Şeb-i Arus, düğün gecesi anlamına geliyor.Mevlânâ ölümü,"Hakka vuslat"olarak ifade ediyor."Herkes ayrılıktan bahsetti,bense vuslattan"diyor.
Mevlânâ'ya göre ölüm bir bitiş değil bir başlangıç, aşık olunan sevgiliye yani Allah'a kavuşma günü.O yüzden Mevlana'nın müridleri o günü Şeb-i Arus diye adlandırır.Her sene 7-17 Aralık tarihleri arasında Konya'da Şeb-i Arus etkinlikleri düzenlenir.Semâ gösterileri eşliğinde dünyanın her köşesinden gelen misafirlerle Mevlânâ anılır.
"Semâ,Türk tarihinin,an'anesinin, inançlarının bir parçası olup Mevlânâ ilhâmiyle oluşmuş ve gelişmiştir,"diye anlatır Sinan Yağmur,Tennure ve Ateş kitabında.Ve semâyı şöyle tarif eder:
Semâ,kemâle doğru manevî bir yolculuğu (miracı)bir gidiş -gelişi temsil eder.İlmi yönden tetkik edildiğinde şunu görürüz: Var olmanın temel şartı dönmektir.Varlıklar arasındaki müşterek benzerlik,en ufak zerreden en uzak yıldızlara kadar her birinin bünyesini teşkil eden atomlarındaki elektron ve protonların dönmesidir.Her şeyin döndüğü gibi, insanoğlu da bünyesini teşkil eden atomlardaki mevcut dönmelerle, vücudundaki kanın dönmesiyle,topraktan gelip toprağa dönmesiyle, dünya ile beraber dönmesiyle tabiî ve şuursuz döner.
Ancak insanı diğer varlıklardan farklı ve üstün kılan şey akıldır.İşte dönen semazen varlıkların müşterek hareketine,sema ile beraber aklı da iştirak ettirir.
Semâ,kulun akılla, aşkla yücelip,nefsini terk ederek Hakk'ta yok oluşu,kâmil bir insan olarak tekrar kulluğa dönüşür.
Semazen hırkasını çıkarmakla mânen, ebedî âleme,hakikate doğar,orada kalır.Başındaki sikkesi nefsinin mezar taşı, üstündeki tennuresi nefsinin kefenidir.
Kollarını çapraz bağlayarak görünüşte "bir"rakamını temsil eden, böylece Allah'ın birliğini tasdik eden Semazen,semâ ederken, kolları açık sağ eli dua edercesine göklere,Hak gözü ile baktığı sol eli yere dönüktür.Hakk'tan aldığı ihsanı,halka saçmasıdır.Sağdan sola kalbin etrafında dönerek bütün insanları, bütün yaratılmışları, bütün kalbiyle sevgi ve aşkla kucaklayışıdır.
Semâ yedi bölümdür:
Birinci Bölüm:İlahî aşkı temsil eden Peygamber efendimizi(sav)bir "na't " ile başlar.Peygamberimizi methetmek, evvelki bütün peygamberleri ve Allah'ı methetmek demektir.
İkinci Bölüm:Kudum darbesi duyulur,bu vuruş Allah'ın (c.c) kâinatı yaratışındaki "Kün-Ol"emrini temsil eder.
Üçüncü Bölüm: Herşeye can veren"Nefesi" nefhay-ı ilahiyyeyi temsil eden bir ney taksimi duyulur.
Dördüncü Bölüm:Sultan Veled devridir.Semazenler birbirine üç kere selâm verir,bir peşrevle dairevi yürüyüşüdür.Şekilde gizli ruhun ruha selamıdır.
Beşinci Bölüm:Semazen üstündeki siyah hırkayı çıkararak,sembolik olarak hakikate doğar, kollarını bağlayarak bir rakamını temsil eder.Allah'ın(c.c) birliğine şahadet eder.
Bu bölümde semazen Şeyh Efendi'nin elini öperek semâya girme izni alır.Bu bölümde dört selam vardır.
Birinci selam, Yüce Yaradanı ve kendi kulluğunu idrakidir.
İkinci selam, Allah'ın(c.c)kudreti karşısında hayranlık duymasıdır.
Üçüncü selam, insanın hayranlık ve minnet duygusunun "aşk"a dönüşmesi, aklın "aşk"a kurban oluşudur.Sevgilide yok oluşudur.Budizim'de "Nirvana", İslamiyette "Fenâfillah"tır.
Dördüncü selam, insanın manevî yolculuğunu tamamlayıp,kaderine razı olarak, yaratılıştaki vazifesine, kulluğuna dönüşüdür.
Altıncı Bölüm:"Maşrık de Allah'ındır
Mağrib de,hangi tarafa dönerseniz, Allah'ın yüzü oradadır.Çünkü Allah Vasi'dir,Âlim'dir",ayetinin okunduğu Kur'an'ı Kerim tilavetiyle devam eder.
Yedinci Bölüm: Bütün peygamberleri, şehitlerin ve bütün inananların ruhları için bir fatiha okunur ve devletimizin selameti için dua ile son bulur.
Semâ izlerken bu manevî,derin anlamları bilmenin daha faydalı olacağı kanaatindeyim.
Mevlânâ ayrım yapmadan herkese kapısını ve gönlünü açmış ve o ünlü çağrısını yapmıştır.
"Yine de gel...Yine de gel!Ne olursan ol yine de gel!
Hristiyan,Mecusi, putperest olsan yine gel.
Bu bizim dergâhımız umutsuzluk dergâhı değildir.
Yüz kere tövbeni bozmuş olsan yine gel."
İnsanların gitgide kendini kaybettiği,
ruhsal çalkantılar yaşadığı çağımızda bu çağrı daha fazla önem arz ediyor.