Dünya hayatının oyun ve eğlenceden ibaret olduğunu Kur'anı Kerimden öğreniyoruz. Allah Resulü s.a.v. efendimiz dünya hayatını tarif ederken, bir yolcunun yorgunluk esnasında yol üzerinde gölgesinde dinlendiği bir ağaç altında durmak kadarla ifade etmiştir.
Malın ve evlatların fitne olduğu yine vahyi bilgilerdendir. Dünyalıkların insanlara güzel gösterildiği ama en önemli nimetin ahireti kazanmak olduğu da Kur'ani bir hakikattir. İnsanların imtihan için yaratıldığının ilân edildiği Kur'anda, bu imtihanın konuları ve soruları da cevaplarıyla birlikte bildirilmiştir.
Servet ve ibadet dünya imtihanının temel belirleyenleridir. İnsan ibadet yaparak Yaratanına kulluğunu izhar etmek için mi koşacak, yoksa servet peşine takılıp Rabbını mı unutacak. Peygamberimizin, Hz. Ali efendimizle aralarında geçen bir diyolog bu konuyu anlatıp, izah etmeye yetecektir.
Bir gün Allah Resûlü (a.s.m.), “Sana beş bin koyun mu vereyim, yoksa din ve dünyana yarayacak beş cümle mi öğreteyim?” diye Hz. Ali’ye sormuştur. Bu soru, “Ben istesem şu dağlar ve taşlar arkamda altın ve gümüş olarak gelir” buyuran Allah Resûlüne aittir. Onun için beş bin koyun hiç mesele değildir ? Ayrıca, ganimetlerin beşte biri Resûl-i Ekrem’indir. Hz. Ali bu soruya şu cevabı verir: “Ey Allah’ın Resûlü! Gerçi beş bin koyun iyi bir servet, ama sen yine de bana beş cümleyi öğret.”
Hz. Ali beş bin koyunu tepmiş, din ve dünyasına yarayacak beş cümleyi tercih etmiştir. O beş cümle şu harika duâdır : “Allah’ım, günahlarımı bağışla. Ahlâkımı güzelleştir. Kazancımı helâlinden ve hayırlısından ver. İhsan ettiğin rızıklara karşı beni kanaatkâr eyle. Ve beni hak yoldan saptırma” Bu örnek diyalog bugünün de tarihin de Müslümanı tarafından örnek alınacak önemli bir mesaj değerine sahiptir.
Elbette müslüman servet sahibi de olacaktır ama servetini ilahlaştırmayacaktır. Müslümanın hayatının tamamı kulluktur. Bu zihni düşünce ile atılan her adım ibadettir. Servet ibadet için harcanacak ama asla ibadet servet için yapılmayacaktır. Humeze süresinde altı çizilen mesaj bunu ihtiva etmektedir.
Servet ve ibadet tercihinde bulunmak söz konusu olacaksa, Müslüman ibadeti tercih edecektir zira bu onun aynı zamanda dünya ahiret servetidir. Müslüman dünyanın önünde eğilmeyecek, dünyayı ahireti için eğecektir. Servet, ibadet için harcanacak, ibadet asla servete dönüştürülmeye çektir.
Rızkın Allahtan olduğuna inana insanlar -ki Müslüman böyle olmak durumundadır- alın terleriyle çalışarak, yaşamak için ihtiyaç duyulan rızkı elde ederler. Bu inançta olan insanların gayeleri kulluğun gereği olan bir hayat yaşamaktır.
Alın teriyle rızkının arayanlar; dünyanın ve dünyalıkların önünde eğilmezler. Eğilmeyenler de, hiçbir güç tarafından ve dünyanın gücü altında da ezilmezler. Allaha tevekkül ederek yaşayanların, kuldan bekleyecekleri bir şey yoktur.
Dünyanın nimetleri, beşer olan insana güzel görünse bile; inançlı insan önüne çıkan nimetleri Allah yolunda infaka dönüştürdüğü ölçüde onlara sahip olmayı düşünür. İnfak; malın ve dünyanın önünde eğilmeyi önleyip, dünyayı ahiretin önünde diz çöktürmeye neden olur.
Müslüman için servet değil, ibadet önemlidir. İbadete dönüştürülen servet Müslüman için nimettir ama servete tahvil edilen ibadet kişiye vebaldir. Servete değil, ibadet önemlidir.