“Din; nasihattir” buyuran Peygamberimiz, nasihatın Müslümanların birbiri üzerindeki haklarından olduğunu da bildirmiştir. Nasihatler ya vahyin, ya sünnetin ya da bunlara uygun olarak yaşanmış bir hayatın ürünü olarak paylaşılır. Bu kapsamda Şeyh Edebali’nin nasihatlerinden bir bölümünü paylaşmak istiyorum.
“Oğul; İnsan vardır, şafak vaktinde doğar, gün batarken ölür.
Unutma ki dünya sandığın kadar büyük değildir !
İki parlak güneşe aldanıp, sonra da karda, ayazdan kavrulup gitme.
Güçlüsün, akıllısın, söz sahibisin !
Ama; Bunları nerede, nasıl kullanacağını bilemezsen, sabah rüzgarında savrulup gidersin.
Öfken ve benliğin bir olup aklını yener !
Daima sabırlı, sebatlı ve iradene sahip olasın !
Azminden dönme !
Çıktığın yolu, taşıyacağın yükü iyi bil !
Her işin gereğini vaktinde yap !
Açık sözlü ol ! Her sözü üstüne alma !
Gördüğünü söyleme, bildiğini bilme !
Sözünü unutma, sözü söz olsun diye söyleme !
Ananı, atanı say. Bereket büyüklerle beraberdir !
Sevildiğin yere sık gidip gelme, muhabbetin kalkar, itibarın kalmaz !
Üç kişiye acı; cahiller arasında alime, zenginlikten fakir düşene, hatırlı iken itibar kaybedene !
Unutma ki; yüksekte yer tutanlar, aşağıdakiler kadar emniyette değildir !
Ulularla, düşmanını hor görme !
Düşmanını çoğaltma, düşmanlığın başını da sonunu da sen belirle !
Haklı olduğunda kavgadan korkma !”
Her satırı bir kitap dolusu mesaj niteliğine sahip bu nasihatler, hayatın özetidir.
Tavsiyeler, nasihatler ve atasözleri tecrübenin ürünüdür ve bunlar için bedeller ödenmiştir.
Mahcup ve mahzun olmamak, kısa hayata çok şey sığdırmak, bedel ödemeden huzurlu ve mutlu yaşamak; tecrübelerin ürünü olan nasihatlere itibar etmekle olur.