Hafta sonları siz değerli okurlarımla hasbihal yapmaktan mutlu oluyorum, nedenine gelince yazdığım köşe yazılarını sizinle sohbet ediyormuş gibi algılayıp, içimi döktüğümden hem rahatlıyor, hem de sizlerle fikir alış verişinde bulunmaya çalışıyorum. Bir çok değerli okurumdan olumlu ve olumsuz yorumlar alıp, onlardan istifade etmeye çalışıyorum. Nihayetinde biz de insanız bizimde hatalarımız var, onları düzeltecek eleştirilere kulak vermez isek samimiyetimizden kendimiz de şüphe ederiz. Bazı yorumları özellikle yayınlamıyorum, nedenine gelince tamamı aynı kişi tarafından kasıtlı yapıldığı açıkça belli olan yorumların iyi niyetle yazılmadığı belli olunca onları ciddiye almıyorum.
Peygamberlerin hak peygamber olabilmeleri için onları inkar edenler olması gerektiği gibi, bizim de yaptığımız işin doğru olabilmesi için karşısında ve yanında olanlar olma mecburiyeti var. Aksi halde kendimiz çalar, kendimiz oynarız, bu da ciddiyetten uzak bir olaydan başka bir şey olmaz. Bir gazeteci yaptığı haberden veya yazdığı köşe yazısından rahatsız olanlar olmaz ise kendini sorgulamalı, acaba ben ne yapıyorum da kimse beni ciddiye almıyor demeli. Yaptığı işe kendisi inanmayan sadece insanların gönlü olsun diye icraat yapanlar tarihin her devrinde hüsrana uğramışlardır.
Bugün siyasetçilerle bürokratlar arasındaki ilişkiler üzerinde durup, bazı örneklerle izahat vermek istiyorum. Bürokratlar atanır iken genellikle siyasetçilerin onayı alınarak atamaları yapılır, bu durumun pek yadırganacak yanı da kalmadı, zira siyaset artık bu bağlamda yapıldığından toplum olarak bu durumu kanıksar hale geldik. Doğrusunu arar iseniz halkın oyu ile iktidara gelmiş olan siyasi partilerin çalışabilecekleri kadroları kurmaları çok normal bir durum olduğunu düşünmekteyim, ancak bürokratlar siyasetçilerin emrindeki emir erleri gibi çalışırlarsa o da fevkalade yanlış olur. Bu dengeyi her iki taraf iyi ayarlamak zorundadır.
Bugün sizlere isimlerini vermeden iki bürokrattan bahsetmek istiyorum, birincisi yaklaşık yirmi yıldır tanıdığım, görünüşte tam bir Allah dostu görüntüsü olup, icraatta şeytanlara taş çıkartacak derecede kendisine yakın siyasetçilere Devleti peşkeş çeken iblislerin babası sayılabilecek bir bürokrat. Bu arkadaşımız başında bulunduğu kurumu perişan etmiş, oturduğu koltuğun hakkınu verememiş bir bürokrattır. Yaptığı bazı icraatları anlattığımda ne demek istediğimi çok daha rahat anlayacağınızı umuyorum. Oturduğu koltuğa atanmasında kendisine destek olan eski il başkanının ortağı olduğu hastaneye kaçak doktor çalıştırmak ve başka işlerden ötürü 1.750.000TL yani eski para ile bir trilyon yediyüz ellibin lira ceza kesiliyor, eski il Başkanı soluğu atanmasına yardımcı olduğu bu arkadaşımızın yanında alıyor zira cezayı kesen müfettiş olsa da uygulayıcısı kurum olduğundan kurumun amiri olan bu arkadaşa gidiyor ve bu arkadaş konuyla ilgili şube müdürünü çağırıp, cezayı nasıl kaldıracaklarını soruyor, hem de yanında eski il Başkanı olduğu halde bu işlemi gerçekleştiriyor, şube müdürü yapacak bir şey yok deyince ona diyor ki sen işlem yapma biz gereğini yapacağız. Bunun üzerine eski İl Başkanı soluğu Ankara'da alıyor teftiş kurulu Başkanı direk şube müdürünü arayarak yazıyı teftiş kuruluna geriye iade etmesini istiyor. Şube müdürü bunun mümkün olmadığını söyleyince bu kez ona yönetmenlik maddesini okuyor, yönetmenlik maddesinde diyor ki kurum amiri müfettişin tuttuğu raporun doğru olmadığına kanaat getirirse bir üst makam olan teftiş kurulu Başkanlığına gönderebilir. Bunun üzerine zavallı şube müdürü raporu teftiş kuruluna göndermek zorunda kalır, teftiş kurulu yeniden inceleme yaparak cezayı 1.250.000Tl ya, yani beşyüz milyar lira indirmek suretiyle yeniden tanzim ederek kuruma gönderir. Bu arada eski il Başkanı Milletvekili adayı olduğunun ertesi günü ceza eski haline döner ve 1.750.000TL olarak tahakkuku yapılarak tahsil edilme cihetine gidilir.
Eski İl Başkanı siyasi gücünü kaybedince başına gelecekleri tahmin edip, sağlık kuruluşundaki hisselerini devreder. Devreder ancak o devirden sonra eski il Başkanının hangi şahsi giderlerini % 30 hissesi olan hastaneye yüklemiş, %30 hisseyle %70'e nasıl hükmetmiş bunu ilerleyen derslerimizde yazacağız. Nihayet sağlık kuruluşu bu adamdan kurtulmuş ancak bedeli bir hayli ağır olmuş. Peki bu siyasetçi bunca işi nasıl yapmış derseniz melek görünümlü iblis bürokrat sayesinde bunca işi başardığını rahatlıkla söyleyebiliriz. Allah'a şükürler olsun ki yakında bu İblisten kurtuluyoruz(Şayet vekiller müdahale etmez iseler)
İkinci bürokratımıza sıra gelmeden bize ayrılan yer doldu, bir başka yazıda ikinci bürokrat arkadaşımızı anlatmak üzere hoşçakalın. Mutlu hafta sonları-