Sezonun ilk yarısı nihayet bitti. Bu yarım sezonda iki kere yüzümüz güldü. Hiç bu kadar kötü bir duruma düştüğümüzü hatırlamıyorum. Hatırlayan varsa söylesin. 16 haftada sadece 6 kere gol sevinci yaşayan ve yaşatan topçuları izledi bu şehir. Onbir puan toplayabilen bir takımın gelecek iyi günlerinden bahsetmek için, geçmişde ki durumuna ve duruşuna baktığımda, sadece topçu transferine değil, yönetici bazında da transferlere ihtiyacının olduğuna inandım artık.
Bu son maçtaki halimiz, sanki oynadığımız 15 maçın aynası gibi.. Ne yaptığını bilmeyen ve stoperlerin uyumsuzlukları ile saçma sapan dörtlü bir savunma kurgusu.. Ve bunların önünde, çocuğumun düğününde bile oynatmayacağım bir libero. Ayaklarına bağlı prangaları çıkartamayan , üretici olamayan ve koskoca 16 hafta 4ncü bölgeye topu getiremeyen bir orta saha. Santrafor fiziğine sahip ama özelliklerine vakıf olamamış bir forvet. Tüm bu kadrodan sadece 2 tane genci parmağımla gösterebilirim, Burhan - Ramazan...
Ve bunlardan takım oluşturmaya çalışan, saha kenarında topçulardan fazla efor sarfeden ve dört gözle ara transferini bekleyen bir hoca...
Yaşanan onca olumsuz olaylara rağmen hiç azaltmadı bu taraftar sevgisini, gösterdi inadını. Bu saatten sonra da vazgeçmek, pes etmek, umutsuzluğa düşmek onlara ve bize yakışmaz.
Sevdası al olup bembeyaz yüreklere düşen o kutsal armanla, sonuna kadar yanındayız. Güneşe yolculuk henüz bitmedi, onaltı haftada akıtılan gözyaşları, hüzünler ve çileler boşa çekilmedi. Şehirde ki herkesin bu armaya sahip çıkma zamanı. Taraftarın,basının,iş adamlarının,kulüp yöneticilerinin, siyasilerin,iş adamlarının yani kısaca herkesin, her bir hücresine yerleşmiş sevdasına sımsıkı sarılma zamanı.
Zaman tek vücut olma, güneşe, umuda yolculuğumuzda arkaya bakmadan devam etme zamanı.