15 Temmuz darbe girişimi ardından devletin her kademesi elinden geleni yaptı. 17/25 Aralık operasyonlarından sonra yapılması gerekenler şimdi yapılıyor ama hiç önemli değil; olması gereken neyse yapılsın da şimdi yapılsın. Darbe girişimi ardından ilk operasyonlar çok hızlı başladı ama daha sonra herkesin fark edeceği tonda bir ağırlaşma oldu. Bunun nedenini araştırıp dururken Efkan Ala görevden alınınca arka planda olan bitenleri biraz daha iyi anlama imkânımız oldu. Demekki bazı siyasetçiler kendilerine yakın kişilere dokunulmasına izin vermediler. Efkan Ala’nın basına yansıyan bazı resimleri de bunun açık bir göstergesidir. Süleyman Soylu’nun İçişleri Bakanı olması bu bakımdan fevkalade önem arz etmekte. Zira 15 Temmuz gecesi Efkan Ala neredeyse hiç piyasada yoktu ama Süleyman Soylu vatandaşlarla birlikte TRT’yi darbecilerin elinden kurtardı; sabaha kadar sokaktan eve gitmedi. Bu tavrı O’nun bu konuda ne kadar samimi olduğunun açık göstergesidir.
Şehrimizdeki operasyonlara gelince. Allah için eğri oturup doğru konuşmak gerekirse, bu konuda Emniyet Müdürlüğü fevkalade güzel performans gösterdi. Cumhuriyet Başsavcılığı’na gelince, şundan adım gibi eminim ki henüz adliye teşkilatı FETÖ’cülerden kurtulamadı. Çok iyi bildiğim bir kaç adli yargı mensubu var Samsun Adliyesi’nde. Kimse onlara dokunamıyor. Bakalım önümüzdeki günlerde bu konuya kimse eğilecek mi? Ama ben takipteyim, kimin ne olduğunu zamanı gelince bedeli ne olursa olsun açıklayacağım. Emniyet ne kadar çalışırsa çalışsın olay adliyede bitiyor. Geçenlerde yazdığım bir köşe yazısı ile ilgili tanık sıfatı ile bir savcıya ifade verdim. Adamın olayı kapatma yönünde olduğu sorduğu sorulardan ve tavrından açıkça belli. Oysaki konu ülkenin en önemli konusu FETÖ. Ama savcının tavrı çok farklı; o dosyanın akıbetini çok merak ediyorum. Sonuç dediğim gibi çıkarsa HSYK’ya müracaat edeceğim. Diyeceksiniz ki daha önce ettin, HSYK da Müfettiş gönderdi de ne oldu? O müfettişler şu anda açığa alındılar. Buradaki olayı ört bas ettiler, ben onların akıbetinİ de takip ediyorum. Bunların tamamını zamanı geldiğinde sizlerle de paylaşacağım.
Emniyet teşkilatı siyasetin emrinde bir teşkilattır. Her ne kadar devletin emniyet teşkilatı ise de neticede bir bakana bağlıdır. O bakanın da bağlı olduğu siyasi partisi vardır. Partinin vekilleri, belediye başkanları, teşkilat mensupları vardır. Bu saydıklarımın her birinin bir adamı olsa ve onu kollasa emniyet teşkilatı ne yapacak? Bir milletvekili kalkıp emniyet müdürünü arasa ve dese ki “müdür bey falanca adamı kayır”, Emniyet müdürü ne yapacak? Kayırmasa koltuk gidecek, kayırsa sıkıntı… Ama neticede pek çoğu siyasetçilerin dediğini yapmayı tercih ederler. FETÖ denilen örgüt, üyelerini yurt dışından buraya getirmedi, tamamına yakını bu ülkenin insanı. Bu insanların siyasetçilere ulaşmama imkânı var mı? Yok… Öyleyse yapılması gereken şey önce siyasetteki FETÖ uzantılarını temizlemektir. Başbakan nasıl ki zafiyet göstermeden İçişleri Bakanını anında görevinden aldı, her ilde aynı şekilde davranılıp, bu insanlar veya onları kollayan siyasetçiler anında ihraç edilmelidir.
Örnek mi istiyorsunuz? Beni takip edenler bilir, geçtiğimiz hafta enteresan bir dosya geldi demiştim. Dosyayı muhtemelen devletin belli birimleri gönderdi. Zira onlara siyasi baskı olduğundan işlem yapamadıkları konuları zaman zaman bize müstear isimlerle gönderirler. Biz de içlerinden bazısını kullanırız. Bazısını neden kullanırsınız derseniz, olayın hukuki boyutu var. Her yazılandan sorumlusunuz, kafanıza göre şu adam FETÖ’cüdür, bu adam falanca örgüttendir diyemezsiniz. Ya elinizde belgeniz olacak, ya da sağlam şahidİniz olacak. Aksi takdirde hukuk önünde hesap veremezsiniz. Geçtiğimiz ay bize gelen dosya yaklaşık elli sahife. Şehirdeki tüm FETÖ’cüler dosyada; okusanız aklınız şaşar. Bazı arkadaşlara dosyayı okutunca “olmaz böyle şey” diyorlar. Ama az irdeleyip arka planına bakınca, dosyanın tamamı doğru. Bazı okurlarımız bize akıl veriyorlar, “dosyayı şuraya yolla, buraya yolla” diye ama bu dosya bizden önce oralara gitmiş olmasına rağmen sümen altı edilmiş. O nedenle adamlar çareyi bizde bulmuşlar. Ama bizim de olduğu gibİ yayınlama imkânımız yok. Zamanı geldikçe, olaylar patlak verdikçe yayınlayacağız.
Dosyada üzerinde en çok durulan kişi Servet Keskinsoy… Her bağlantının altından O çıkıyor. Nerede bir cemaat yapılanması varsa arkasında O’nun adı var. Ama yaklaşık bir aydır bunca operasyon yapılmasına rağmen bu arkadaşımızla ilgili en ufak bir işlem yapılmadı. Oysaki ben bu arkadaşı tanıdığım günden itibaren Cemaat’in Samsun’daki en ileri gelenlerinden birisi olduğunu havada uçan kuşlar dahi bilir. Peki, sadece bu arkadaş mı derseniz, elbette yok… Turan Çakır, Ahmet Giritli, şu sanayideki Çarşambalı mobilyacılar… Bu arkadaşların tamamının ismi listede olmasına rağmen Allah kulu onlara “Arkadaş siz ne iş yapıyorsunuz?” demedi. Neden demedi derseniz, benİm üstadım der ki “lafın tamamı deliye denir”, arkalarında kimin olduğu ortada. Vezir Hazretleri onların kılına dokundurtmadı. Peki, sadece onlar mı? Elbette değil… Ama onlara da başka yazıda sıra gelecek.
Sözlerime son vermeden bir hususun altını çizmek istiyorum. Bu FETÖ’cü örgüt gariban devlet memurlarının sırtında gelmedi buralara. Bizim siyasetçilerin sırtından geldi buralara. O zaman o garibanlara yapılan operasyonların iki katı siyasetçilere yapılmazsa adalet sadece toplumun belli bir kesinine işletilmiş olur ki buna zulüm denmezse ne denir siz takdir edin. Kalın sağlıcakla.