Tanrıkulu, "Eskiden JİTEM vardı, şimdi aynı görevi SİHA'lar yapıyor. Böyle yöntem hukuk devletinde olmaz ancak savaşta olur; savaşın da kuralları var" dedi.
Ülkesinden kaçıp Almanya ya sığınan bir gazetecinin adına paylaşılan yazı : “SİHA'lar,yani insansız hava araçları, idam cezası olmayan Türkiye'nin yeni idam mangaları,yeni Türkiye'nin JİTEM' idir.”
Terör örgütüne yakın bir gazetenin olaya yaklaşımı ise ,”Sivil ölüme tepki gösteren Tanrıkulu yandaşların hedefinde”
Hangi ülkenin millet vekili ülkesi terörle mücadele ederken böylesi bir açıklamada bulunabilir ki? Hangi ülkenin vekili terörist cenazesinde boy gösterir dediğimizde bu iki olayı üst üste koyduğumuzda ortaya tek kişinin çıkması ve o kişinin kurucusu Atatürk olan bir partide bulunması derin bir soru işareti kafalarda oluşturmaktadır.
93 yılı sonbaharı havalar soğumaya başlamış,odun ve kömür karakollara daha ulaşmamış,gündüz ve gece arasında ki sıcaklık farkı kendisini fazlası ile hissettirirken, askerler daha sıkı giyinerek çıkacakları pusu görevi için hazırlık yapmakta.Karakol çevre emniyeti görevi alanlar yerlerine yerleşirken, karakolda emniyetimizi sağlayan tek cihaz Ağır silah gece görüş dürbünü de görevli asker tarafından hazırlanarak karakolun çevresinde gezdirilmeye başlandı.
Adını ve büyüklüğünü gördüğümüzde içimizde bir rahatlama olmakta,olası bir terslikte bize önceden önlem almamızı sağlayacak bilgiyi o cihazı taşıyan asker verecek.Fakat cihazın kendine hayrı yok,200 m görüntü alır diye talimatında yazılı olsa da zifiri karanlıkta bu 50 m ile kısıtlı kalıyor. İlerleyen saatlerde sınır hattına inmeye hazırlanırken 3 gündür aynı saatte kesilen elektrik yine kesilmişti. Suriye tarafında zaten elektrik yoktu, arkamızda ki Kelloş köyü ve karakol zifiri karanlığa bürünmüştü.
Sınır hattına indiğimizde tel engel sistemini kabaca kontrol etmeye çalışırken bir tık sesini duyduk ve çöktük, normal bir ses değildi bu .Karanlıkta görüntü alamadığımız için sadece ses duymaya çalışıyoruz.Telsiz ile bölgemizin gece görüş dürbünü ile kontrol edilmesini istedik temiz dendi,karakol etrafını kontrol edin ve tüm personeli kaldırıp mevzilere yerleştirilsin diye talimat verdikten sonra ileriye doğru harekete başladık.o gece sabaha kadar bölgeden ayrılmadık. Geri bölgeye hareket alanımız kanunla kısıtlı.
Gün açarken gece ses duyduğumuz bölgedeki iz tarlasında 3 mekap ayakkabı izi ile karşılaştık. Girenler teröristti, bölgeden bir daha geçmeyecekleri için bıraktıkları izin onlar için önemi yoktu.Geri bölgeye doğru iz kontrolü yaptığımızda çok yakın alanlara , karakola hakim tepelere ve pusuların arkalarına adam yerleştirerek önlem aldıklarını bıraktıkları izlerden gördük.
Terör ile mücadele ediyorsun yeterli malzemen yok,gece olunca kör dövüşü, destek aldıkları köyler ve senin uzun yıllar sürekli kayıplar vererek mücadele ettiğin ve müttefiklerince desteklenen bir terör meselesi.
Devlet bu işin üzerine ciddi eğilmeye başladığında yeni karakollar yaparak askerini soğuktan ve terörden korumaya,her timi yeterince ve yedekli gece görüş sistemleri ile takviye. Güçlü silah sistemleri,gece noktayı gösterecek kadar donanım ve havada uçan insansız hava araçları.
O araçları ABD den almak için yıllarca yalvaran ülke kendi insansız silahlı hava aracını yapıp meydana çıktığında terörü desteleyen tüm ülkeler feryada ve ne acıdır ki kendi içimizden sorumluluğu taşıyacak olanlarda terörü destekleyenler gibi konuşmaya başlıyor.
Haini dışarıda aramamıza gerek var mı?
Gece hareket edemeyen ordu bir gecede bir kolorduyu hava harekatı ile düşman bölgesine nakledecek dereceye gelmiş,dağ taş terörist arayıp yok etmeye başladığında ilk ses yurt içinden gelmektedir. Sonra mikrofon başında vatanseverlikten bahsetmekte samimiyetin göstergesidir.