ŞEHİRDE KİM NE YAPIYOR?
Şu Tavuk işine başlayalı şehirde olup bitenleri sizlerle paylaşma fırsatı bulamadım. Biraz da üst üste yaşanan seçimler nedeniyle toplum seçimin dışındaki konularla ilgilenmediğinden biz de farklı konulara girmek istemedik. Özellikle 7 Haziran seçimleri sonrasında toplum ciddi anlamda gerildiği için gündelik konular gündem dışı kaldı. 1 Kasım seçimleri sonucunda toplum biraz rahatladı, zira ticari hayat ciddi anlamda sıkıntılı bir hal aldığından insanlar endişeli bir bekleyişe girmişlerdi, olayın psikolojik boyutu dahi yetti. Şimdi her şey normalleşme sürecine girdiği için biz de diğer konulara girebiliriz. Bugün ele almayı düşündüğüm konulara gelince öncelikli olarak bizim mahalle olarak adlandırdığım Basın camiasındaki bazı arayışları ve perde arkası kulisleri konuşacağız, ardından da biraz hocalara değineceğiz. Yerimiz kalırsa siyasete de gireriz ama yer kalmaz ise bu iki konu üzerinde duracağız. Bu arada yeni kurulan hükümette kabinede kalan Bakan Çağatay Kılıç Bey’i tebrik ediyorum, doğrusunu ararsanız şehir adına sevindim. Şehrin bir Bakan’ının olması her zaman şehrin lehinedir. Ama bundan önceki Bakan gibi olursa olmasın daha iyi. Neden böyle söyledin derseniz, ilk Bakan olan arkadaş iki yıl civarında Bakanlık koltuğunda oturdu ama şehre bir çivi dahi çakmadığı gibi Asar deresinden bu tarafa geçecek kadar ufku olmadığından şehre en ufak bir yararı olmadı. Şimdi çayını içebileceği üç dostu yok, radikal kitapçı kardeşimiz dışında oturup çay içeceği kimsesi olmaz. İkinci Bakan'a gelince Allah için doğruyu söylemek gerekirse, şehre katkıları olmadı değil ama adam öyle bir despot idarecilik yaptı ki bürokrasiden siyasete, iş adamından esnafına varıncaya dek herkes gerildi. Acaba bana ne yapacak, ne zaman bana operasyon yapılacak veya ne zaman görevden alınacağım düşüncesinde olan o kadar çok insan vardı ki anlatamam. Hele bürokrası adeta korku Cumhuriyetine dönmüştü. Önüne geleni azarlar, sevdiklerine fırça atar, sevmediklerine her türlü azarı marifet sayar, babası yaşındaki insanlara olan davranışları toplumun her kesiminde dilden dile dolaşmaktaydı. Allah vere siyasetteki işi bitti de bu toplum gerginlikten kurtuldu. Dikkat ederseniz şimdiki Bakan kimseye karşılama törenleri yaptırmaz, bürokratlara karşı saygılı davranır, insanlarla olan münasebetleri adam gibidir. Tek kusuru, pardon iki kusuru var birisi şu Oda Başkanı’na olan yakınlığı nedeniyle onun kendisine verdiği zararı bilmemesi, ikincisi ise özel kalemine aldığı Hakkı denen arkadaştan insanların şikâyetleridir, onları da düzeltirse değme keyfine.
Gelelim ilk mevzumuza Basın camiası olarak işimizin kolay olmadığını, hiç bir gazetenin gelirlerinin giderlerine yetmediğini, gazetelerin büyük bir kısmının arkasında birilerinin olduğunu her fırsatta dile getirmişimdir. Rabbime binlerce kez şükürler olsun ki kurulduğumuz günden bu güne dek kimseye yalakalık yapmadan, ilkeli ve dik durarak bu mesleği icra etmeye çalıştık. Gazeteyi kurduğumuzda camiada Kral olanlar bugün yerlerde sürünüyorlar, işin daha da vahim boyutu o günlerde Cemiyetin başında bulunanlar şimdilerde bulundukları gazetelerden ayrılma noktasında olduklarını duyduk. Sadece bu duyumla da kalmadık, bunlar başka meslektaşlara müracaat edip gelin birlikte iş yapalım demişler ama olumsuz cevap almışlar. Bunun üzerine arkadaşlar başka bir gazeteyi satın almak istemişler ancak gazete sahibi yüksek miktarda para talebinde bulununca ondan da vaz geçmişler. Bu gelişmelerden sonuç alamayan arkadaşlar bu kez iki Cemiyeti birleştirip başına posbıyıklı vatandaşları koyup onun üzerinden prestij kazanmak istemişler. Tüm bu olup bitenlerden sonra iki Cemiyet birleşmekten vazgeçmiş zaten Cemiyetlerin başındakilerin basınla çok ilgileri kalmamış, gazeteleri yok, yazacak gazeteleri de yok Cemiyet olsa ne olur olmasa ne olur? Bizim Hazinedar şu derneği bir an evvel kurmalı.
İkinci konumuza gelince, bize ayrılan yer az kalsa da özetle şunu söylemek istiyorum İlahiyat Fakültesi’ne vekâleten atanan Prof. Dr. Mehmet Okuyan’la ilgili çıkarılan tezviratı şiddetle kınıyorum. Okuyan Hoca, ailesiyle İslâmı her yönüyle yaşamaya çalışan muttaki bir insan olduğuna ben şahidim, Rabbim de biliyor. Kaldı ki Okuyan Hoca’nın ismi Dekanlıktan çok daha ötede. Dekanlık onu asla büyütmez ama yapılan uygulama hiç hoş olmadı. Göreve atanan arkadaşımıza gelince, kendisi ile bire bir tanışmasak da Emniyet Müdürlüğü’nün karşısındaki Vahide Hatun Camiinde görev yaptığı yıllardan beri tanıdığım ve sevdiğim bir arkadaştır, kendisine hayırlı olsun diyorum. Bu şehrin yetiştirdiği ender Hocaların başında Okuyan Hoca var. Onun dışında Kamil Hocamızın oğlu İhsan Şenocak kardeşimiz de değer verdiğim bir kardeşimizdir. Diğer hocalara sıra gelmeden sözlerime son vermek istiyorum. Ancak bir konuya daha değinmek istiyorum. Son günlerde Havza Belediyesi ile ilgili bir kaç dosya geldi bana. Dosya içerikleri bir hayli sıkıntılı. Önümüzdeki günlerde bu konulara da değineceğiz. Kalın sağlıcakla.