Son günlerde Samsun siyasetinde şiddetli fırtınalar esip duruyor. Bu fırtınalar esnasında kimi koltuğundan uçuyor kiminin koltuğu sallanıyor kimileri de devrilmemek için boşalan koltuklara tutunmaya çalışıyor.
Bir gün sabah namazı vaktinde, Hazreti Ali mescide giderken, yolda bir ihtiyara rastgelir. İhtiyarın ak sakalına hürmet edip, önüne geçmeyip, aheste aheste ardınca gider. Mescit kapısına vardığında ihtiyar içeri girmeyip yoluna devam eder. Bakar ki sakallı hristiyanmış. Şimdi Samsun"da da nereye gittiğini bilmeden sakalına hürmet eden insanlar peşi sıra sakallıların ardına takılıyor. Sakalına hürmet mescide gittiklerini sanıyorlar. Bu fırtına sonunda nelerle karşılaşacaklarının farkında bile değiller.
Bu günlere uygun bir fıkra geldi aklıma, sizlerle paylaşmak isterim.
Bektaşi"nin biri bir köyden geçerken bakmış köylüler yağmur duasında. Sormuş Ne yapıyorsunuz? diye
Köylüler Görmüyor musun? Yağmur duasına çıktık demiş.
Bektaşi O öyle olmaz deyip müdahale etmiş:
- Bana bir leğen su getirin.
Hemen getirmişler. Bektaşi mintanını çıkarıp leğende yıkamış ve çalılara sermesiyle beraber bir yağmur başlamış ki sormayın.
Köylüler, Aman erenler bu ne keramet? diye Bektaşi"nin ayaklarına kapanmışlar.
Bektaşi: Keramet filan değil diyerek köylüleri ayağa kaldırmış.
Yukarı ile aramız yok. demiş üzgün üzgün:
- Mintan kurumasın diye yağdı bu yağmur.
Yani anlayacağınız kerameti kendinden bilen bazı aklı evveller yağmuru kimin yağdırdığının farkına varamadı. Anlayana kadar da sırılsıklam ıslanacaklar.