Vakıf; insanlık tarihi boyunca var olmuş, belki de Hz.Adem (a.s.)’ın ; çocukları ya da gelip geçen hayvanlar su içsin diye yaptığı bir çeşme benzeri yapıyla başlamıştır!
Tarihin her döneminde, değişik milletler ve medeniyetler tarafından vakıf eserleri olarak; yollar, hanlar, çeşmeler, ibadet yerleri , ticaret merkezleri, çarşılar yapılmıştır.
Vakıf deyince sadece İslami dönemi akla getirmek, diğer medeniyetlere ve insanlığa haksızlık olur.
Ancak Vakıf ve vakıflar; İslam Medeniyeti’yle daha farklı bir anlam kazanmış, sistemleşmiş, sıkı kurallara bağlanmıştır.
Müslümanlar her gittiği coğrafyayı vakıf eserleriyle donatmış bunu ibadet aşkı ve niyetiyle yapmıştır…
Güzel ülkemiz Türkiye ise; Selçuklu ve Osmanlı’dan hatta geçmiş antik medeniyetlerden gelen, yüzlerce yıldır bir çoğu halen hizmete devam eden vakıf eserleriyle doludur.
O kadar fazla yapmışlar ki; yıka yıka bitirememişiz (!)
Günümüzde ise vakıflar; yine fedakar ve hayırsever insanların sırtında; cami, kurs, okul, üniversite, öğrenci yurdu, çeşme, v.b.binaların yapımı ve vakıflara bağışlanmasının yanında, öğrencilere, fakirlere, kimsesizlere barınma v.b. yardımlarla devam ettirilmektedir.
Zaman zaman devlet ve yönetenleri, vakıflara olumlu yada olumsuz müdahalelerde bulunmuş ve bu müdahale, güya kontrol amacıyla halen yapılmaktadır.
Devlet vakıflara bilinçli veya bilinçsiz yardımlarda bulunduğu gibi çoğu kez engel de olmuş, yıkıcı müdahalelerde yapmıştır.
Özellikle son 5-6 yıldır, Akparti Hükümet bir çok vakıf eserini, değişik siyasi kaygı ve isnatlarla; yok etmiş, batırmış, engellemiş, bazılarını da ihya etmiştir.
Buna karşılık, devletin bütçesinden veya devlete işi düşen işadamlarının tavsiyeye (!) uygun bağışlarıyla iktidarın desteklediği vakıflara yüklü kaynaklar aktarılmış tır.
Aslında gönüllülük esasına dayanan, umumi menfaati hedeflemesi gereken VAKIFLAR ve VAKIF MEDENİYETİ bir anlamda siyasallaştırılmış, hormonlu beslenmeye alıştırılmıştır.
İşte vakıf anlayışına yapılan en büyük kötülük hatta ihanet derecesinde “hormonlu yem’e” alıştırılma ve korkunç derece de yapılan, söylenen, yayılan istismarlar gelecekte “ VAKIFLAR TARİHİNDE” yüz karası olarak hatırlanacaktır.
Aslında güzel insanlar ve güzel hedeflerle kurulan, zaman zaman gıpta ettiğim bazen de eleştirdiğim bir çok vakıf (Ensar, Tügva, Osmanlı Ocakları, Diriliş Dernekleri v.b.) çok kısa sürelerde, tefessüh ettirilmiş, amaç ve hedefinden saptırılmış bir çok kez de yazmaya utandığım olaylarla anılmaya başlanmıştır.
Bunun tek sebebi “HORMONLU YEM” ve SİYASETTE KULLANMA ve İSTİSMAR ARZUSU’dur.
Halbuki tarihteki ve dinimizdeki Vakıf anlayışının hiçbir yerinde böyle bir arzu, hedef ve istismar yoktur.
Bu kadar yaygınlaşan ve sınırsız hizmetleri olan bu vakıflar; sırf siyasi objeye dönüşmeleri, hormonlu beslenmeleri yüzünden, eleştiri odağına yerleştirilmiş ve acımasızca hırpalanmaktadır.
Bunun müsebbibi; öncelikle siyasi iktidar, sonra da bu eleştirileri fazlasıyla hak eden, vakıfları amaçlarından saptırmaya doğru götüren vakıf idarecileridir.
Olası bir iktidar değişikliğinde ( ki demokrasiler de her zaman olağandır); hormonlanan ve siyasi obje merkezi haline getirilen bu tip vakıflar; siyasi eleştirilerin ve yıkımın odağına yerleştirilecekler, kendileriyle birlikte tüm hizmetleri ve alt yapıları zarar görecektir…
Belki de bu günkü iktidarın yok ettiği diğer siyasallaşan vakıflar gibi yok olacaklardır.
İşte VAKIF ve VAKIF MEDENİYETİNE en büyük zararı Akparti Hükümeti vermiştir derken bunu kastediyorum.
İktidar, vakıfları hormonlayarak; kendisine BENDE yapma, arka bahçeye dönüştürme hedeflerinden vaz geçmelidir…
Vakıf işi ayrı, siyasi endişeler ayrı değerlendirilerek çalışmalar ayrı kanallarda yapılmalı, vakıfların geleceği tehlikeye atılmamalıdır.
Vakıf işleriyle de uğraşan kardeşlerimize ( 20 yıla yakın ben de bu güzel çalışmaların içinde oldum) tavsiyem;
Kendi siyasi görüşlerinize göre değil, İslam’da olan vakıf anlayışını hedefleyin.
Siyaset gelip geçici, İslam ve vakıf anlayışı BÂKİ’dir.
Samimi olarak vakıflarla ilgilenenlerden Allah (c.c.) razı olsun.
Vakıflara zarar verenleri de ıslah eylesin.