Hiç masal okumamış büyüklere.
Açın gözünüzü verin kulaklarınız bana.
Bir zamanlar sihirli aynalarıyla ünlü bir ülke varmış. Hükümdarın biri merak etmiş. Sihirli aynaları görmek istemiş. Bu aynalar pireyi deve, deveyi pire; çirkini güzel, güzeli çirkin yaparmış. Hele bazı aynalar bir insanın geçmişini, geleceğini olduğu gibi göz önüne serermiş. Onlara bakmaya yürek istermiş.
Neyse masalı uzatmayalım. Uzatıp da su katmayalım. Hükümdar tanınmamak için kılık değiştirmiş. Gizlice ülkesinden ayrılıp düşmüş yollara. Az gitmiş, uz gitmiş. O ülkenin sihirli aynalarıyla ünlü kentine varmış.
Çarşısında bir aşağı bir yukarı dolaştıktan sonra bir mağaza seçip içeri girmiş. Mağaza sahibi saçı sakalı ağartmış efendiden biriymiş. Güleryüzle konuğu karşılayıp ne istediğini sormuş.
Hükümdar, "İhtiyar, sihirli aynalarınızı görmek, hoşuma gidenlerden almak istiyorum" demiş. İhtiyar hükümdarı şöyle bir süzmüş. "Ey yabanc! O aynalar hem pahalı, hem bakmaya yürek ister. Niceleri geldi alamadı. Kimi de aynalara bakar bakmaz kaçıp gitt.."
Hükümdar, "Ben yaşadığım ülkenin en en zenginiyim. Benim için paranın önemi yoktur. Yüreğim de mangal gibidir." deyince ihtiyar, "Gel öyleyse" deyip hükümdarın koluna girerek sihirli aynaların bulunduğu bölüme götürmüş.
"Bu ayna günlük aynadır. Çerçevesi kıymetlidir. Ederi on altındır."
"Bu ayna pireyi deve, deveyi pire yapar. Ederi onbeş altındır."
"Bu ayna çirikini güzel, güzeli çirkin yapar. Ederi yirmi altındır"
Hükümdar bir bir bu aynaların karşısına geçip bakmış. İhtiyara, "Beni öteki aynalara götür" demiş. Yürümüşler. Bir insan boyunda iki ayna duruyormuş. Hükümdar ilk aynaya bakar bakmaz gözleri faltaşı gibi açılmış. Çünkü aynada gençlik görüntüsü varmış. Ne yüzü kırış kırışmış. Ne saçları beyaz beyazmış.
"Aman Tanrım! Bu benim gençlik görüntüm" diye haykırmış. Gözlerini ovuştura ovuştura aynaya bir daha bakmış bakmış. Bu kez büsbütün şaşırmış. Heyecanla bağırarak, "Acaba yanlış mı görüyorum? Aynada arkamda duran annem değil mi? Yanında da babam var. Ne kadar sağlıklı, genç görünüyorlar. Oysa iki sevdiğim de çoktan toprak oldu.." demiş.
Hükümdar bu kadar heyecana dayanamayıp yere düşmek üzereyken ihtiyar mağaza sahibi kolundan yakalayıp düşmesini önlemiş.
Hükümdar bu durumda iken öteki aynanın karşısına geçmiş. Birden benzi sararmış Aynada acımasıx bir hükümdar duruyormuş. Genleri coplatıyor, aydınları sorgusuz sualsiz zindanlara atıp çürütüyormuş. Çevresinde devlet hazinesinden geçinmeli bir sürü hortumcu, şakşakçı dalkavuk insanlar varmış. Hükümdarın her yaptığına alkış tutuyorlarmış Sıkmabaşlı kadınlar, kızlar taparcasına ayaklarına kapanıyormuş.
Hükümdar, "Aman Tanrım! Bu acımasız, mağrur hükümdar ben olamam" deyip utanç içinde aynadan geri kaçmış.
İhtiyar mağaza sahibi: "Ey evlat gerçek aynalar işte böyledir. Kötüyü iyi, çirkini güzel yapan yalaka aynalara benzemez. Gerçeği olduğu gibi yansıtır.."
Daha sözü ne uzatmalı. Anlayan anladı.
Yaşanır gider gerçekler. Sonra halk bunları masala döker.
Allah korusun bizi böyle masallardan. Öbür maslllarda buluşmak üzere