Cumhuriyet döneminin en önemli kurumlarından birisi Halkevleri, diğeri ise Şehir Kulüpleri"dir. Atatürk yeni rejimin oturması ve halkla bütünleşebilmesi için halkın gidip, oturabileceği Halkevleri"nin, elit kesimin gidip oturabilmesi için Şehir kulüplerinin kurulması talimatını bizzat vermiş. Halkevleri daha sonra siyasi kimlik kazanma pozisyonu ile karşı karşıya kalınca, kapanma noktasına gelmişler. Aslında Halkevleri bizim bildiğimiz veya anladığımız manada kurulmamış, kuruluşlarından belli bir dönem sonra çalıştıranlar tarafından veya siyasi iradenin CHP"nin yan kuruluşu imiş gibi bakması sonucu kapanma noktasına gelmişlerdir. Şehir kulüpleri de aynı şekilde aynı amaca hizmet etmek üzere kurulan cemiyetlerdir, onların dejenerasyonu Halkevleri"nden biraz daha geç olmaya başlamıştır, hatta henüz tam anlamıyla dejenere olduğu da söylenemez. Bir anlamda bu iki kurum Osmanlı döneminden Cumhuriyet Dönemine geçişin kültürel misyonunu üstlenmişlerdir. Yaşım itibarı ile Halkevleri"ne üye olma şansım olmadığından, o konuda fikir yürütmeye gerek görmüyorum. Şehir Kulüpleri halen daha ayakta kalmayı başardıklarından onlarla ilgili fikir yürütebileceğimden, bugünkü yazıyı şehrimizdeki Şehir Kulübü"nde son zamanlarda yaşanan gelişmelere ayırdım. Şehir Kulübü"ne üye olmadığım gibi, ömrümde ya iki kez ya da üç kez gitmişimdir, zira oyun oynamasını bilmem, içki içmem, boşa geçirecek bir dakikam dahi olmadığından o tür yerlere ne giderim, ne de üye olurum. Ancak şehirde olup, biten her şeyden haberim olduğu gibi Şehir Kulübü"nde yaşananları da anında öğreniyorum. Şehir Kulübü"ne üye olmak çok kolay bir şey değildi. Yüksek bir giriş aidatı, yüklü aidatların yanında sağlam en az iki referansınız olmalı ki üyeliğe kabul edilesiniz. Bugünkü yazımızda bu kadar ciddi bir kurumun son iki yılda ne hale getirildiğini masaya yatıracağız. İki dönemdir kulübün başkanı olan zatı muhterem, görünüşte lokanta işletmesini Hacı Garson"a vermiş gibi görünmesine rağmen, kulübün tüm yönetimini Hacı Garson"un yaptığını herkes bilmektedir. Son genel kurulda seçimde zorlandıklarını görünce oturup, güzel bir plan yapmışlar, planın adı kulübü halka açmak, nasıl olacaktı bu iş üye giriş aidatı 5000 TL"den 1000 TL"ye düşürüp 12 eşit takside bölmek ve aylık aidatlar da 150 TL"den 250 TL"ye çıkarmak suretiyle planın ilk aşamasını tamamlamış oldular. Bu plan çerçevesinde dilediklerini üye yapıp, çoğunluğu ele geçirecekler, üye aidatlarını 150 liradan 250 liraya çıkarmakla aidat ödemeyenleri üyelikten çıkaracaklardı. Bu çerçevede daha önceleri 300 lerde dolaşan üye sayısı 1000 rakamlarını geçmiş oldu. Böylece bir sonraki kongreyi garantilemiş oldular. Diğer yandan kulübün parası ile yüklü bir masraf yaparak lokantayı restore edip, halka açtılar. Buradaki amaç ise Hacı Garson"un para kazanmasını temin etmekti. Bakın bir taşla kaç kuş vurdular; önce kulübü halka açtık ayakları ile yönetimlerini kalıcı kıldılar, ardından kulübün parası ile Mürekkepcibaşı"nın devreye girip, işi çetenin yandan çarklı adamına verdirip tadilatını ona yaptırmak suretiyle onu palazlandırdılar. Ardından lokantayı halka açmak suretiyle Hacı Garson"un dünyalığını garanti altına aldılar. Unuttukları her tarafı oynayan adamdı, çünkü daha önce bu ekip onunla beraber Gazi Belediyesi"ni soyup,soğana çevirmişti, şimdi onu dışlamaları hiç de doğru olmamış!... Ama ne ise o da üniversiteye kapağı atıp malı götürecekti, ama Adnan olayı yazınca o iş de yattı. Gerçi ataması iptal olmasına rağmen dün yeni iş yerine gidip, iş başı yapmış ve soranlara ben burada fahri olarak çalışıyorum, üniversite adına gazete çıkartıp, reklamlarını ben alacağım demiş ama yönetim kadrosu ve şehirdeki insanların baskısı ve tepkisi hayli yoğun, bizim de bu işin peşini bırakmayacağımızı herkes bilmeli.
Dönelim asıl konumuza; bahsettiğim konularla ilgili tepkisini dile getiren bazı eski üyeler tepkilerini dile getirince Hacı Garson adamlarına talimat verip, bu üyeleri tartaklatmak istemiş ama başaramamış. Şimdi bu üyelerin kulübe girmemesi için hayli uğraş verip, onları psikolojik baskıyla kulübe almamanın yollarını arıyormuş, zavallı kulüp başkanı ise ona anlatılanları Hacı Garson"a anlatıp ondan medet ummaktan başka bir işe yaramıyormuş, Adamcağızın elinde davul, tokmak ise Hacı Garson"un elinde imiş, istediği zaman çalıp, istediği zaman oynuyormuş. Mürekkepcibaşı"da işin reklam, muhabere ve yiyip içip, eğlenme boyutuyla ilgileniyormuş. Sizin anlayacağınız çete, Mürekkepcibaşı, Hacı Garson el ele verip ortalığı kasıp, kavuruyorlarmış, durdurabilenlere helal olsun. Zavallı eski üyeler ise maraba gibi kıyıda köşede oturabilmenin yolunu arıyorlarmış. Sizin anlayacağınız Atatürk"ün emriyle kurulan bir kurumun daha Atatürkçü geçinenler tarafından ne hale getirildiğini bir nebzecik de olsa anlatmaya çalıştık, devamını bir başka yazıda yazmak üzere Hoşça kalınız.