Son iki üçyüz yıldır:
Neden hep, İngiliz, Amerika, Fransız, Alman, Rus ve siyonist benzeri ülkeler, bizim içimize, bizden biri gibi Lawrence'ler sokar ve yutarız da, biz onların içine papaz, haham veya zangoç bile sokamayız ?
Hiç düşündünüz mü?
- İhtiyaç mı duymuyoruz, fedakar adamımız mı yok, dinimiz, töremiz mi müsaade etmiyor yoksa hep içimize mi kapandık?
- Neden hep savunmadayız, savunma çekilmenin yarısı değil mi?
Onllar içimizde neredeyse her dönem bir uyduruk mehdi, hoca efendi, şeyh efendi v.b. yetiştirip sokarken, en uyanıklarmız bile yıllarca neden uyuyor ya da yutuyor?
Haydi, büyük bir musibet yaşayarak, bu günkü Lawrence'ler tespit edildi, bitti, bitirildi diyelim.
Yeni Lawrence'lerimiz olmayacak mı?
Beynini kiraya vermiş abur cubur bir sürü uyduruk oluşumlar, gurupcuklar, işid kafalı tipler, ilerde devletin de, samimi Müslümanların da başına belalar, çoraplar örmeyecek mi?
Samimi olarak ve sırf Allah rızasını kazanmak için, ibadet kastıyla bu oluşumların içinde yer alan insanlarımızın da bu gün olduğu gibi yine bir başka şekilde kullanılmayacaklarının garantisi var mı?.
Çünkü bir oluşuma angaje olan Müslüman, öyle zaman gelir ki artık, tabii olduğu kişinin söz ve hareketlerinin neredeyse İLHAMÎ olduğuna, inanmaya ve tam bir teslimiyetle sorgulamamaya başlar.
İşte bu teslimiyet ve sorgulamama durumu; Müslümanların, dini ve diğer ilimlerde ilerlemesine çoğu kez mani de olur ve “tektip kafalılar” yetişir!
Araştırma yerine; dinleme ve duyuma yönelik inançlar gelişir.
Sonuç tarihte bir çok örneği olduğu gibi felaket...
Bu gün de yine 30-40 yıldır sorgulamadan inananların nasıl canavarlaştıklarını ve ülkemize nasıl zarar verdiklerini görmedik mi!
Beynini bir başka şekilde kiralayan insanların kalkıp:
Ama bunlar fetöcü hainler, zaten belliydiler v.b. demeleri bu gün için haklı çıkmaları ileride bir başka fetöcü zihniyete kendilerinin de alet olmayacaklarının garantisi midir?
Daha 4-5 yıl evveline kadar olan düşüncelerinizle bu gün görünenler arasında dağlar kadar fark yok mu?
O halde, Müslüman; araştırıcı, sorgulayıcı olmalı...
Belli bir gurubun kitap ve söylemlerini okuyarak "tek tip" yetişen kafaların;
falancalar öyledir ama biz öyle değiliz savunmalarının da gelecekte doğru olmadığını görmek için yine bir başka felaket yaşamamız gerekmiyor!
İnşallah gelecek nesiller, eleştirebilen, sorgulayan, araştırıp öğrenen olur.
Şimdiye kadar hata içinde olanların da, sorgulama melekelerinin çalışması dileğimle.
Nerede, nasıl ve ne kadar hata yapıyoruz bilemiyorum.!.
Galiba en doğrusu; Diyanetin etrafında kenetlenmek...
Derseniz ki, onun da bir çok eksiği, yanlışı var!
Ben yıllardır gördüğüm kadarıyla, Diyanetin eksik ve hataları;
diğer gayri resmi oluşumların doğrularından fazladır...
Osmanlı Devletindeki, 2.Mahmut dönemini ve "Nakibu'l Eşraf'lık Makamının kuruluş gerekçelerini araştırıp öğrenenler, bu yazdıklarımda ne kadar haklı olduğumu göreceklerdir....
Beynini kiraya vermeyip, sorgulayarak öğrenenlere ne mutlu.