Bazı şeyler vardır ki o konularla ilgili ortaya çıkan gelişmeler dostları düşman, düşmanları dost yapar. Nedir o konular derseniz toplumun ortak değerleri ile ilgili oluşan konular, sağlık, ölüm, akrabalık gibi konularda insanlar düşmanları ile dost, dostları ile düşman olmak zorunda kalırlar. Bu saydıklarımın dışında da pek çok konuda insanlar eski dostluklarını veya düşmanlıklarını bir kenara bırakıp yeni değerlendirmeler yaparak kendilerine yön vermek zorunda kalabilirler. Şu anda şehrimizde yaşanan bazı olaylar ben dahil hepimizin yeniden irkilip bazı gerçekleri görüp dostluklarımıza ve düşmanlıklarımıza yön vermek zorunda olduğumuz bir dönem olduğunu açık ve net bir biçimde buradan ilan ediyorum. Bu yazıyı okuyanlar kesip bir köşelerine koysunlar zamanı geldikçe alıp okusunlar, o zaman ne demek istediğimi çok daha iyi anlamış olacaklar.
Büyükşehir Belediyesinde görev yaptığım dönemlerde gerek Vezir Hazretlerinin, gerekse şürekâsının bir dediğini iki etmemiş olmama ve ona en ufak bir yanlış yapmamış olmama rağmen bana bir türlü neden güvenmediğini o zamanlar bir türlü anlayamamıştım. Vezir Hazretlerine en ufak yanlış yapmayı bir yana bırakın, adamın hürmet ettiklerine hürmet etmekten tutun da icraatlarında aşamadığı sıkıntıları siyaseten aşmaya varıncaya dek her şeyini çözmüş olmama rağmen asla ve kata adam bana güvenmemişti. Oysaki dönemin Yeşilkent Belediye Başkanı olan, ilkokul mezunu, hiç bir meziyeti olmayan kişiye güvenmiş onun üzerinden bir sürü işler yapmıştı. Daha sonra yaşadığımız A Takımı operasyonundan sonra anladım ki adamın derdi iş yapan başarılı insanlarla birlikte olmak filan değil adamın tek derdi kendi hemşehrileri ile iş tutmak, inanın başka en ufak derdi yok.
Üzülerek ifade etmek gerekirse o gün bizim yaşadığımız sıkıntılarda bu şehirdeki tek bir tane Trabzonlu hemşehrim yanımda olmadığı gibi tamamına yakını gerçekleri görmüş olmalarına rağmen onun yanındaydılar. Oysaki ben Büyükşehir Belediyesinde görev yaptığım dönemde asla ve kata hemşehricilik yapmadığım gibi hayat felsefemde böyle bir şeyin olması söz konusu olamaz. Ama bu adamın hayat felsefesi ırkçılık temeline dayanmış bir felsefe olduğundan bana yapmadığını bırakmadı, 2009 yılında bana saldıran adamların Mahkemede verdikleri ifadede resmen şunu diyorlar, Adnan Bahadırın Yusuf Ziya Yılmazın aleyhinde yazdığı yazılar nedeniyle ona saldırdık. Ben de Hakime dedim ki Sayın Hakimim ben şimdi sizin aleyhinizde yazı yazsam sizin personeliniz beni öldürmeye teşebbüs eder mi?
Bu yaşadıklarımı uzatmadan konumuza geçmek istiyorum, nedir konumuz derseniz konumuz geçtiğimiz hafta Ulusal bir gazetenin yaptığı haberde Erdoğan Tok, Fuat Köktaş ve Yeşilyurt ailesi hedef alınıyor, dikkat ederseniz bu üç isim de Trabzonlu, bir taşla bakın kaç tane kuş vurulmak isteniyor görüyor musunuz? Haberi kimin yaptırdığı umurumda değil ama haberin hedefindeki üç isim de Trabzonlu ve bu üç isim de benim sıkıntılı dönemlerimde karşımda olmuş isimler. Hikmet Yeşilyurt her mahkememde eski bir Belediye Başkanını arayıp ne oldu diye soruyormuş ve aleyhimde bir durum çıkınca da bayılıyormuş. O gün bana oynanan tezgâhla bugün bu insanlara oynanan tezgâh aynı tezgâh beni istemeyenler iki nedenle istemiyorlardı birincisi Trabzonlu oluşum, ikincisi ise Milli Görüş kökenli oluşumdu. Bu insanları istemeyenlerin de arka planlarında olan tek neden budur ama onları bitirmek için onlara FETÖ cü yaftasını vurmak istediler. Bu konuda günahım kadar sevmediğim Yeşilyurt ailesinin de yanındayım, sürekli karşısında olduğum kayınçomun da yanındayım, Erdoğan Başkanın da yanındayım, çünkü onlara kurulan tezgâh pis bir tezgâh.
Olayın arka planında kimler var derseniz kanaati acizanem şu ki bu iş öyle ufak tefek bir iş değil, bunu tek başına bir kişinin yapması mümkün değil, bu işin iki ayağı var, birinci ayağı olayı planlayan, yani hikâyeyi yazan ekip, ikincisi ise olayı basına servis eden ekip. Zamanlama olarak da bu zamanları planlamalarının tek nedeni var o da şehrin önümüzdeki on yıllık siyasi figüranlarını belirlemek. Tezgâhı planlayanlar hikâyeyi yazdıktan sonra hiç sevmedikleri hatta düşman oldukları kişilere başkaları üzerinden servis edip basına servis edilmesini temin ettikleri kanaatindeyim. Buradan açık ve net söylüyorum bu şehirde oynanan oyun çok büyük, Trabzon, Rize, Artvin, Gümüşhane ve Bayburtlu insanların siyasetten silinmesi için birileri çok büyük mücadele ediyor, elimde bunun bilgileri ve belgeleri de var. Irkçılık yapan ben dahil her kim olursa olsun Allah belasını versin, böyle alçaklık, şerefsizlik olmaz. Herkes aklını başına alsın benden söylemesi.Kalın sağlıcakla.