SELAMLAŞMAK “HAK”TIR…

Sami Kesmen

Peygamberimiz Müslümanın Müslüman üzerindeki haklarını belirten hadis-i şerifinde, bu hakların altı tane olduğunu bildirmiştir. Tabi ki haklar bu kadar değildir, Peygamberimize sorulan soruların ortamı, gerekçesi ve zamanı dikkate alınarak verdiği cevaplar üzerinde düşünmek daha doğru olur. Hadis-i Şerif’de belirtilen altı tane hak birer başlıktır. Bu başlıklar altında haklar; enine ve boyuna, yatay ve dikey olarak genişletip derinleştirilebilir.

Bu haklardan birincisi “Selamlaşmaktır.” Müslümanların birbirlerine hatta Müslümanların Müslüman olmayanlara da selam vermeleri gerekir. Selamdan önce kelam olmaz. Selam; barış, muhabbet, sevgi ve paroladır. İki insanın birbirlerine “Benden sana zarar gelmez” anlamına gelecek parola cümlesidir selam. Selam vermek sünnet, almak zorunluluktur. Üstelik verilen selam daha güzel cümlelerle alınması gerekir.

İslami edep ve adapta “selamün aleyküm” cümlesi; selamın en kısa ve yaygın kullanılan cümlesidir. Farklı millet, kültür ve dinlerin kendi hassasiyetlerini ve geleneklerini öne çıkartan selam şekillerini de yine barış, esenlik, muhabbet, sevgi ve parola olarak değerlendirebiliriz. Hayırlı sabahlar, hayırlı akşamlar, hayırlı öğleden sonralar gibi veya bunların diğer kültür ve dillerdeki karşılıklarını da selam olarak değerlendirmekte bir mahzur yoktur. Ancak Müslümanın selamı “en kısa haliyle “Selamün Aleyküm” cümlesi olmalıdır.

“Aranızda selamı yaygınlaştırın” emri, insanlar arasında sulhun hakimiyeti ve muhabbetin yerleşmesi bakımından önemlidir. Kırgın ve dargın olunan kimselerin dahi selamını almak ve onlara selam vermek zorunluluğu vardır. Verilen selam alınmazsa kişi verdiği selamı yine “Aleyküm Selam” cümlesi ile almak durumundadır. Evlere girildiğinde, evde bir kimsenin olup olmadığına bakılmaksızın selam vermek, eğer kimse yoksa verilen selamı almak islami bir edeptir. Evde bulunan eşe, çocuklara, anne ve babaya da selam vermek gerekir. Selam veren birine karşı olumsuz tavır içinde olmak vebaldir. Şartlar ve ilişkinin boyutu ne olursa olsun; bir kimse tarafından eğer selam verilmişse, bunun İslami izahı; benden size zarar gelmez, biz din kardeşiyiz, aynı İlaha inanıyoruz, aynı kitabı okuyoruz, aynı Peygamberin ümmetiyiz ve aynı dinin mensubuyuz anlamına gelmektedir.

İslam tarihi anekdotları içerisinde Müslim bin Cessanenin kıssası, bu konuda ibretlik bir anlam ifade etmektedir. Hüneyn savaşı sırasında nöbet bekleyenlerden biri olduğu rivayet edilen Müslim Bin Cessane, kendisine selam veren birisini öldürmüştür. Konu diyete dönüşünce; öldürülen kimsenin selam verdiğini ama daha önce aralarında sorun olduğundan dolayı kendisine zarar vereceğini düşündüğünden onu öldürdüğünü ifade etmiştir. Diyet vererek kısastan kurtulan Cessane, konuyu Peygamberimize götürmüş ve Peygamberimizden kendisi için dua etmesini istemiştir. Peygamberimiz de kendisine; selam veren birisinin öldürülemeyeceğini ifade ederek, dua değil beddua etmiştir.

Selam; Mü’minlerin güvencesi, aynı zamanda da Mü’minlere güvenin de teminatıdır. Selam; Mü’minlerin birbirleri üzerindeki haklarındadır. Selam; birliğin ve barışın, saadet ve selametin teminatıdır. Mü’minler arasında dargınlık ve kırgınlık söz konusu olmamalıdır. Bir takım dünyevi kaygılar nedeniyle aralarında mesafe bulunan Mü’minler; bu sorunlarını selama taşımamalı, mutlaka aralarında selamlaşmayı sürdürmelidir. Selamlaşmak; dünyevi nedenlerle birbirine buğuz edenlerin arasındaki mesafeyi muhabbete dönüştürecek ilahi bir reçetedir. Birbiriyle sorunu olanlar için bile Yüce Allah Kur’anda; cahiller size sataşırlarsa onlara ‘Selam verin geçin’ buyurmaktadır.

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.