Sevmek ve sevilmekle ilgili binlerce satır yazı yazılabilir. Şairlerimiz ve yazarlarımız sevginin hem dünyevi hem de uhrevi etkisini çok defa farklı konular ve farklı boyutlar üzerinden ifade etmişlerdir. Sosyal hayatın düzenlenmesinde ve bireysel gelişimlerin pozitif yönde ivme kat etmesinde sevginin gücü insan hayatında bulunan su ve güneş kadar önemlidir.
Sevgi, önce bireyin kendini sevmesiyle başlar. Kendini seven birey hem toplumda bulunduğu konumu güzelleştirir hem de çevresine huzur ve güven ortamı sunar. Bireylerin kendini sevmesi ve kendini geliştirmesi konusunda tasavvuf ehli Yunus Emre ‘‘Benlik davasını bırak muhabbetten olma ırak, Sevgi ile dolsun yürek hoş görülü olmaya bak’’ ifadesiyle sevginin ve hoşgörünün bireysellik ve toplumsallık haritasını sunmaktadır.
Sevgi aslında çok güzel bir nimet olarak sunulmuştur insanoğluna. Beş harf iki heceden oluşan bu mükemmeliyet kavramı bir ömrün ve bir neslin şekillenmesinde lokomotif görevindedir.
Peki, bunun için birey ne yapmalı?
Önce birey kendini sevmeli, sonra mesleğini sevmeli, sevdiği mesleğiyle topluma hizmet etmeli. Her şeyden önce inançlı bir neslin temelini atmalı çünkü insan şekillenen bir yapıya sahiptir. Sevgi ise olumlu yönde şekillenmeye katkı sağlayan kavramdır. Bu şekillenmeyi sağlayan el ‘‘SEVGİ’’ eliyse nice güzelliklerin habercisidir.
Yeryüzünde var olan bütün kâinat sevginin ve sevebilmenin tasvirini yapmaktadır.
İnsan önce kendini sevecek
İnsan sonra doğayı sevecek ve üretecek
İnsan ürettiğini sevgiyle insanların hizmetine sunacak
Ve en önemlisi insan yeniden var olmayı şükürler içinde rabbine ulaşmayı dileyerek sevgiyle güzellikleri tamamlayacaktır.
Sevmek kadar, zor sevmek kadar kolay bir kavram yoktur yaşamımızda. Çünkü kolay olanı herkes yapar ama sen farklı olanı yaparak kendini ortaya koyacaksın. Zor olanı herkes hedefler ama sen zor olanı başarıp imkânsızları aşacaksın.
Örneğin; bir insanı severken acaba sonu ne olur diye sevmeyeceksin. Sevginin ve güvenin gücüyle mutluluğa ulaşmayı hedefleyerek anı yaşayacaksın.
Paranın ve tatilin olanaklarından dolayı öğretmen olmayı istemeyeceksin. Peygamber mesleği diyerek saygınlığını koruyarak ‘‘ GENÇLİĞE REHBER’’ görevinde mesleğini icra edeceksin.
Toplumsal statüsü var diyerek hâkim, savcı veya avukat olmayacaksın. İnsanlara sevginin adaletini sunup gerçekleri savunmak için mesleğe yönelmelisin.
Sosyal şartları var olduğundan dolayı doktor olmayacaksın. İnsanlığa en zor zamanda dahi sevginin şifasını sunmak için doktor olacaksın.
Kısacası sevmeyi seveceksin ve sevilebilmeyi güneşle gelen umut misali bekleyerek yaşama devam edeceksin. Her doğan güneşle aydınlığa koşup ay misali karanlığa ışık olacaksın. Günü gelince sevgiyle semazen olup döneceksin, günü gelecek seyyah olup gezeceksin.
Her şeyden önemlisi Akif’in ifadesiyle ‘‘Sabır katlanmak değil, göğüs germektir’’ düsturunu benimseyip kendini, çevreni, insanlığı ve yaşamı seveceksin ve sabırla yoldaşlık edeceksin. Her sevenin bir sevilme vakti vardır. ……