Siyasete 1991 yılında Anavatan Partisi ile başladım. 20 Ekim 1991 genel seçimlerinde Anavatan Partisinde ilk seçim sürecini yaşadım. TBMM 19.dönem milletvekili seçimleriydi. O dönemde milletvekili seçilmek bugün olduğu gibi kolay değildi. Tercihli seçim sistemi vardı. Kim hangi adayı milletvekili görmek istiyorsa ona oy verirdi.
Hiç unutmuyorum, Samsun seçmeni, Anavatan Partisinden hiç kimsenin ummadığı genç bir siyasetçiyi tercihleri ile meclise taşımıştı. Bu kişi Adem Yıldız’dı. Adem Yıldız’ın heyecanlı bir yapısı vardır, bu nedenle insanlar onu tanıyınca bırakamaz, bizde o seçimlerde bütün gençler onun için mücadele etmiştik. Adem Yıldız bugüne kadar tanıdığım en samimi siyasetçidir. Onun milletvekilliği döneminde Ankara daki evi evimiz, arabası arabamız, makamı makamımız olmuştu. Milletvekilliği boyunca 7/24 sorgusuz herkesin yanında olmuştur. Olmaya da devam etmektedir.
Böyle siyasetçilerden günümüzde kalmadı desek yalan olmaz. Son yıllarda Samsun Milletvekilleri içinden Adem Yıldız gibi gördüğüm tek siyasetçi AK Parti il başkanlığı, milletvekilliği yapmış Fuat Göktaş’tır. Fuat Göktaş’ta kim ne derse desin kapısından kimseyi çevirmeyen, sahip çıkan günümüzde az bulunan bir siyasetçi yapısına sahiptir. 1993 yılında Anavatan Partisi için Samsun da gençlik kolları oluşturulmasına karar verilmişti. Dönemin Merkez İlçe yöneticilerinden Mehmet Atay beni ısrarla gençlik kollarında yer almama teşvik etmiştir.
Hatta defalarca gençlik kollarının toplanmasında bizzat beni parti binasına kadar getirmiş, burada olacaksın demiştir. Mehmet Atay’ın bu ısrarı benim siyasetteki 1. Dönüm noktamdır. Sonrasında İl başkanı Mehmet Çakar ile gençlik kollarında çalışmaya başladım. Partide kayıtlı 30 yaş altı üyelerin kulladığı oylar ile seçimle 1995 yılında Samsun Gençlik Kolları İl Başkanı oldum. O dönem Türkiye de bütün siyasi partiler içinde seçimle gençlik kolları başkanı seçilen tek gençlik kolları başkanı olma ünvanını aldım. Burada başkan adayı olmamın en büyük sebebi dönemin gençlik kollarından sorumlu il başkan yardımcısı olan, zamanın devlet bakanı Trabzon Milletvekili Eyüp Aşık’ın yeğeni Ferşat Kemal Aşık’ tır. Ferşat Kemal Aşık’ın bu desteği benim siyasetteki 2. dönüm noktamdır. Bundan sonraki süreçte siyasette önüm açıldı.
Anavatan Partisi Gençlik Kolları Genel Başkanı Salih Uzun’un döneminde Genel Başkan Yardımcılığı ve MKYK üyeliği görevlerinde bulundum. Türkiye Gençlik Birliği, Tarihi Uzlaşmacı Gençlik Derneği gibi ülkemizde kurulan bir çok gençlik yapılanmasında kuruculuk ve yöneticilik yaptım. Londra da merkezi olan Avrupa Genç Muhafazakarlar Birliği’nde bulundum. Bu süreçte Ankara da hep Salih Uzun ile bir ekip olarak hareket ettik. Salih Uzun sonrasında Anavatan Partisi nin Genel Başkanlığı nı seçildi. Anavatan Partisi ile Doğru Yol Partisi’nin birleşimini sağladı. Son genel seçimlerde Demokrat Parti den CHP 2. Bölge, 5 sıra İzmir milletvekili adayı oldu ve meclise girdi. Ankara daki bütün siyasi partiler içinde bugünlerden gelen yönetici, milletvekili arkadaşlarım olduğu gibi, Demokrat Partinin üst yönetiminin yarısı da benim geçmişte birlikte çalıştığım siyasi arkadaşlarımdır.
Samsun'da rahmetli Fahrettin Ulusoy la da çok güzel günlerimiz oldu. Fahrettin Ulusoy Anavatan Partisi İl Başkanı, ben de Gençlik Kolları İl Başkanı olarak birlikte çalıştık. Rahmetli Fahrettin abi, gençlere çok önem verirdi, parti içi bütün çalışmalarda beni yanından hiç ayırmadı, her Ankara ziyaretinde benimde gelmemi isterdi. Nur içinde yatsın, mekanı cennet olsun, harika bir insandı. 1999 yılı geldiğinde Samsun da tekrar Mehmet Çakar’ın İl Başkanlığı dönemi başladı. Kongre olmuştu, beni de listesine almıştı. Gençlik kollarından sorumlu İl Başkan yardımcılığı görevini verdi. 1999 seçimlerinde Mehmet Çakar milletvekili seçildi. Anavatan Partisinin Genel Başkan Yardımcılığı yaptı. Siyasette ondan çok şey öğrendim. Siyasi hocam olmuştur.
