İnsanoğlunun en büyük düşmanı cehalettir. Cehalet nedir derseniz; insanın bilmediği her şey cehaletidir. İmam-ı Gazali Rahmetullahi Aleyh, okudukça cehlimi anladım buyurmuş. İnsanlarla ilgili bilgi sahibi olmadan konuşmak da cehaletin daniskasıdır. Önce insanları tanıyacağız, ardından konuşacağız, yoksa ne dersek cehlimizden olur. Bakan Muş, AK Parti Milletvekili listesinin başında olunca herkes kafasına göre bir şeyler söyledi, biz temkinli davrandık. Neden davrandık derseniz; önce yaptıklarına bakalım, ardından tanıyalım da ondan sonra konuşalım dedik. Doğru da yapmışız. Önceki gün Bakan Muş gazetemize ziyarete geldi, bir saati aşkın bir süre sohbet ettik. Keşke bu ziyaret daha önce olsaydı da adamı daha önce tanıma fırsatımız olsaydı. Normalde seçim sathi meyline girildiğinde adaylar önce basın kuruluşlarını ziyaret edip, ondan sonra çalışmalarına başlarlardı ama bu seçim her ne hikmetse hiç bir parti bunu yapmadı. AK Parti geç de olsa bu hatasından döndü ve seçime bir hafta gibi az bir zaman kala bu ziyareti gerçekleştirdi. Bakan Bey’in bizde bıraktığı intiba çalışkan, zeki, iş bitirici ve karakterli bir insan olduğu yönünde olmuştur.
Neden böyle bir izlenim edindiğimize gelince; kısacık bir zamanda öyle güzel işler yaptı ki on, on beş yılda kavga gürültüden başka bir şey yapmayan siyasetçilerin yapamadıklarını yirmi günde yaptı geçti karşıya. Bu şehrin kanayan yaralarından biri olan yatırımcının önünü açma noktasında önce Tarım Bakanlığına tahsis edilmiş olan 2,274.219.85 metrekare Gelemen Çiftliği’ndeki araziyi Hazineye geri verdirmiş, ardından da bu araziyi Organize Sanayi Bölgesine bedelsiz olarak tahsis ettirerek tapusunu da çıkartmak suretiyle şehirdeki sanayicinin önünü açmıştır. Bu araziyle ilgili geçmişte siyasilerle yatırımcılar ve bürokratlar arasında öyle kavgalar oldu ki anlatmakla bitmez. Allah razı olsun Bakan Bey’den, bunu anında çözdü. Aynı şekilde Samsunspor Kulübü’nün Batıpark’ta Büyükşehir Belediyesi’nden talep ettiği ve Başkan Demir’in vermediği arsayı Samsunspor’a tahsis ettirerek büyük bir sorunu çözdü. Yetmedi, eskiden yapılmış olan Serbest Bölge yetersiz hale geldiğinden yatırımcı sıkışıp kalmıştı ve Batıpark’ta ikinci bir Serbest Bölge kurarak, Cumhurbaşkanı kararnamesini de çıkartarak bu işi de çözmüştür. Önümüzdeki süreçte burayı daha fazla büyütmek suretiyle bir liman yapılıp ihracatçının önünü açmayı hedeflemekte, bu da çok güzel bir proje.
Önümüze koyduğu projelere gelince; önce Organize Sanayii Bölgesinde yaptığı tahsisi büyütmeyi planlamakta. Gelemen Devlet Üretme Çiftliği’nin bir kısmı özel bir şirkete kiralanmış ve orada tarımsal faaliyetler yürütmeye çalışmakta ama çok da bir şey yaptığını düşünmüyorum, oranın da Organize Sanayii Bölgesine katılması gerektiğini düşünmekteyim. Kanaatimce Bakan Bey de aynı fikirde, orası da OSB’ye katılırsa çok güzel olacak. Havza-Lâdik bölgesinde yapılmakta olan yirmi bin dönümlük Organize Sanayii Bölgesini de elli bin dönüme çıkarıp ulusal bazda yatırımcıyı bu bölgeye çekme projesi var, bu da çok harika bir proje. Şayet bunu başarırsa Kavak, Havza, Lâdik, Vezirköprü bölgesinin işsizlik sorunu tamamen ortadan kalkar. Bakan Bey’in bir başka projesi şu anda balık üretimi yapan işletmelerin önünü açarak ulusal bazda ihracat yapacak noktaya taşıyıp balık işleme tesislerini büyütüp şehri bölgenin balık işleme merkezi haline getirmektir. Tüm bunlar yapıldığında şu anda şehrin ihracattan aldığı payı ikiye katlayıp dört milyar dolar seviyelerine çıkarma imkânına sahip olunacak ki bu şehrin uçması demektir.
Kırk yıldan beri bu şehrin siyasi, iktisadi ve sosyal gelişmelerini çok iyi bilen bir insanım, emin olun böyle bir proje ne dudum ne gördüm ne de sıkıntısını çeken kimseyi gördüm. Herkes bu şehir ilk on altılardan otuz beş kırkıncı sıralara neden geriledi diye yazıp, çizer, söyler ama bunu nasıl aşarız diye ortaya bir proje koyanı görmüş değilim. Bakan Bey ile konuştuktan sonra anladım ki gerçekten bu şehir için bir şans, bunun kıymetini bilmemiz lazım. Bize iş üreten, şehrin önünü açan, başkalarıyla kavga etmeyen, proje adamı lazımdı. Allah da nasip etti, bunun kıymetini bilmek lazım. Adamın reklam diye bir derdi de yok, başkaları gibi yapmadıklarının reklamını yapmak bir yana yaptıklarının dahi reklamının yapılması gibi bir derdi olmayan mütevazı kişilikli bir insan. Beni tanıyan az çok nasıl bir insan olduğumu, kimseye yağcılık yapmayacağımı ve kimseye de eyvallahım olmadığını bilir. Ama şehrin önünü açmak isteyen kim olursa olsun hizmetkârı olacağımızdan da şüphesi olmasın diyerek sözlerime son veriyorum. Bugünlük de bu kadar. Kalın sağlıcakla.