M. HALİSTİN KUKUL
Mârifet'in, -burada kullandığımız karşılığının- maharet, hüner, ustalık, san'at olduğunu beyanla başlıyor, şehit cenâzeleri hususunda birkaç söz söylemek istiyorum.
Başlangıcında, "Cenâze namazları slogan atma yeri değildir" veya "Şehit cenazesi gelsin de biraz daha bağıralım istiyorlar" gibi cümleler kuruluyor ve şehit cenazelerine gidenler âdeta zemmediliyordu.
Buna rağmen; Türk milleti, ihmâlin nerede olduğunu anlıyor ve her şehit cenâzesi geldiğinde, hisleri biraz daha kabarmış olarak, şehitleri "Tekbîrler"le karşılıyor ve uğurluyordu.
Bakıyorum da, bu işin önünü alamayanlar, şehit cenâzelerinde arz-ı endâm etmeye başladılar. Öyle ki, "s(ı)logan atma yeri" olarak görülen cenâze mekânlarının, boy gösterilen yerler olması bir yana, 'câzib gösterilmeye' bile başlandı.
Tabiî ki; "Allah yolunda öldürülenlere ölü demeyiniz. Onlar diridirler." (Âl-i İmrân,170; Bakara, 154) âyet-i kerîmesini zihinlerden çıkarmadan düşünmek zorundayız.
Son zamanların gazete haberlerine göz atalım, şehitlik âdeta teşvik edilecek bir 'husus' olmuş gibi...'Husus' diyorum, çünkü, bâzılarının zihinlerindeki tasavvura göre, bunun yerine getirilebilecek başka bir kelime bulamıyorum. İşte o haberlerden bâzıları:
* "İftarda şehit aileleri ve gaziler buluştu." (7 Haziran 2017)
* "Sizler bize şehidimizin emanetisiniz." (3 Haziran 2017)
* "Şehit aileleri ile protokol iftarda buluştu." ( 3 Haziran 2017)
* "İlk iftarı şehit ailesi ile yaptılar." (29 Mayıs 2017)
* "Şehit ailelerine gençlik ziyareti." (29 Mayıs 2017)
* "Tendürekler'de çatışma: 11 yaralı...2 şehit...5 bölücü öldürüldü." (12 Mayıs 2017)
*Yüreğimiz yandı: 6 şehit...Van'ın Çaldıran ilçesi Tendürek Dağı Geçidi yakınlarında araç yakan PKK'ı teröristlerle çıkan çatışmada 3 asker ile bir korucu, Hakkari'nin Şemdinli ve Ağrı'nın Doğubeyazıt ilçesinde 2 asker şehit oldu. Önceki gün de Şırnak'ta bir asker şehit olmuştu." (26 Mayıs 2017)
* Ve...."Kahramanlara ağlatan vedâ..Tendürek Dağı'nda şehit düşen Uzman Çavuşlar Abuzer Doğan Kayseri, Yavuz Bayram Çankırı, Çukurca'da şehit olan Uzman Çavuş Gökhan Peker Yozgat, Siirt Eruh'ta şehit düşen Uzman Onbaşı Ferhat Güven Gaziantep'te gözyaşlarıyla toprağa verildi." (28 Mayıs 2017)
* "Org. Hulusi Akar'dan şehit yakınlarına iftar." (7 Haziran 2017)
* "Çukurca'dan acı haber...Saldırıda 1 asker şehit oldu, 6 asker yaralandı." (7 Haziran 2017)
* "Liderler şehit cenazesinde buluştu." (09 Şubat 2017)
* "Şehit cenazesinde gerginlik: Protokol isyan ettirdi." (11 Temmuz2016)
* "Şehit aileleri ile protokol iftarda buluştu." (01 Haziran 2017)
* "Şehit üsteğmeni annesi asken selâmıyla uğurladı" (09 Şubat 2017)
*Erdoğan: "Kardeşlerim Cerablus'a girdik mi, El Rai'ye girdik mi, El Bab'ı kuşattık mı, ve şehitlerimizi 1'e 10 katlıyoruz." (06 Haziran 2017)
Görülüyor ki, şehit cenâzelerine katılımlar, 'sosyal bir faaliyet' hâlini almıştır. Resmî veya hususî kişiler, bu mekânlarda görünmekte ve hiç de, bu kadar şehit vermenin sebebi üzerinde durulmamaktadır. Bu silâh yığınaklarının nasıl yapıldığı, zihinlerden çıkıvermiştir/çıkarıverilmiştir.
Tabiî ki, bizce mühim olan, şehit vermememizdir. Gençlerimizin, ihmâl ve tedbirsizlik yüzünden hayatlarını kaybetmemesidir.
Takvim yapraklarını geriye doğru çevirip bir bakalım: Kaç defa ve kimler tarafından, " Şehitlerimizin kanı yerde kalmadı/kalmayacak" denilmiştir.
