Türkiye Cumhuriyeti kurulalı bir asra yaklaşıyor. Onun önünde bin yılı aşan Türk Medeniyetleri var. Yani milletimizin birikimleri var. Çok değişik safhalardan, deneyimlerden geçmişiz. Ama maalesef bir sistem kuramamışız. Gerçi çok sistemler kurmuş ama hepsini değiştirmiş, ideal bir sisteme ulaşamamışız.
Aynı olay günümüz Türkiye"sinde de devam ediyor. Eğitime bakıyorsun, yok bu sistem yok şu sistem dedik birkaç yılda bir program ve hedef değiştirdik. Bir program uygulamaya konuyor, daha o oturamadan yenisi gündeme geliyor. Herkes yeni sisteme alışsın diye eğitim çalışmaları, seminerler düzenleniyor. Tam alıştık derken Bunun şu eksiklikleri var deniliyor. Bu sisteme geçelim deniyor.
Aynı şekilde hukuka bakıyoruz, eski kanunun eksiklikleri var deniliyor.. Yenisini yapıyorsun, üç-dört yıl sonra fikir değişiyor, yeni kanunlar yeni anayasalar gündeme geliyor. Hep kabahatleri, eksiklikleri kanunlarda sistemlerde aradık ve aramaya devam ediyoruz. Olayların nedenini araştırmadık, araştırmıyoruz. Önümüzde yüzlerce örnek var, hiçbirisinden ders almıyoruz.
Gelişmiş ülkelerin çoğunda belli bir anayasa yok, kanunları yok. Kesin bir eğitim programı yok, ama uygulama ve sonuçları çok daha iyi. Ülkemizde bir kanun veya yönetmelik çıkıyor. Uygulamadan önce aklımıza Nasıl delinir, kaçamak yolları nedir? onu irdelemek geliyor. İnsanımıza bakıyoruz; yurtdışındaki davranışları yaşadıkları ülkelerdeki insanlar gibi, devletin, kurumların ağırlığını kabullenmişler ve insan ilişkileri belli kurallar içinde sağlanıyor. Ama gümrük kapılarından geçince hava değişiyor, davranışları değişiyor. Biz bireyleri eğitemedik kurumları kuramadık, devlet yeterli otoriteyi ve güveni sağlayamadık. Hep kabahatleri sistemlerde programlarda aradık. İyi program yap, ne işe yarar uygulayamadıktan sonra. Kanun yap, ne işe yarar yürütemedikten, uygulatamadıktan sonra?