Anavatan Partisi içinde sonraki dönemim Merkez İlçe Başkanlığı, İl Başkan vekilliği olarak devam etti. Bu dönemlerimde parti içinde yer almama Mehmet Atay ve Ferşat Kemal Aşık sebep olmuş, parti içinde en büyük destekçilerim, Ahmet Ali Bulut, Mehmet Çakar, Adem Yıldız olmuştur. Ahmet Ali Bulut bana parti içindeki detaylı üye, delege yapılanmasını öğretmiş, parti içindeki bütün seçimlerde aktif görev almamı sağlamıştır. Bana dediği bir sözü hiç aklımdan çıkmaz, “sen çok farklı bir kişiliğe sahipsin, yeri geliyor direklere çıkıp bayrak asıyor, yeri geliyor genel başkana birebir sunum yapıyorsun.” O güne kadar kendiminde farkında olmağım bir yönümü bana hissettirmişti. Burada adını yazdığım ve yazamadığım herkesi minnetle anıyorum.
Devamında Anavatan Partisi ile Doğru Yol Partisi birleşme sürecinde siyasi hayatıma nokta koydum. Bu arada siyasi kitaplar ve makaleler yazdım, siyasi araştırmalar yaptım. Tabi bir tabir vardır, siyasete girince çıkmaz zordur. 2008 yılında Abdüllatif Şener ile yollarımız kesişti. Bir parti kuracağını ve birlikte olmamızı teklifi geldi, ne kadar kaçmaya çalışsam da olmadı, Çünkü Ankara daki siyasi çevrem salmadı, partinin kurucularından olduk, Karadeniz teşkilatlanmasında yer aldık, Samsun kurucu il başkanlığı yaptık. Bu anlattıklarım siyasi hayatımda Samsun kısmı, bir de Ankara kısmı var, 1996 ANAYOL Hükümeti başta olmak üzere, Bakanlıklar da yaptığımız çalışmalar, Genel Merkez bünyesinde aldığımız görevlerim var. Siyasetin bizi bürokrasi içine taşıdığı dönemlerimiz de oldu. Bunları anlatma nedenim, her seçim döneminde her parti ve aday adayları ile bir şekilde yollarımız kesişiyor, akıl soranlar, bilgi alanlar, yol isteyenler, destek bekleyenler bir şekilde bizi ulaşıyor.
Geçmişte biz aktif siyaset yaparken, size isim isim anlattığım gibi, insanların birbirine sevgisi, saygısı, minneti vardı. Biz onlarca parti içi seçim geçirdik, onlarca milletvekili, belediye başkanı, il genel meclis üyesi, belediye meclis üyesi adayı belirledik, genel, yerel seçimler geçirdik. Parti içinde büyük kongrelerde görev aldık, 2 adaylı genel başkanlık seçimleri yaşadık. Böyle seviyesizlik hiç görmedik. Tabi ki bir iç ve dış muhaliflik vardı. Ama değil aynı parti rakip partilerin bile birbirlerine bir saygısı bir seviyesi vardı. Aralarında dostluk vardı. Farklı partilerin değil yöneticileri il başkanları, milletvekilleri aynı masada oturup yemek yer, sohbet ederdi. Bugün bakıyoruz, aynı parti mensubu, birbiri için demediğini bırakmıyor, sonra birbirlerini görünce sarılıp öpüşüyor, birbirlerini ziyarete gidiyor, hediyeler, plaketler havada uçuşuyor. Ayrılınca tekrar birbirlerine sallamaya devam ediyor.
Bu tipler beni bulunca, önce dinliyorum, bir çoğuna yorum bile yapmıyorum, çünkü günümüzde siyasette samimiyet hiç kalmamış, kalmadığı gibi öyle bozulmuş ki, son yıllarda milleti televizyonlara bağlayan entrikalı filmler, günümüz siyasetinin yanında çok masum kalıyor. Adam siyaset yapmış, belediye başkanlığı yapmış, öyle veya böyle kapısına gelene destek olmuş veya olamamış, ama destek olduklarından adamın arkasına geçip, demediğini bırakmayanlar var. Arkadaş madem bu adam bu kadar kötüydü, siz niye adamın kapısında yattınız, yılarca maddi manevi nemalandınız, şimdi arkasından demediğini bırakmıyorsunuz. Bu bir örnek, bunun gibi onlarcası var. İnsan biraz utanır, ne ar kalmış, ne minnet, ne hatır kalmış, ne onur.
Bu tür ne siyasetten, ne de siyasetçiden millete fayda gelir. Önce insan aynaya bakıp gözleri ile göz göze gelmeli, ben kimim, neyin peşindeyim, ne yapmaya çalışıyorum demeli, bir de artist mi, siyasetçi mi ayrıt etmekte güçlük çektiğimiz tipler var. Siyaset çok bozulmuş, seviye çok düşmüş, millet kime oy verecek, kimi seçecek bilemiyor, birine bakıyor kara, diğeri ondan kara, en kötüsü de bu bozulmuş siyasette, kurunun yanında yaşın yanması gibi, kimsenin kimseye güveni kalmadığı için, iyi niyetli siyasetçiyi de kimse dikkate almıyor. Anlayacağınız, kim kimdir? ne nedir? çok iyi gözlemlemek gerekli, önümüzdeki 5 yılı teslim edeceğimiz siyasetçileri iyi belirlemeliyiz. Sonra isyan etmemeliyiz.