"Keskin sirke küpüne zarar verir, Öfkeyle kalkan, zararla oturur katılıyorum Bu bab"ta yapılan özeleştiri ve yazılan yazılara katkı anlamında söylenebilecek çok şey var kuşkusuz Yeri geldiğinde siyaset alanına da kanalize edilerek sıklıkla ifadelendirilen bu ve benzer atasözleri ekseninde denilebilir ki, siyasette bencil ve aceleci davrananların geldikleri yer kendilerini bitirmiş oldukları yerdir
Nice yıllarını bu işe adamış politikacılar aday oldukları halde ne belediye başkanı, ne milletvekili olabilmişler, ne de politikada gönüllerinden geçen bir göreve gelebilmişlerdir...
Halbuki bazen siyasetin Ssinden anlamayanlar, bilmeyenler, içinde yer alıp mücadele etmeyenler, gün gelmiş belediye başkanı yada milletvekili olmuşlardır, gördük bunları
Hatta bir dönem, içinde bulundukları siyasi hareketten dışlanarak el-etek çektirilenler, çekmek zorunda kalanlar, siyasi hayatları bitti gözüyle bakılanlar da cabası
Bu sadece siyasette ve siyaseten seçilerek gelinen makamlarla sınırlandırılarak değil, orduda, bürokraside, sivil toplum kuruluşlarında, sendikalarda, vakıflarda, kooparatiflerde vesair hayatın her alanında bulunulan toplum görevi ile ilgili olarak algılanmalıdır haliyle
Bu konunun başka bir boyutu
Siyaset kulvarında belediye başkanı veya milletvekili seçilerek halka hizmet etme imkanını yakalamış olmak elbette ki bir büyük fırsattır
Nevar ki, suyun akışını çıkarına doğru çevirerek, hizmet fırsatını tamamıyla milletin yararına değerlendiremeyenlerin değerlendirenlerden çok daha fazla olması ise başlıbaşına bir vahamettir
Hizmet mevkiindeyken milleti yerine kendisine hizmet edenlerin, kendilerini karlı zannetmelerinin gelip geçici bir hayal yalnızca bir sanrıdan ibaret olduğunu günü geldiğinde hayatın onlara öğreteceğinden şüpheniz olmasın Zaman zaman tanık olduğumuz Yaşanmış gerçek hayat hikayeleri ile vakidir
Fırsatı elinden kaçıranlara dönüp bir bakın daha sonra
Durumlarını müflis bir tüccarın durumuyla eşleştirebilirsiniz rahatlıkla
Ancak, siyaset dünyası ile ilgili eleştirilerimizi, yorumlarımızı, fikir, düşünce, bilgi-birikim, vizyon, karakter, samimiyet, yetenek, liyakat, nitelik gibi ölçü ve değerleri kapsayan insan kalitesine pek de dayanmayan ve de aranmayan, daha çok para gücünün söz sahibi olabildiği Türkiye"ye ve 3.Dünya ülkelerine özgü bir siyaset anlayışı üzerine yapsak, öyle de olsa hedef, katılımcı demokrasinin, çok sesliliğin önünü tıkayan bu dar alanı genişleterek yol almak ve siyaseti asli yörüngesine oturtmak olmalıdır
Burada vazifenin ve sorumluluğun büyüğü siyaset kurumuna, yerelden genele siyaset kurumunun çeşitli kademelerinde hali hazırda elinde mührü olan söz sahiplerine düşüyor öncelikle
Yolu üzerinde; insani değerlerden uzak, kendilerini tüm dönemlerin vazgeçilmezi,tek adayı, bir bilen, tüm zamanların siyaset ve devlet adamı, siyasi otorite olarak gören kişiliklerin ellerinin arasında bugüne kadar boğularak nefessiz kalanın demokrasi ve tümüyle siyaset hayatının olduğunu ve bugünden sonra da bu gerçeğin değişmeyeceğini bilmelidir bir siyaset adamı
Siyasetin dayanılmaz ağırlığı altında her şeye rağmen insan kalabiliyor, aranılan insan olabiliyor musunuz?
Cevap aranması gereken asıl soru, meselenin düğüm noktası burası aslında
İnsansanız zaten siz Aranılan insansınızdır da
Öyleyse, bu cevheri tüm zaman ve mekanlarda muhafaza edebiliyor musunuz?...