ŞARK KURNAZLIĞI...

Sami Kesmen

Sorunları veya hedefleri doğrudan ele almak yerine dolambaçlı yollarla çözmeye çalışma yöntemi "Şark Kurnazlığı" kavramıyla ifade edilir. Hedefe ulaşmak için etik olmayan yolları kullanma eğilimi de aynı tarife dahildir. Sözlü manipülasyon, ikna ve müzakere yeteneği, toplumun beklentilerini, geleneklerini veya güç ilişkilerini kendi lehine kullanmak gibi özellikler de "Şark Kurnazlığı"dır. Şark Kurnazlığı, doğu toplumlarının tarihsel, ekonomik ve sosyal şartlarına dayanır. Kıt kaynakların olduğu ya da katı otoriter rejimlerin hüküm sürdüğü toplumlarda bireyler, hayatta kalabilmek için bu tür taktikler geliştirmiş olabilir. Günümüzdeve çevremizde; eğitim seviyesi düşük, gelişmişlik düzeyi eksik, kendini aşamamış insanlarda çokça görülen sinsi bir davranış biçimi olan "Şark Kurnazlığı" bir çeşit münafıklık işaretidir. İki yüzlülüğün farklı versiyonu olan bu tür davranış sahipleri, bulundukları toplumda "Şark Kurnazı" kavramıyla anılır ve tanınırlar.

"Şark Kurnazlığının Kodları"nı tanıyanlar, bu tür kurnazlık yapanları da tanırlar. "Şark Kurnazları"nın insanların niyetlerini ve zaaflarını anlamaya dönük güçlü bir algıları vardır. Kelime oyunları, ima, kinaye ve mecazlarla dolu iletişim kabiliyetleri gelişmiştir. Hedeflerine ulaşmak için uzun vadeli düşünme ve beklemeyi bilirler. Sosyal ağları etkili bir şekilde kullanarak avantaj sağlarlar. Bu özellikler "Şark Kurnazlığı"nın kodlarıdır. Şark Kurnazları bireyin toplumsal çevresiyle olan ilişkilerinden ve bu ilişkileri kendi çıkarı için kullanma niyetlerinden beslenirler. Karşı tarafın güvenini kazanarak başlayan "Şark Kurnazlığı" istismarı; isteneni almak için kesin sonuca ulaşana kadar devam eder. Şark Kurnazlığında amaç; avantaj elde etmek, otoritelere karşı kendini korumak ve kendini "uyanık" olarak tanıtmaktır. Spesifik bir tarifle "Şark Kurnazı" kendini uyanık olarak sunsa da, içinde bulunduğu toplumun neredeyse tamamı bu gibi kimselerin güvensiz olduğunu bilmekte, onların istismarından kendilerini korumaya çalışmakta ve o gibileri kendi aralarında "ahlaki münafık" olarak zikretmektedirler. Şark Kurnazları; bazen zeki ve üretici olarak övülse de, aynı zamanda etik ve güven sorunlarını beraberinde getirdikleri için bireyler ya da toplumlar tarafından, güven kaybına uğrarlar ve sağlıklı sosyal ilişki kurmakta zorlanırlar. Şark kurnazlığı bireylerin ve toplumların ortama uyum sağlama şekli olarak kabul görse de, bu davranışın etik boyutları ve sonuçları dini değerlere uygun değildir.

İslam ahlâkında doğruluk ve dürüstlük temel esaslardır. Kur'ân-ı Kerîm'de şöyle buyrulmuştur; "Ey iman edenler! Allah'a karşı gelmekten sakının ve doğrularla beraber olun."(Sûre: Tevbe, 9/119) Hadis-i şeriflerde de Peygamber Efendimiz (s.a.v.), dürüstlüğü imanın bir göstergesi olarak ifade etmiş ve buyurmuştur ki; "Doğruluk, iyiliğe götürür. İyilik ise cennete götürür. İnsan doğru söyledikçe ve doğruyu aradıkça Allah katında sıddîk (doğru sözlü) olarak yazılır."(Buhârî, Edeb, 69) Bu bağlamda, şark kurnazlığı gibi hilekârlık veya aldatma içeren davranışlar, İslâmî değerlerle göre kötü davranışların başında gelmektedir. İslam'da hile yapmak, aldatmak ve başkalarının zararına çıkar sağlamak haram kılınmıştır. Peygamber Efendimiz (s.a.v.) şöyle buyurmuştur. "Bizi aldatan bizden değildir."
(Müslim, Îmân, 164) Şark kurnazlığı, genellikle insanların zayıf yönlerini kullanarak kişisel çıkar sağlama üzerine kurulu olduğundan, bu davranış aldatmadır ve İslam'da açıkça yasaklanmıştır.

