. Bir daha görüşme ihtimalimiz az da olsa bize yaptığınız yapılandırıcı eğitim yaklaşımınızı unutmayacağız. Sizi hep güzelliklerinizle hatırlayacağız.