Meselâ: "İçişleri Bakanı Soylu: Arkadaşlarımızın kanı yerde kalmayacak." (12 Aralık 2016); "Şehitlerin kanı yerde kalmadı: Ağrı Tendürek'te dün şehit olan 2 askerimizin ardından başlatılan operasyonda öldürülen terörist sayısı 9'a yükseldi." (12 Mayıs 2017); "Şehitlerimizin kanı yerde kalmadı." (21 Mart 2017- 8 Nisan 2017-21 Nisan 2017-28 Nisan 2017-11 Mayıs 2017...) ve "Akar: Şehit kardeşlerimizin ve evlatlarımızın hiçbirinin kanı yerde kalmadı, kalmayacak." (28 Mayıs 2017);"Aybüke öğretmen törenle uğurlandı. ..Batman Valisi Ahmet Deniz: Şehitlerimizin kanı yerde kalmayacak." ( 10 Haziran 2017)
Devam ediyor...
Erdoğan: "Bugün İçişleri Bakanım saat 12.00'ye doğru beni Kato Dağı'nın tepesinden aradı. Ne yaptılar orada? İnlerine girdiler. Ve o girdikleri inlerin tepesinden aradılar. Orada birçok teröristi etkisiz hâle getirdiler, şehitlerimiz oluyor ama şehitlerimizin evet ne ahı ne kanı yerde kalıyor. İşte son günlerde elhamdülillah 1'e 10 gidiyor. Bedelini bu kadar ağır ödetiyoruz, ödetmeye de devam edeceğiz." (28 Mayıs 2017, İstanbul'un Fethi'nin 564. Yıldönümü)
Elbette ki, 'inlerine" girilecek ve "etkisiz hale getiril"mek değil, gebertileceklerdir. Ammâ, benim 1'imin, çok büyük bir rakam olduğunu ve bu 1'in hiçbir şey ile mukayese edilmemesi gerektiğini de söylemeliyim. Çünkü; O '1', Mehmedcik'tir. Farklı bir adı-sanı ve şânı vardır. Nihâî makâmı da "şehitlik'tir ki, o da bizim tasavvurumuzu aşar. Mehmedcik'in 1'i, milyonların bile emsali değildir, olmamalıdır.
Bizim söyleyeceğimiz şey, bu hâle niçin gelindiğidir...O mekânlara, bu teröristlerin nasıl bunca yığınağı yaptığının cevabını alabilmiş değiliz. Şehit cenâzelerinde şu veya bu kişinin boy göstermesi hiçbir şeye çâre ol(a)mamış, hiçbir şeyi de hâlletmemiştir, hâlledememiştir.
"Tümgeneral Aydoğan Aydın için Ahmet Hamdi Akseki Camisi'nde ikindi namazına müteakip düzenlenen törene, şehidin babası Ahmet Aydın, annesi Hamide Çolak, eşi Nuray Aydın, oğulları 20 yaşındaki Berkay ile 11 yaşındaki Tuna'nın yanı sıra Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, TBMM Başkanı İsmail Kahraman, Başbakan Binali Yıldırım, Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hulusi Akar, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, Milli Savunma Bakanı Fikri Işık, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, BBP Genel Başkanı Mustafa Destici, bazı bakanlar, milletvekilleri ve çok sayıda vatandaş katıldı. Şehidin cenaze namazı, Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez tarafından kıldırıldı."(Basın: 01.06.2017)
Demek ki, erkân-ı Devlet, bir araya gelebiliyormuş...Ne hârika bir buluşma değil mi?!..Bu hâl, böyle zamanlarda, böyle mekânlarda değil de, hâdiseden önce olmalıydı!..Ve...
Soner Fazlıoğlu, Tuncay Zengin, Sefa Tiftik, "Son yolculuklarına uğurlandılar." (Basın: 11 Haziran 2017)
2016 yılının ekim ayında, Diyarbakır'ın Hani ilçesinde şehit edilen Samsun'un Vezirköprü ilçesinden 23 yaşındaki Jandarma Uzman Çavuş Adnan Uluışık'ın annesi Fatma Uluışık'ın: "Oğlum, hakkını bize helâl et!" duâsının idrâkine hâlâ ulaşabildiğimizi sanmıyorum.
Fatma Hanım, bize, kimin kime hakkını helâl etmesi gerektiğini işâret etmesine rağmen değişen ne oldu, söyler misiniz?
Bakıyorum: Şehit cenâzelerinde hep aynı giyimli-kuşamlılar...ütülü, k(ı)ravatlı , üzgün görünümlü kişiler... ve makam sahipleri en önde...sonra gözü yaşlı, bağrı yanık kalabalıklar..
Ve ardından...
Tabiî ki, son söz imam efendiden: "Hakkınızı helâl ediyor musunuz?"
Etmeyin bakalım, ne olacak?!..Siz, hakkınızı helâl etmezseniz, o, şehit sayılmayacak mı? Rabb'im bilir!..Fakat, mes'ele bu değildir, bilinmelidir!..
Bir başka yerde de, bir başka ifadeyle karşılaşıyoruz: "Şehidimizden râzı mısınız?" (Televizyon: 10 Haziran 2017)
Pes doğrusu, demenin zamanındayız!..
İçimiz yanıyor içimiz, anlamıyor musunuz?!..