Semaverde demli çay!..

Duymuşsunuzdur, Samsun'da irili-ufaklı, doğru-yanlış, eğri-büğrü 11 tane günlük gazete var...

Manşet Gazetesi de bunlardan biri...

Bir süre önce de el değiştirdi...

İki genç arkadaş satın aldılar gazeteyi...

Yücel Zorlu ve Nail Bayraktaroğlu, Manşet Gazetesi'nin yeni sahipleri...

***

Bu meslek dışarıdan hoş görünür...

İçine bir giren pişman, bir de girmeyen...

Hedefiniz, amacınız, vizyonunuz yoksa sakın denemeyin...

Paranız çoksa…

Aklınız da yoksa…

Hemen yarın bir gazete satın alın!..

***

Allahtan bizim Takip Gazetesi'ni kapattılar da bir anlamda kurtulduk...

Şimdi atıyoruz bol keseden!..

"Da-ğılın len!.." diye, esip gürlemek kolay tabi elin düdüğünden!..

***

Lafı fazla uzatmayayım...

Bizimkiler geldiler...

"Manşet Gazetesi'ne Yayın Danışmanı olur musun" dediler...

Önce pis pis güldüm..

Onlar da durumu fark etti tabi...

"Yahu arkadaşlar, Mehmet Yazıcı'nın adını nasıl yazacaksınız gazetenize" dedim...

Öyle ya...

Tanısın, tanımasın Samsun'da tuzu kuru hiç kimse bu ismi sevmez ki...

***

Ama dikkat edin, “tuzu kurular” sevmez...

Suyun başını tutanlar yani!..

Belalısıyım ya onların...

***

Bizi garibanlar sever…

Hakları gasp edilenler, ezilenler…

***

Bu nedenle "Çok tepki alırsınız" dedim...

Asıl gülünecek söz de zaten bunun üzerine geldi:

"Abi sen merak etme, tepki gösterenleri bize bırak" dediler...

Ben de merak ettim, nasıl altından kalkacaklar diye...

Cevabı alınca da yerlere yattık gülmekten!..

***

Meğer benim için tepki gösterenlere...

"Mehmet Yazıcı'yı gazetenin yayın danışmanı yaptık.

Yaptık ama o ne derse biz tam tersini yapıyoruz" diyeceklermiş!..

Allah sizi ne etmesin emi!..

***

Elbette, burası işin latifesi…

“Biz tarafsız, bağımsız, ilkeli, kamuoyunu doğru bilgilendirmeyi amaçlayan bir gazete düşünüyoruz…

Bu işi en iyi yapan, en iyi bilen insanlarla çalışacağız…

Bazı kesimlerin tepkisi bizi ilgilendirmez…

Hem tepkiler de hiçbir zaman doğruları değiştirmez…

Kimseye yaranmak gibi bir derdimiz de yok…

Doğru olanı yapalım, yeter…” deyince ciddi olduklarına kanaat getirdim...

****

Bu şu anlama geliyor…

Artık mahallenin delilerinin sayısı artıyor…

Köprünün başını tutan Deli Dumrullar dikkatli olsun!..

***

Cumartesi günü semaverde çay günüydü...

Eski sanayi sitesinde yeni dostlarla tanıştık...

Osman Sonses"i tanımayan var mı?…

"Yok" diye biliniyordu…

Ama varmış!

Kim?

"Ben" tabi ki!..

Onun iş yerindeydik…

***

Meğer her Cumartesi günü…

Bu olayı bilenler “Semaverde demli çay” sohbetlerine gelirmiş...

Semaverde, kömür ateşinde, hafta sonu tadında, demlenmiş çaya kim "hayır" diyebilir...

İyi ki de gitmişiz...

AK Parti'nin renkli ve aykırı simalarından, aynı zamanda köşe yazarlığı da yaptığından meslektaşım… Muradiye Ergin de gelmez mi...

Sohbet gırla...

***

Bir ara sıkılınca, Peyzaj Yüksek Mimarı Emine Karaçuha Yılmaz'ın bebeğiyle top oynadık...

Sonra kedileri kovaladık...

Öyle sempatik bir çocuk ki…

***

Nurten Koç"tan "sanatla, zanaat" arasındaki ince farkı öğrendik...

Ve dünyanın en büyük kartvizitini gördük böylece...

Katalogvizit de denilebilir!..

Kartı kalmamış ablamın…

Kataloğunu verdi!..

***

Demli çay arasında Ahmet Alp Doğru, kaşla göz arasında hava sattı bize!..

Ciddi söylüyorum, hem de kaç çeşit...

Çileklisi var, elmalısı var...

Bildiğiniz hava...

Meğer hava satmak adamın işiymiş!..

Hastanelerin oksijen ihtiyaçlarını ve bu tür bilumum işleri Samsun'da o yaparmış...

O hengamede bize de bastı havasını!..

Merak etmeyin…

Size de satar...

Çok yakında Yeşilyurt'ta bir yer açıyormuş...

İşte, orada istediğiniz havadan alabileceksiniz...

Mekanın adı da "Oksijen Bar"

Adına bakıp aldanmayın…

Alkol filan yok, oksijen var...

Çilekli, vanilyalı, elmalı...

Çekin çekebildiğiniz kadar...

***

Hem oksijen deyip geçmeyin...

Hücreleri yeniliyor, cildi güzelleştiriyormuş...

Daha birçok özelliği var…

Var da uzman olmadığımız konularda fazla tafra yapmayalım...

Samsun'da havacılık uzmanı Ahmet Alp Doğru...

Havadan sorumlu devlet bakanımız!..

Ne diyorsa o!..

***

Bu kadar reklamdan sonra herhalde sevabına bize de bir kaç "fırt" çektirir...

Öyle ya... Bizim de ihtiyacımız var...

Hem cilde de iyi geliyor...

Çekelim, güzelleşelim!..

***

Sohbetin ilerleyen bölümünde Ladik Belediye Başkanı Mehmet Karahan da geldi...

Sohbet biraz daha şenlendi böylece...

***

Malumunuz, Ladik denilince akla, artık Akdağ ya da Hamamayağı filan gelmiyor...

Son yaşanan terör olayı...

Kötü bir ün yaptırdı Ladik'e...

Konu da ister istemez oraya kadar geldi...

***

Çok ilginç görüşleri var Başkanın, ilgiyle dinledik...

Elbette yazmamak koşuluyla...

***

Ben de bunu anlamıyorum ya...

Madem yazmamak koşulu var ve bu bir sır...

Anlatma o zaman...

Gazeteciye en büyük işkence de bu!.. Çin işkencesi gibi!..

***

Ama şu kadarını bilin...

Ladik olayı Vali Hasan Basri Güzeloğlu'nu merkeze aldıracak kadar vahim hadiselerle dolu...

***

Bu konuyla ilgili yakında derin mevzulara dalacağız zaten...

Haberiniz olsun!...

***