Aslında bugün Cumhurbaşkanının ayın 19’unda yapacağı açıklamalarla ilgili tahminlerimi yazacaktım ancak dün şahit olduğum birkaç olay canımı sıkınca bu yazıyı yazmama neden oldu. Her ne hikmetse insanlar kendilerini akıllı karşılarındakileri ise ahmak zannediyorlar. Biz çekinmeden yazıp çizdiğimiz için eline tuzu alan bize koşuyor, biz de ‘keriziz’ ya anında bunları haber yapacağımızı zannediyorlar. Bizim bu konudaki tavrımız açık ve net ortada. Kamu yararı varsa gereken neyse sonuna kadar yaparız, yok kişilerin menfaati varsa o zaman işimize bakar geçeriz. Bizi yakından tanımayanlar zannediyorlar ki önümüze gelen herkese yazıp çiziyoruz veya her gelen haberi belge aramaksızın haber yapıyoruz. Adamlara ‘hani belgeniz nerede’ diye sorduğumuzda ‘o da sizin işiniz siz gazetecisiniz arayıp bulun belgeyi’ cevabını duyduğumuzda adamın ağzının içine tokatı vurasım geliyor. Ulan şerefsizler biz müneccim başı mıyız? Kafanıza göre düşman bellediğiniz insanlarla ilgili yok şöyle yapmış, yok böyle yapmış, yok şu şöyle demiş, bu böyle demiş diye aslı astarı olmayan veya ortada belge olmadan konuşanlar yok mu! Onları iyice bir dövmek lazım da, bu kadar çok işin arasında karakollarda uğraşmayalım diye sesimizi çıkarmıyoruz.
Geçtiğimiz yıl Üniversiteden bir Profesör ziyaretime geldi. Araya da sevdiğim bir arkadaşı koyup randevu aldığından gelsin demiştim, normalde o kişiye randevu vermezdim. Çünkü adam kafadan çatlak bir adam ona ayıracak zamanım yok. Adam geldi, sefa hoşbeşten sonra mevzuya girdi OMÜ Rektörlüğü ve bazı idarecilerle ilgili olumsuz yazılar yazmam gerektiğini, bu konuda bilgi vermeye geldiğini söyledi. Kendisine dedim ki; ‘‘hocam ben sana bir köşe vereyim orada yaz olmaz mı?’’ adam anında ‘ Ya olur mu nasıl olur’ falan filan deyip çark etti ve usulca yanımdan gitti. Aradan beş altı ay geçince bir de ne göreyim bizim zat-ı muhteruun bir gazatada köşe yazılarına başlamış. Acaba bana dediği konulara girecek mi diye birkaç yazısına göz attım, adamcağız hiç oralı değil sanki o benim yanıma gelip konuşan adam gitmiş yerine başkası gelmiş.
Bizim köşe yazılarına ve haberlere gelen yorumlarda dikkatimi çeken bir şey oldu. Yorumların bir kısmında Kayınçomu eleştirmediğim yazıyor, bir kısmında da Erdoğan Tok ile İshak Taşçı’yı eleştirmediğim belirtilmiş. Toplumumuzun bir kesiminin kafası aynı Devletin vergi politikaları gibi çalışıyor. Nasıl ki Devlet vergiyi verenden çok alıyor, hiç vermeyenden hiç almıyorsa bu insanlar herkesi eleştirip birkaç kişiyi eleştirmeyenlere yüklenmesini biliyorlar ama hiç eleştirmeyenlere asla seslerini çıkarmıyorlar. Bu uyanıklar öyle enteresan takipteler ki aklınız şaşar. Bizim eleştirmediğimiz kim varsa onlarla ilgili aramızın iyi olduğunu etrafa yayıp bize iş yaptırmaya çalışmaktalar. Oysaki biz gerçekleri yazıyoruz, eleştirilecek bir konu olduğunda eleştirimizi yapmaktan geri kalmıyoruz. Bizim işimiz falanca partilinin feşmanca Başkanla ilgili eleştirilerini desteklemek olmadığı gibi üç beş kuruş alıp da bu insanların hatalarını görmezlikten de gelemeyiz. Ortada bir yanlış varsa önce ilgili kişiyi arayıp uyarırız şayet uyarılarımıza kulak asmaz ise o zamanda gereğini yaparız, bizim işimiz budur.
Canım sıkıldığından bu detaylara girdim aslında konumuz da bu değildi. Yazı başlığında da dediğim gibi konumuz canımı sıkan bazı olaylar. Dün bir arkadaş ziyaretime geldi sohbet ederken dedi ki; ‘’AK Parti eski İl Başkanı Muharrem Göksel, Hakan Karaduman görevden alındığı gece arkadaşlarını toplayıp Hakan Karaduman’ın evinin karşısında bulunan bir çay ocağında gece yarısına kadar gülüp eğlenmişler. Amaçları Hakan Karaduman duyup rahatsız olsun imiş. Şayet bu olay doğru ise yazıklar olsun demekten başka bir şey diyemiyorum. Hakan Karaduman’ı zaman zaman ben de eleştiririm ama görevden alınmasına inanın sevinmedim, onun adına üzüldüm. Ayrıca Muharrem Göksel’i görevden aldıran da Hakan Karaduman değildi, ondan sonra göreve o gelmiş olabilir, o tercihi de o yapmadığı ortada.
Aynı şekilde yeni öğrendiğim başka birkaç olay oldu, bazı Belediye Başkanları ve aday adayları rakip gördükleri siyasetçilerle ilgili belgeler toplayıp oraya buraya yolladıklarını ve onları devre dışı bırakmaya çalıştıklarını öğrendim. Allah aşkına yapmayın arkadaşlar bu insanların kötü işleri var idiyse şimdiye kadar neredeydiniz? Sizin işiniz gücünüz yok mu? Allah bunun hesabını sorar, haberiniz olsun. Siyaset yapan insanlara önce ahlaklı olmayı öğretmek lazım. Bunu deyince aklıma Ankara’da öldürülen öğretim görevlisinin eşinin yaptığı açıklama aklıma geldi, adamcağız: “ İyi bir hukukçu, iyi bir doktor veya iyi bir iş adamı olmaya gayret etmeyin önce insan olmaya gayret edin” dedi. Ben de siyaset yapacak arkadaşlara önce ahlaklı olmayı öğrenin, ondan sonra siyaset yapın diyerek sözlerime son veriyorum, Kalın sağlıcakla.
Not: Matbaamız Ctp makinamızdaki arıza nedeniyle gazete baskılarımızdaki hatalardan ötürü hoşgörünüze sığınıyoruz…