Bugünkü köşe yazıma rahmetli bir hocamızın sözünü söyleyerek başlamak istiyorum. İmam Hatip Lisesinde dersimize girmese de hocamız olan merhum daha sonra siyaset de yapmıştı. Merhumun hoşuma giden sözü neydi bilir misiniz, derdi ki; “Bu din çok mesafe alacak da biz hocalar yakasından düşebilsek.” Bu söz çok enteresan ve bir o kadar da manidar bir sözdür. Gerçekten bizim hoca takımının bir kısmının hataları dinimize çok zarar verdi, biz de bunu zaman zaman dile getirdik, yazdık çizdik ama bu hocaların tamamının hatalı olduğu anlamına da gelmez. Her mesleğin iyileri kötüleri var, konumuz da bu değil. Neden bunu söylediğime gelince; siyasi partilerin kendi mensuplarının hataları partilerine o kadar zarar veriyor ki anlatamam. Bugün bu konuyu değerlendirmek istiyorum. Önce AK Parti il kongresinde yaşanan sıkıntıları birkaç kelamla değerlendirmek istiyorum. Son köşe yazımda da belirttiğim gibi Ersan Aksu’nun iki handikabı var. Birisi çok yakınındaki bazı isimlere olan tepki, ikincisi de listeye koyduğu bazı yeni isimlerin kamuoyu nezdindeki durumu. AK Parti’de siyaset yapmış bir kişi olarak şunu rahatlıkla söyleyebilirim ki Ersan Aksu’nun listesinde yer alan isimlerin yarısından çoğunu hiç tanımıyorum. Sadece ben değil AK Parti camiası da tanımıyor. Geçmişte AK Parti’de siyaset yapan pek çok isim aradı, listeyi beğenmediklerini söylediler. Ben de çoğunu tanımadığımdan yorum yapmak istemiyorum ama şunu rahatlıkla söyleyebilirim ki listede olmaması gereken bazı isimleri orada gördüm, şahsım adına umursamadım ama AK Parti adına üzücü bir durum. Zamanı geldiğinde bu durumu daha detaylı anlatırım, şimdi diğer konumuza geçmek istiyorum.
Diğer konumuz İYİ Partinin iç kavgaları. İYİ Parti ilk kurulduğunda barajı aşamayacağı, oy alamayacağı, geçici bir heves olduğu söylenmekteydi daha sonra Millet İttifakı yapılıp yüzde on civarında oy alınca herkes şaşırdı ama yine kamuoyundaki imaj partinin dağılıp gideceği yönündeydi ancak bana göre parti taban tutmuştu, tek sıkıntısı iç çekişmeler ve kavgalardı. Gelinen noktaya bakıldığında İYİ Parti kendi iç çekişmeleri yüzünden sürekli kan kaybetmekte, yoksa AK Parti’den beklentilerinin karşılığını bulamayan pek çok insan ya MHP’ye kayıyor ya da İYİ Partiye, diğer partilerin çok cazibesi yok. Ancak buradaki en önemli sorun iç çekişmeler. Samsun’da Ömer Süslü ile İl teşkilatının ve seçilmişlerin kavgası ciddi anlamda oy kaybına neden olmakta. Siyasette yapılan kavgalardan taraflar ve parti zararlı çıkar, tarafların kavgasından başkaları nemalanır, herkes kavganın büyümesini ister, aradan kendilerine ekmek çıksın ister.
Samsun’da Millet İttifakı iyi durumda. Şehrin yüzde altmışı Millet İttifakı tarafından yönetilmekte. CHP ile İYİ Parti isteseler iyi iş çıkarabilirler ama maalesef onlar da tabanda sıkıntılar yaşamaktalar. CHPli Atakum Belediyesinden İYİ Parti her istediğini alamadığından tepkili, aynı şekilde İYİ Partili İlkadım Belediyesinden CHP’liler her istediklerini alamadıklarından tepkili. Hal böyle olunca da tabanda erimeler yaşanmakta. İşte bu nedenle Cumhur İttifakına tepki olsa da oy alma konusunda sıkıntı yaşamıyor. Bunlar siyasetin zor tarafları, partilerin genel merkezleri ittifak yapıp tabandan destek bekleseler de taban bunu desteklemediği sürece sonuç almak mümkün olmuyor. Bunun en bariz örneği İlkadım’da ve Atakum’da yaşandı. Cumhur İttifakının oyu hem İlkadım’da hem de Atakum’da seçimi zorlanmadan alacak durumda olmasına rağmen seçmen çok farklı bir tercihte bulundu ve ortaya parti genel merkezlerinin değil halkın istediği sonuç çıktı.
Siyaset zor bir sanat, taban siyaseti yapıp tavanda olmazsanız aday olma şansınız olmaz, tavanda aday olma gücünüz olur ama tabanda yoksanız halk oy vermez. Siyasetçiler bu dengeyi güzel ayarlamaz iseler siyasetten sonuç alma imkânları olmaz. İşte bu nedenle kavga eden siyasetçilerin çok dikkatli olmaları gerekir. Yaptıkları kavga güç denemesi ama unuttukları şey tabanın bu tür kavgaları asla tasvip etmediğidir. Bu arkadaşlara tavsiyem kavgayı bırakıp hizmet üretmeye bakmalarıdır. Kavga siyasetçinin işi değildir, tam aksine siyaset mümkün olanı yapma sanatıdır. Sözlerime son vermeden son kongrede üst kurul delegesi olan Suat Kılıç’ın arkasında olduğumu, yaptıklarını asla unutmadığımı, hangi şartlarda olursa olsun ‘iki adem’ gibi onun da arkasında olacağımı bilmesini isterim diyerek sözlerime son veriyorum. Kalın sağlıcakla.