Allah hiç kimseyi gördüğünden geri koymasın, varlıktan darlığa düşürmesin, sağlığından eylemesin, düşmanım dahi bu durumda olsa üzülürüm. Sıkıntının ne demek olduğunu, tavandan tabana inmenin nasıl bir şey olduğunu çok iyi bilirim. Ama varlıktan yokluğa düşmenin nasıl bir şey olduğunu hamdolsun bilmiyorum ama az çok tahmin edebiliyorum. Makam ve mevkiniz olduğunda size yalakalık yapanların makamınızı bıraktıktan sonra nasıl davrandıklarını da çok iyi biliyorum. Bizim yıllardır FETÖ’cü dediğimiz insanlarla ilgili en ufak bir işlem yapmayanlar şimdi o insanları adeta Yunan vatandaşı gibi topluma göstermelerine ne demek lazım bilemiyorum.
İl Özel İdaresi’nde yapılan yolsuzlukları belgeleriyle birlikte aylarca yazıp çizdik, bırakın gereğinin yapılması adamlar bizi mahkemeye verdiler, tazminat davaları açtılar, yapmadık şey bırakmadılar ama hamdolsun davaların büyük bir kısmından beraat ettik. Sadece tek bir tanesinden muhabir arkadaşımıza ceza verdiler, onu da Yargıtay’a yolladık. Bir de göstermelik müfettiş istediler, gelen müfettişler aradan onca zaman geçmiş olmasına rağmen hâlâ daha rapor tutamadılar, tutmaya kalksalar belgeler ortada, mutlaka ceza vermeleri gerekiyordu, o nedenle ceza vermemek için dosyaları sümenaltı ettiler. Peki o dosyaların en dikkat çeken ödemeleri hangileriydi derseniz Haberexen yayın grubunun sahibi olan Marka Evi şirketi en yüklü ödemeleri alan şirketlerin başındaydı. Öyle enteresan ödemeler yapılmıştı ki bu şirkete aklınız durur. Hâlâ daha o belgeler bende duruyor, yakında tekrar yayınlamayı düşünüyorum. O zamanlar biz haber yapınca hem Haberexen’in sahibi, hem de Karadeniz Yaşam dergisinin sahibi olan kişiler bize dava açacaklarını söylemelerine rağmen hâlâ daha açamadılar, hatta bir tanesi bazı gazatalara tam sayfa ilanlar vererek kendisini aklamaya çalıştı ama belgeler ortada, neyi aklayacaksınız? Bu milletin vergilerinin nasıl çarçur edildiğini aylarca yazdık ama kimseye ceza verilmedi, yapanların yanında kâr kaldı.
Peki yapanların yanında kâr kaldı da onlara ne oldu derseniz, bir tanesi piyasadan silindi gitti, sesi soluğu çıkmaz hale geldi çünkü hortumları kesildi, diğeri ise düne kadar ayakta kalmayı başardı ama dün onun da işyerine mühür vuruldu. Bu duruma sevindin mi derseniz emin olun sevinmedim. Çünkü çok sıkıntı çekmiş birisi olarak bu durumun nasıl bir şey olduğunu çok iyi bilirim; insanın her şeyi alt üst oluyor, kolay bir şey değil. Ama üzüldün mü derseniz üzülmedim. Neden üzülmedin derseniz, İl Özel İdaresi’nin milyonlarca lirasını cebine indirenlerin bunun hesabını mutlaka bir gün vereceklerini bilmeleri gerekirdi. Sadece Marka Evi şirketine mühür vurmak yetmez bu milletin parasını peşkeş çeken bürokratlar ve siyasetçiler de bunun hesabını vermek zorundadırlar
Daha düne kadar bu şirketi İl Özel İdaresi’ne sokanlar kimlerdi, hangi siyasetçilerdi, eski Spor Bakanı ile bu kişinin ilişkisi nedir; bunu iyice irdelemez iseniz olay yarım kalır. Marka Evi şirketini İl Özel İdaresi’nden nemalandıran eski Spor Bakanı ise ondan neden hesap sorulmuyor? Aynı şekilde Karadeniz Yaşam dergisi şirketinin sahibine iş verilmesi için eski Genel Sekreter’i arayanın, o zamanki vekillerden Cemal Yılmaz Demir olduğu iddia edilmekte, bu da araştırılıp gereği yapılmalı. İl Özel İdaresi kapatıldı bu konuyu da kapatalım demek tüyü bitmemiş yetimin hakkını yemekten başka nedir?
Aynı şekilde OMÜ’den atılan onca insanı oraya ben mi aldım, yoksa eski Rektör Hüseyin Akan mı? Bu insanları o makamlara kim getirdiyse, kim açıktan atadıysa hesap vermek zorundadırlar. Öyle yağma yok, değil Bakan Nabi Avcı’nın dünürü olmak, Başbakan’ın akrabası dahi olsa bunun hesabını vermek zorundadır. Adalet herkese eşit olursa adalettir, aksi halde adalet değil zulüm olur. Samsun’da FETÖ’cü oldukları için işten atılanların sayısına bakıldığında en çok OMÜ’den personel atılmış ve işin ilginç tarafı bu o personelin büyük bir kısmı Hüseyin Akan döneminde ile alınmış veya yönetici yapılmışlar.
Muhammet Dervişoğlu yedi yıl OMÜ’nün perde arkasındaki Rektörü gibi çalıştı. Alınacak personelden tutun da OMÜ Vakfı’na, OMÜ Vakfı koleji’ne, Teknopark’a varıncaya dek her kurumu o sevk ve idare ediyordu. Şimdi o görevden atıldı, cezaevinde. Ama ona her türlü görevi veren aHüseyin Akan elini kolunu sallayarak dolaşıyor, olmaz böyle şey, birileri mutlaka buna el atmalı. Sözlerime son verirken adaletin hepimize eşit olarak uygulanmasını temenni ediyorum. Hoşça kalınız.