Geçtiğimiz günlerde basına yansıyan "türban" ile ilgili açıklamanızdan sonra kafama takılan soruları cevaplamanız dileğiyle aşağıya sıralıyorum;
1-) İslâm Size göre de "fıtrat" dini midir, öyleyse fıtrata uygun olan kapanmak mı, yoksa açılmak mıdır?
2-) Sayın Arzuhan Doğan Yalçındağ konuya muhatap bir hanımefendi ise, Sayın Ömer Bolat da konuya muhatap bir beyfendidir, Hanfendi, "konunun zamansız gündeme getirildiğine dikkat çekti." Diyor ve "hükümet sayın Yalçındağ'ın sözlerine kulak vermelidir." Şeklinde tavsiyede bulunuyorsunuz.. Bence siz de Ömer Bolay Beyefendi"nin sözlerine kulak vermelisiniz.. Şöyle diyor;
Türkiye'de "türban sorunu"değil, başörtüsü yasağı sorunu yaşanmaktadır. Türkiye'de başörtüsü yasağı 1997-98 yılından sonra başladı, bu yasakçı uygulama Türkiye'de, halk arasında ciddi rahatsızlık meydana getirdi. Başörtüsü yasağı nedeniyle yüz binlerce genç kızın okuma hakkı elinden alındı, bunların birçoğu okuyamadı on binlercesi ise yurtdışında eğitimlerini tamamladı.. Hükümetlerin ve siyasi partilerin görevleri, vatandaşın sorunlarını çözmek ve sıkıntılarını ortadan kaldırmaktır. Şu anda TBMM'deki siyasi partilerden bazıları bir uzlaşma, bir mutabakat içine girdiler. İnşallah en kısa zamanda bu yasağı ortadan kaldıracak anayasa değişikliği mecliste kabul edilir. Göreceksiniz Türkiye, 10 yıldır gereksiz yere gerilim içinde bulunduğu durumdan kurtulacaktır. Türkiye normalleşecek ve demokratikleşerek olgunlaşacaktır. Başörtüsü yasağının kaldırılması Türkiye'yi rahatlacaktır. Başörtüsünün kaldırılması bu sürece katkıda bulunacaktır." Siz ne dersiniz Bolat"ın bu açıklamasına?
3-) Başını hiç örtmeden ya da başını hiç açmadan bir insanın yaşaması yaratılışa terstir. Bu nedenle, bir insanın 'başımı hiçbir yerde ve hiçbir zaman örtmem' iddiası ne kadar gerçeğe aykırı ise, aynı şekilde 'hiçbir yerde ve hiçbir zaman açmam' iddiası da o kadar aykırıdır. Diyorsunuz.. Bunu neden diyorsunuz? Bir insanın başının nerede açıp nerde kapatacağı "dini" kaynaklarda belirgin değil mi yoksa? Bu konuda bilmediğimiz bir "içtihat" varsa onu söyleseydiniz.. Bu sözleriniz fazlasıyla demagojik değil mi?
5-) Türban takan kişileri 'başörtülü' ve 'başörtücüler' olarak ikiye ayırıyorsunuz.. "başörtülülerin" kimler olduğunu ve nasıl bir "ikna" yöntemleri ile başlarını açmak ya da "peruk" takmak zorunda kaldıklarını, nasıl bir sosyo- psikolojik durum içinde başlarını açtıklarını da belirtmeliydiniz.. Bahsettiğiniz "kırımızı çizgiyi" nerden ve neye göre uyduruyorsunuz?
6-) Bana bir kamusal alan tanımı yapabilir misiniz, ama kolayına kaçmadan?
7-) Başörtücülerin devletle hiçbir sorunu olmamalarına rağmen rejimle, laiklikle, Atatürk ilke ve inkılâplarıyla mücadelelerinin olduğunu ve başörtüsünün her yerde serbest olmasını savunduklarını iddia ediyorsunuz?
Peki, bu başörtüsü, türban, eşarp, sıkmabaş her neyse muhakkak rejim meselesiyle birlikte anılmak zorunda mı? Yahu bu konuyu "salt" "din ve vicdan hürriyeti" olarak bakamaz mıyız? Başörtücü (ne demekse) dedikleriniz, Atatürk ilke ve inkılapları ile, laiklikle problemlerini nerden çıkarıyorsunuz? Yoksa siz başörtüsünü "kötendincilerin" siyasi, simgeleri olarak mı telakki ediyorsunuz hala? Sahi, Türkiye"de köktendinci var mı/ kaldı mı?
8-) Türbanın siyasal simge olması, başörtülüyken değil; cebren baş açtırmaya başlandıktan sonra yani baş örtmeye izin vermeme ile birlikte başlamıyor mu?