SAMSUNSPOR'UN PARALARINI GÖTÜRENLERİ ALLAH CEZALANDIRIYOR...

Adnan Bahadır

Bize ayrılan yer yeterse bşr kaç konuya değinmek istiyorum. Zira işlerimizin yoğunluğu nedeniyle her gün yazı yazma fırsatı bulamadığımızdan yazı yazdığımızda bir kaç konuyu değerlendirmemiz lazım. İlk konumuz; görevden alınan MHP il Başkanı Ömer Süslü olacak. Ömer Süslü'nün seçildiği kongrede, karşısındaki adayın şehire ve partisine vereceği zararı çok iyi bildiğimden Ömer Süslü'ye destek vermiştim. Hatta ona hiç oy vermeyecek büyük bir kitlenin lideri ile görüşmek suretiyle, ona destek olmasını temin etmiştim. Ama bunları Ömer Süslü için değil şehrimiz için yapmıştık. Daha sonraki süreçte Ömer Süslü'nün performansına bakıldığında ondan önceki Şaban Kılıç'ı mumla arattığı da bir gerçektir. Zira Şaban Kılıç’ı İl Başkanlığı döneminde beğenmeyip eleştirenlerin tamamına yakını da benimle aynı fikirde oldukları kanaatindeyim.
Ancak Ömer Süslü'nün ve beraberinde görevden alınan diğer İl Teşkilatlarının görevden alınma biçimleri Siyasi Parti geleneklerine ve demokratik teamüllere hiç uygun bir davranış biçimi olmadığı ortada. Şayet kendinize güveniyor iseniz, gidersiniz kongreye, kongrede seçilip herkesin dersini verdikten sonra, istediğiniz teşkilatla çalışma hakkını elde edersiniz. Tamamı kıyasıya mücadele ile, iş başına gelmiş İl Başkanlarını bir kalemde silip atmak ne ahlakidir ne de insani. Şefkat Çetin denen zat-ı muhteremin imzası ile görevden alınan Ömer Süslü'nün yerine gelen delikanlı da yine onun yakından tanıdığı bir isim olması nedeniyle atandığı iddia edilmekte. AK Parti, MHP'ye yalvarsa yakarsa ancak bu kadar işine gelecek icraatlarda bulunabilirlerdi. Allah Devlet Bahçeli'yi MHP'nin başından eksik etmesin diye AK Partililer dua etmeliler diye düşünmekteyim. Bu konuyu şimdilik burada kapatalım.
Gelelim ikinci konumuza; OMÜ ile ilgili sorduğumuz sorulara. Henüz muhatabından bir cevap gelmedi. Ancak eski yardımcıları arayarak bazı bilgiler verdiler. Örneğin Eşi'nin dışarıdan görevlendirme sureti ile poliklinikte görev yapmadığını, Hüseyin Akan'ın Rektör oluşunun akabinde Sağlık Bakanlığı'ndan OMÜ polikliniklerine Doktor olarak naklen atamasının yapıldığı ve halen bu görevde devam ettiği söylendi. Şayet durum böyle ise vaziyet daha da vahim. Yasal olarak Rektörün Eşi OMÜ Hastanelerine naklen atanabilir ama ahlâken doğru bir davranış mıdır derseniz, bana göre özrü kabahatinden büyük bir durum. İşin daha da garip tarafı nedir bilirmisiniz; bunu söyleyen arkadaşın, olayın kendi döneminde olması nedeniyle gayet makul karşılamış olmasıdır. Sizin anlayacağınız OMÜ'de vaziyet çok kötü. Umarım aklı selim bir Rektör gelir de bu yanlışlara bir son verir. Bu konuyla ilgili önümüzdeki günlerde daha detaylı yazılarımız ve haberlerimiz olacağından şimdilik bu konuyu kapatıyorum.
Gelelim yazı başlığındaki konumuza. Her fırsatta kimsenin işini kaybetmesinden mutlu olmayacağım gibi, düşmanım dahi olsa insanların gördüklerinden geriye kalmalarından üzülürüm. Ancak Kamu'nun, Vakıfların, Derneklerin, Spor Kulüplerinin paralarını iç edenlerle ilgili durum çok farklı. Devletin parasını iç edip de ayakta duranı şimdiye kadar görmedim. Allah da göstermesin. Bundan on küsür yıl önce Samsunspor Kulübü'nü denetleyen İçişleri Bakanlığı Dernek Müfettişlerinin tuttukları raporda, Kulübün 2002 yılı parası ile 7.5 trilyon TL si ile Dokuzmilyon Dokuzyüzbin Dolarının kimlerin üzerinde olduğunu alenen yazıp, Valilikten gereğinin yapılmasını istemelerine rağmen, kimse gereğini yapmadığı gibi biz bunu haber yaptığımız için, tamı tamına sekiz ay hapis cezası almıştık. Hele ki Yüksek Mahkeme bozdu da Cezaevine girmedik. Ancak aradan geçen ondört yıllık süreçte, Kulübün paralarını iç'edenlerin teker teker iflas etmeleri beni hiç de üzmedi. Zira bu paralar Kulübün paraları olmalarına rağmen kulübü yönetenler, hiç bir vicdana sığmadan paraları cumburlop etmiş olmaları beni ziyadesiyle üzüyordu.
Ancak bu insanların bir kısmı yediklerini kan kusarken, bazıları işletmelerine işletmeler katıp zenginliklerine zenginlik katıyorlardı. Sadece şehrimizde değil, Ankara, İstanbul gibi şehirlerde de çok yüklü yatırımlar yapıyorlardı. Aldığım son bilgilere göre bu zat-ı muhteremler yüz milyon lira gibi çok yüklü bir miktarda tefeciden para almışlar ama bu paraları ödeyememişler. Bunun üzerine tefeciler bunların ailelerinden birilerinin üzerlerine çökmüşler, netice itibarı ile bu zat-ı muhteremler ellerinde ne var ise tamamını satışa çıkarmışlar. Şimdi Ankara'da, İstanbul'da, Samsun'da neleri varsa satıp, Tefecilerden kurtulmaya uğraşıyorlar.
Merhum Kayıkçıbaşı ve Ben, Samsunspor Kulübüne para toplamak için, ötemizi berimizi yırtıp perişan olmamıza rağmen, ödediğimiz bedelleri bilen bilir.Samsunspor Kulübünün paralarını iç edip de günlerini gün edenleri, Allah daha beter eylesin, diyerek sözlerime son veriyorum.
Kalın sağlıcakla.

Yorum Yap
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yorumlar (4)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.