Yazımıza barıştan ve barışın insan hayatına getirdiği güzelliklerden söz ederek ve "Savaşa hayır" diyerek başlamak bir insanlık görevi olduğu düşüncesindeyim.
Emperyalizmin dünya nimetlerini paylaşma noktasındaki kapışmasıyla birinci dünya savaşı ortaya çıkmıştır. Osmanlı'nın da girdiği bu savaşla dünya haritası değişmiştir.
Osmanlı yıkılmakta olan imparatorluğunu tekrar diriltmek için, Almanlara güvenerek girdiği savaş kumarını kaybetmiş, binlerce şehit verdiğimiz birçok cephede topraklarımızı tamamen yitirir duruma gelmişiz. Savaşa sebep olanlar ve teslimiyet anlaşmalarını imzalayanlar ülkeyi terketmiş, canlarını kurtarma yoluna gitmişlerdir. Bu yakın tarihimizin Osmanlı hezimetine karşı, Türkiye Cumhuriyeti'ni kuran Mustafa Kemal Atatürk Emperyalist paylaşıma karşı bir kurtuluş savaşı vererek destanlar yazmış. Dünyadaki mazlum milletlere de örnek olmuştur. Bugünkü varlığımızı ve toprak bütünlüğümüzü ona borçluyuz. Daha insanlık birinci dünya savaşının yıkımını acılarını telafi etmemişti ki; ülkemiz yeni Türkiye Cumhuriyeti'ni yabancı istilasından kurtardığımızdan beri, imar ve kalkınma yolunda Atatürk'ün bıraktığı yerden ilerlemek isterken Emperyalist güçlerin ikinci bir dünya savaşına sebep olmaları, teknolojinin ilerlediği ve ABD'nin Japonya'ya atom bombası kullandığı bu savaş insanlık için yıkım olmuştur. Hala izleri silinemeyen savaş Almanya'nın başına seçimle gelen Hitler'in, iktidarını diktatörlüğe dönüştürmesiyle başladı. 1939 yılında Hitler faşisti nazilerin Polonya'ya saldırması ve işgaliyle başladı. Ve dünyayı topyekün saran bu savaş sonucu "elli iki milyon" insan öldü. Yanlış duymadınız rakamla yazıyorum; "52.ooo.ooo. insan, yani düşündüğümüz zaman mezbahalarda belkide bu kadar hayvan kesilmemiştir.
Sadece bir kişinin verdiği kararla Alman halkı galeyana getirilmiş; "Alman ırkı üstündür; o halde dünyayı biz yönetiriz" diye dünyayı kana bulayan Hitler, bugün Almanya'da övülmesi yasak bir adamdır. Hitler, Almanlar ve dünya için utanç kaynağı olmuştur. Bu savaşta 20 milyon insanla en büyük kaybı veren Ruslar karadan Berlin'e kadar girmeyi başarmışlar ve birkaç sokak ötede karargahı bulunan Hitler'in bunu öğrenmesi, ailesiyle birlikte intihar etmesiyle sonuçlanmış, üzerine lanetler okunmuştur.
İnsanlık tarihinin en acımasız ve kirli savaşının yaşandığı, kentlerin moloz yığınına dönüştüğü ikinci dünya savaşı, insanları acı ve gözyaşına boğmuştur. Dünya bu günü unutmamak, savaşları bir daha yaşamamak için, savaşın başladığı gün olan 1Eylül'ü; "Dünya Barış Günü" olarak kabul etmiştir. Türkiye Cumhuriyeti o günlerde tarafsızlığını korumayı başarmıştır. Savaşın son derece kışkırtıcılığına rağmen, Türkiye'nin savaşa girmesi yönünde tarafların Büyükelçilerinin, İngiliz Başbakan'ı Churchill'in bizzat Adana'da Başbakan İsmet İnönü ile görüşmesi dahi sonucu etkilememiş Türkiye savaşta tarafsız kalacağını ilan etmiştir. İsmet İnönü ülkemizi bir maceraya ve yıkıma gözyaşına, felakete sürüklenmesini önlemiştir. Sonuçta o acıyı bizlere, o günlerde yaşatmayanlara her zaman duacıyız. 40'lı yılların en büyük karar vericileri arasında yer alan Başbakan İnönü'yü rahmetle anıyoruz.
Bugünlerde ABD başta ülkemiz AKP hükümetinin izlediği, emperyalist ülkelerin Libya, Mısır, Suriye, İran gibi ülkelere saldırı politikalarına verdiği destek bizleri ziyadesiyle insanlık adına korkutmaktadır. Suriye hükümetini yıkmak için silahlı saldırılara giren çeşitli grupları maddi manevi destekleyen başbakan akan kan yetmiyormuş gibi açıkça savaşa girilmesini ısrarla istemektedir. Siyasi ve demokratik yollardan çözülebilecek meseleleri, faşizan bir tutumla halkların kanı ile halletmeye(!) kakmak üçüncü dünya savaşına yol açmaktır. Tarihte örnekleri var ki; Ortadoğuyu kana bulayarak birşeyler elde etme hevesinde olanlar din savaşlarına sebep olmuşlar ve halklar arası kin ve nefretten başka birşey elde edememişlerdir. Biz buradan tekrar "Savaşa hayır, barış hemen şimdi!" diyoruz.
"Savaş" diyenlere Hitler de "savaş" demişti diye hatırlatıyoruz. saygılarımla.
"SAVAŞI HATIRLATMAK...!"
İlk yorum yazan siz olun