İslam'da bireylerin haklarına riayet etmek ve adaleti gözetmek esastır. Şark kurnazlığı, çoğunlukla başkalarının haklarını ihlâl ederek kişisel menfaat elde etmeyi amaçladığından, bu tutum Kur’ân’da yer alan adalet ilkelerine de ters düşmektedir. "Ey iman edenler! Adaleti ayakta tutun, kendiniz, anne-babanız ve akrabalarınız aleyhine dahi olsa Allah için şahitlik eden kimseler olun."(Sûre: Nisâ, 4/135) İslam’da niyet, her amelin değerini belirleyen temel unsurdur. Şark kurnazlığı, niyet olarak çıkarcılığı ve bencilliği barındırır. Bu niyet, İslâmî ahlâkta yasaklanmış bir davranıştır. "Ameller, niyetlere göredir." (Buhârî, Bed'ü'l-Vahy, 1) Şark Kurnazlığı; toplum içinde fitneye, güvensizliğe ve ilişkilerin zedelenmesine neden olur. İslam, bireyler arasında güveni tesis etmeye büyük önem verir. "Müslüman, elinden ve dilinden başkalarının emin olduğu kişidir."(Tirmizî, Îmân, 12) Şark kurnazlığı gibi davranışlar, bu güveni ortadan kaldıran ve toplumda huzursuzluğa yol açan olumsuz/kötü tavırlardır.

İslâmî değerlere göre Şark Kurnazlığı; haram ve gayri ahlâkî bir davranıştır. Toplumda güveni zedeler, hak ve adaleti ihlâl eder. Allah'ın rızasına uygun bir niyet taşımadığı için, dünya ve ahiret hayatında zarar getirir. Şark Kurnazlığı; bir kişinin kendi çıkarını gözeterek, aldatıcı veya hileli yollarla sorunları çözmeye çalışması, başkalarını kandırma ya da yanıltma çabası olduğu için İslâma göre kötü bir davranıştır ve bu yöntemle elde edilen her şey haramdır. Neredeyse her toplumda ve herkesin çevresinde "Şark Kurnazlığı" tanımı içerisine giren bozuk zihniyetli insanlar vardır. Bunları işin başında tanımak zordur. Düzgün insanların "Şark Kurnazları"na karşı kendilerini koruma refleksi zayıftır. Çünkü bu gibiler insanların zaaflarını ve duygusal damarlarını iyi kullanan, kurnazlıkta uzmanlaşmış kimselerdir. Onları tanımak zor olduğu gibi onlardan kurtulmak daha da zordur. Kendilerinin eksikliğini hissettirme gayretleri de onların ayrı bir kurnazlık özelliğidir. "Ben olmazsam olmaz ve yürümez" diyen herkes kendi çapında "Şark Kurnazı"dır. En kısa sürede ondan kurtulmak hem başarıdır hem de güven ve ortam başırıdır.

Kırsal toplum özelliği olan "Şark Kurnazları"nı toplumun her sosyolojik katmanında görmek mümkündür. Gereksiz iltifatlarda bulunan, sinsi hareketleri görülen, bazen ön plana çıkan bazen de sinen, zamansız faydalı çıkışlar yapmaya çalışan, her ortamda varlığını gösteren kimseler "Şark Kurnazı"dır. Atalarımızın; "Saman altından su yürütür/götürür" diye tarif ettikleri kişi tam da "Şark Kurnazı"dır. Bu yöntemle elde edilen ve sahip olunan; makamdan, imkandan, ünvandan, mekandan hayır gelmez çünkü içinde arşı inleten "ahh" vardır . Sonucunda "Allah Belasını Versin, Allah Kahretsin" diyerek hukuki süreci Allaha havale edilen hiçbir kimse iflah olmaz. Tarih bunun örnekleriyle doludur.

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.