Bugünkü köşe yazıma avukat bir arkadaşımın sürekli söylediği bir sözle başlamak istiyorum, derdi ki “Ahmak kimdir bilir misiniz? Karşısındakini akılsız kendini akıllı zannedenler asıl ahmaklardır” derdi. Bizim meslekte bu tür ahmaklar biraz fazla gibi. Hani bazıları bu toplum balık hafızalı değil diyorlar ya işte bunlar toplumu akılsız kendilerini akıllı zanneden ahmaklardır. Özellikle köşe yazısı okuyan insanlar kültürel açıdan belli seviyenin üzerindeki insanlardır. Bir yazarın yazısını okurken amacın ne olduğunu, yazıyı neden yazdığını, hatta aynı konuları neden gündemde tuttuklarını çok iyi analiz ederler. Son günlerde haftanın en az bir günü ya köşelerinde ya da manşetlerinde biyokütle santralini haber yapmaktan vazgeçmeyenlerin asıl amaçlarının Samsun’u düşünmek mi yoksa ceplerini düşünmek mi olduğunu bu toplum çok iyi biliyor. Hatta ve hatta daha ilerisini de biliyor. Geçtiğimiz yaz aylarında biyokütle santralinin Trabzon’daki basın sorumlusunun Samsun’a geldiğinde hangi gazetecilerin kendisinden ne talep ettiklerini hepimiz çok net bir biçimde biliyoruz.
Samsun’u çok düşündüğünü iddia eden gazetecisinden oda temsilcisine, siyasetçisinden STK’sına kadar kimin asıl amacının ne olduğunu herkes biliyor. Kiminin derdi siyaset yapıp hükümeti yıpratmak, kiminin derdi siyasette düşman olduğu insanları yıpratmak, kiminin derdi de tamamen duygusal ilişkiler. Samsun’u düşünen insan önce Atakum’daki City Mall AVM'nin kaçak olan 4300 metrekaresinin yıkılması için uğraş verir, şehrin en yoğun bölgesinde trafiği adeta felç eden bir binanın kaçak o kısmını yazıp çizer, ondan sonra şehre 25 km uzaklıktaki biyokütle santralini ele alır. Aynı şekilde Samsun’un sekiz ilçesi teşvik kapsamına alınırken en mağdur durumda olan Ladik ilçesinin neden kapsam dışında tutulduğunu ele alır. Daha da önemlisi son günlerde adeta hortlayan çetelerden sokakta yürüyemez hale gele vatandaşın can güvenliğinden bahseder. Bu dediklerimi bahsetmek biraz yürek biraz da adamlık ister, çetelerin emrinde çalışıp çetelerin aleyhinde yazmak bu zavallıların işi olamaz.
Bunlar alışmışlar havada bulup tavada yemeye, azıcık dürüst iseler eski belediye başkanları döneminde Büyükşehir'inden İlkadım’ına, Atakum’undan başka ilçelerine varıncaya dek reklam ajanslarına kestirdikleri faturalar üzerinden milyonlarca lirayı nasıl iç etmişler onu anlatsınlar. Sadece bir reklam ajansına beş milyonun üzerinde fatura kestirip parayı alanlar kimler bunu da söylesinler de tüyü bitmemiş yetimin hakkını kimler yemiş bu toplum görsün. Hayatları boyunca şehrin egemen güçlerine yalamalık ve yalakalık yapanları bu toplum çok iyi biliyor da tanıyor da. İnsanlar bunu dile getiremeseler de fısıltı gazetesine her şeyin konuşulduğu unutmasınlar. Şehri düşünmek şehre yapılan yatırımlara destek vermektir, şehri düşünmek 500’ün üzerinde insan çalıştıran ve aileleri ile 2500 kişiyi bulan ayrıca 100 tane üreticisi ve ailesiyle birlikte 500 kişiye ekmek verip nakliyecisiyle, yükleyicisiyle dışarıdan yapılan satın almasıyla toplamda 5000 kişiye ekmek veren KÖYTÜR firmasının içerisinde bulunduğu sıkıntıdan kurtulması için tek bir haber yaptıklarını veya köşe yazdıklarını gören var mı? Diyeceksiniz ki ‘Senin kümeslerin var da ondan yazıyorsun.’ Benim kümeslerimin olması yazmam için gerekçe olsaydı, tam beş aydan beri boş olan ve zarar eden öğrenci yurdumuzu yazardım. Benim önceliğim şehrin ve kamunun yararıdır, cebimin yararı değildir.
Biyokütle santralini sürekli gündemde tutabilmek için her gün ya meslek odalarının başkanlarını konuşturmaya çalışmaktalar ya Eğercili köyündeki konuya vakıf olmayan sade vatandaşa mikrofon verip onları konuşturmaya çalışmaktalar ya da siyasi parti temsilcilerini konuşturmaya çalışmaktalar. Siyasi parti temsilcilerini anlıyorum, onların işi muhalefet orada sorun yok ama şu meslek odası başkanlarına anlam vermek mümkün değil. Özellikle şu SAMÇEP adına sürekli demeçler veren adam muhalefet partisi temsilcisi gibi ne bulursa ona dalıyor işin iç yüzüne hiç bakmıyor. Oysaki onun işinin kendi meslek odasının ilgi alanındaki teknik konular olması gerekirken adamın sanki muhalefet partisinin il başkanıymış gibi beyanatlar vermesi kendisini ne kadar gülünç duruma düşürdüğünden haberi yok. Neymiş efendim olayı EMO Genel Merkezine taşıyacakmış. EMO Genel Merkezi mahkeme değil bir meslek odasıdır. Konusuyla ilgili görüş bildirebilir ama şehrimize yapılan yatırımın çevreye zararı olup olmadığıyla ilgili de Çevre Mühendisleri Odası veya ilgili teknik adamlar konuşabilir, EMO değil. Bunca anlatımdan sonra sanırım bu şehri çok (!) düşünenlerin asıl amaçlarının ne olduğunu daha iyi anlamışsınızdır. Onlar yalan yanlış bilgilerle toplumu yanıltmaya devam ettikleri sürece biz de doğruları yazmaya devam edeceğimizi hatırlatarak sözlerime son veriyorum. Kalın sağlıcakla.