Hani derler ya Hocanın dediğini yap, ama yaptığını yapma! Günümüzde bu sözün biraz daha güncellenip, "bazı siyasetçilerin dediğini yap ama yaptığını yapma" olarak düzeltilmesi gerektiğini düşünüyorum.
Nedenine gelince; adam siyasetle uğraşır, her türlü entrikayı, hilebazlığı yapar ama sıra konuşmaya geldiğinde ondan daha Müslümanı, daha dürüstü yoktur. Adam, ortak firma kurar, toplu konut yapar, iş ortağını siyasette bir yerlere taşır, tabelalara soyadını koyup, filanca, feşmanca ve bir diğerinin ortaklığı ile bilmem ne konutları diye boy, boy tabelalar, Bilbordlar, Raketler yaptırır, ama resmiyette ortak olmaz. Siz bunu kamuoyu ile paylaşmak istediğiniz zaman ise soluğu savcılıkta alıp, "Efendim ben buranın ortağı değilim, benim adımı vermişler" deyip, mahkemeden tekzip kararı çıkartıp, yayınlatmasını talep eder. Mahkeme de haklı olarak, tekzip talebini kabul edip, bize yayınlanmasını istiyor, bizde gereğini yapıp, yayınlıyoruz. Bu yapılan okuyucuyu yanıltmak olmuyor! Dürüst Habercilik! Dürüst Siyaset Oluyor, bizim yaptığımız ise, kamuoyunu yanlış bilgilendirme oluyor! Nasıl iyi, güzel değil mi? Siyasetçi dediğiniz böyle Dürüst! İlkeli! Namuslu! Olmalı, işte. Yaşadığımız ülkedeki garip işler, adam şeytanlığın alasını yapıp, tabelalara soyadını koyuyor, dergilerin kapaklarına, ortak olduklarını resimleri ile veriyor, ama şirkette kendini temsilen bir başkası oluyor, siz bunu yayınlamaya kalktığınız zaman basın kanununa muhalefet etmiş oluyorsunuz.
Öte yandan adam, şehrin göbeğinde yaşayan insanların evlerinin değil önünde, birkaç kilometre etrafında bile çocuk parkı bulamaz iken, adamın birisi başkasının adına arsa alıyor, kendi adını kullanmadan, evi yaptırmadan önüne parkını yaptırıyor. Siz gazetenizde yayınladığınızın ertesi günü tapu üzerine kayıtlı gariban vatandaş gelip, bu binanın tapusu bana ait deyip, tekzip isteyecek, sizde yayınlayacaksınız. Nasıl, güzel değil mi? Millet de yedi bu numarayı öyle mi? Fındığın yenmesi halinde kolestrole iyi geldiği gibi!
Gelelim önceki gün İl Genel Meclisinde yapılan meclis başkanlığı seçimi ile, dün yapılan encümen üyeleri seçimlerine; AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan'ın, bayanlara karşı takındığı olumlu tavrı herkes bilmekte. İl Genel Meclisinin merkezdeki tek bayan üyesi olan Mimar Özlem Maraş hanım meclis başkanlığı için en ideal isim olmasına rağmen, farklı siyasi hesaplar için yapılmaması gerçekten çok manidar bir olay. Meclis Başkanlığına seçilen Mustafa Karakurt, insan olarak iyi birisi, kimsenin etlisine, sütlüsüne karışmayan bir insan ancak mesleği, meclis başkanlığı için çok müsait değil. Özlem Hanım, gerek mesleği olan mimarlık açısından, gerek teknik bilgi bakımından, gerekse kültürlü bir bayan olması bakımından meclis başkanlığını en iyi yapabilecek bir kişiliğe sahip olmasına rağmen, bu göreve getirilmeme nedenini anlamış değilim. Öte yandan, dün yapılan encümen seçimlerinde ilkokul mezunu olan Ali Talak'ın encümen üyeliğine seçilmiş olmasının tek nedeni Adem Güney'le birlikte resmi ortaklıkları olmasa dahi, Lilyum konutlarının tabelasında Talakoğlu, Güney, bilmem kim ortaklığı olarak yazılmış olmasının, olayın perde arkasını ortaya çıkaracağı kanaatindeyim.
İşte ülkemizin ve şehrimizin içerisinde bulunduğu siyasi durumlardan bazı kesitler. Kimin, neyi, neden yaptığına siz karar verin. Ben yorum yapmadan bir kısım olayları sizlere arz ettim, karar sizin.
Rahmetli İsmet İnönü'nün dediği gibi: "Ülkedeki namussuzlar kadar namuslular da cesaretli olmadıkça, ülkemizin refaha çıkacağına ben de inanmıyorum." Hele, hele yapılan bazı yanlış işlere, İslami kimlik veya kılıf uydurulmaya çalışılıp, doğruymuş gibi gösteriliyorsa veya yasaların boşluğundan yararlanıp, bir takım yanlış işler yapılıp, doğru gibi gösterilmeye çalışılıyor ise, bu durumu kamuoyu bilmeli ve değerlendirmesini de ona göre yapmalıdır.
Temennim şu ki; yaklaşan il seçimlerinde toplumumuz yanlış yapmadan, bir araya gelip, bu insanları teşkilatlardan uzaklaştır da, hem şehrimiz, hem AK Parti, hem de kamu kurumları rahat eder.
Siyasetçi dediğin böyle olur!
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.