Uzak Asya'dan, Afrika'ya kadar olan hat üzerinde yaşamakta olan Müslüm devletler yada toplulukların büyük bir çoğunluğu, çatışmalar, iç sorunlar veya rejimden kaynaklanan yönetim sıkıntılarından dolayı sorun yaşamaktadır. Tüm bu coğrafyaya baktığımızda mazisinde ya bir işgal, yada bir sömürü vardır.
İşgal veya sömürü görmüş ülkelerin hiç birinde yönetimsel olarak bir liderlik vasfı olmadığı gibi, onların çizgilerinin dışına çıkamadığı var olan bir gerçektir. Eğer işgalcinin belirlediği eksende kayma başlarsa, iç sorunların artığı, dış baskıların kendini hissettirdiği ve halkın kutuplaşmaya başlayacağı kaçınılmaz bir sondur.
Emperyalist devletler, işgal ettikleri topraklar üzerinden çekilirken, gölgelerini o toplulukların üzerinde bırakırlar. Ve verdikleri en güzel hediye kardeş kavgaları, ülke içinde etnik temele dayalı çekişmeler, sorunlu sınır paylaşımları ve onlar tarafından dizayn edilmiş, komşu ülkeler arası sorunlardır. Avrupa'ya baktığınızda neden bu sorunları oralarda göremediğimizi düşündünüz mü ?
Osmanlı imparatorluğunun dağılması esnasında, bizim egemenliğimiz altında yaşayan Araplar ile kanlı bıçaklı olma nedenimiz budur. Biz Araplarla sürtüşürken, onların tüm yer altı zenginlikleri, bizi düşman eden ülkelerin kontrolüne geçmekte idi. Eğer komşularımızla sınırlardan dolayı sorun yaşıyorsak, bununda tek kazançlısı, savaş teknolojisi pazarında büyük hak sahibi olan silah satan ülkelerdir.
Yaygın kanı Arap'ların bizi arkamızdan vurduğudur. Yada bize öğretilen tarihin verdiği budur. Bu noktada pkk terör örgütünün yaptığı , cumhuriyetin kurulmasından sonra çıkan Kürt ayaklanmalarının nasıl bir vurma olduğunun sorgulanması gerekmektedir. Osmanlı devleti zayıfladıkça bölgede etkinliğini artıran emperyalist güçlerin çalışmaları sonucunda seçim yapmak zorunda bırakılan halkların, kendilerini güçlünün yanında hissetme ihtiyaçlarının Osmanlıda karşılık bulmamasından dolayı onları küçümsemek ne denli doğru bir yaklaşımdır. Şuan ülkemiz güçlü iken terörün önüne geçilememe nedenleri ,çökmekte olan bir imparatorlukta ne kadar karşılık bulur.
Ülkenin bağımsız olabilmesi için ekonomik yapısının ve savunma sanayi ile ordusunun güçlü olması gerekirken, bizler sürekli çevremizde korku imparatorlukları kurup, silahlanma yarışına girersek, yer altı zenginliklerinin dünya oranlarına göre yüksek bir seviyede olan, petrol üretiminde bir, iki ve üçüncü devletler Ortadoğu'da ve komşumuz iken, biz bunlara siz bizi arkamızdan vurdunuz edebiyatıyla yaklaşırsak, gelmiş olduğumuz nokta bugünkü durumumuzdur.
Suriye'de, Irak'ta, Mısır'da kan akarken bizlere empoze edilen gruplaşmanın vermiş olduğu duygusuzlukla oralara sesiz kalabilmekteyiz. Ne zaman birlik yada beraber olmak için adım atacağız. Sistemin bize verdiği kardeş kavgasına dur demek için neyi beklemekteyiz. Bizler kavga ederken, sürekli kazananlar bu kavga ortamını bize sunanlardır. Kendi içimizde kavgayı durdurmak için önümüze gelen şartları, elimizin tersi ile itiyorsak, kavganın ne zaman sonuçlanacağına kimin karar vereceğini hiç düşünme gereği hissettiniz mi ? Bunu düşünmediğimiz için nedense kavganın bitmemesi için ayak diremekteyiz, daha doğru ifade ile diretilmekteyiz. Bunun kararını bizim dışımızdaki birilerinin vermesi gerekiyor
Tüm bunların bir nedeni olabileceğini hiç düşündük mü ? mesela Arap'lar bizi arkadan vurdular derken ,İngilizler İstanbul'u neden işgal etti diyemiyoruz. Çanakkale'de , İngiliz ve Fransızların başlatmış olduğu ve onbinlerce şehit vermemize neden olan savaşta, neden düşmanımız sadece Anzaklar. Başta belirtiğimiz Emperyalist devletler senin her şeyini kontrol altında tutarken, ipleri hiçbir zaman elden bırakmamaktadır. Su ve yer altı zenginliklerinin olduğu çoğrafyada kafanı kaldırıpta neler oluyor diye bakmana kimse müsaade etmez. Eğer bakacağım dersen, gelecek olan sorunlar karşısında halkını örgütlemek zorundasın.