Bugünkü köşemize Merhum Süleyman Demirel’in siyasette 24 saat uzun bir zaman sözüyle başlamak istiyorum, sanırım neden bu sözle başladığımı anladınız. Altılı masa geçtiğimiz hafta yaptığı açıklamada pazartesi adaylarını açıklayacaklarını kamuoyuna açıklamışlardı ama ertesi gün Meral Akşener Mansur Yavaş’ı veya Ekrem İmamoğlu’nu destekleyeceklerini kamuoyuna deklere etmesi toplumda şok etkisi yarattı. Telefonlarım adeta kilitlendi bunun ne anlama geldiğini sorandan geçilmiyordu, arayanlara sakin olun, siyasette bu tür şeyler olur, önümüzdeki günlerde çok şey değişir dedim. Meral Akşener’e ateş püsküren mi ararsınız, Kemal Kılıçdaroğlu’na kızan mı ararsınız insanlar feci şekilde tepki gösterdiler. Dilerseniz önce Akşener’in ve Kılıçdaroğlu’nun yaptıklarını değerlendirelim ardından da bundan sonraki süreçte olması muhtemel şeyleri konuşalım. Benim literatürümde profesyonel siyasetçiyle profesyonel partili ve dava adamı tanımları var, profesyonel siyasetçi siyaseti meslek haline getirmiş, geçimini ondan sağlayan, siyaset dışında geliri olmayan kişidir. Profesyonel partili istikbalini hangi partide bulursa siyaseti o partide yapan kişidir, dava adamı ise istikbal gözetmeksizin inandığı davanın temsil edildiği siyasi partide ölümüne mücadele eden dava adamıdır,
Meral Akşener siyasi hayatına MHP ile başlamış, daha sonra Doğruyol Partisinde Tansu çillerle birlikte devam etmiş, 28 Şubat sürecinde Askerlerin dayatmasına boyun eğip istifa etmişti, ardından Ak partinin kuruluş aşamasında Ak partiye geçmiş ama orada da beklentilerine cevap bulamayınca eski partisi olan MHP ye geçmiş, MHP de liderlik mücadelesine girişmiş, sonuç alamayınca da İYİ partiyi kurmuş profesyonel bir partili siyasetçi. İYİ partinin kuruluşunda seçime girememe riskine karşı CHP grup kuracak kadar yirmi milletvekilini İYİ partiye verip seçime girmesi noktasında büyük bir destek vermişti. Meral Akşener’in son çıkışı danışıklı dövüş değilse Kemal Kılıçdaroğlu’na büyük bir vefasızlık olduğu açık ve net ortada. Yok danışıklı dövüşle bilerek yapılan bir hamleyse söylenecek bir şey yok.
Kemal Kılıçdaroğlu’na gelince bürokrasi kökenli bir siyasetçi, bürokraside SSK Genel müdürlüğü dönemi çok konuşulan ama akçeli işleri olmadığı söylenen, hatta eski İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Burhan Özfatura’nın anlattığı kadarıyla merhum Özal’ın DPT de destek verdiği bir siyasetçi. CHP dışında başka bir partide siyaset yapmayan Kılıçdaroğlu bana göre profesyonel bir siyaset adamı ve kendi inandığı davası olan bir dava adamıdır. Alevi kökenli olması hasebiyle de kendi kökenine ve geçmişine bağlı bir siyasetçi olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz. Dava adamı her düşüncede vardır, İslami düşüncesi olanından Muhafazakarına, milliyetçisinden, Kemalist’ine, sosyal demokrat düşünce yapısından pek çok davaya inananı olduğu göz önüne alındığında Kılıçdaroğlu’nun da bir dava adamı olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz.
Gelelim Akşener’in çıkışına burada iki alternatif var, birincisi Akşener’in Kılıçdaroğlu’yla arka planda danışıklı dövüş yapmak suretiyle HDP’yi yanlarına çekmek adına veya kendi tabanlarının gazını almak adına bir çıkış olabilir ama bu ihtimal biraz zayıf gibi. İkinci ihtimal Kılıçdaroğlu’nun kendi adaylığını dayatması sonucunda Akşener’in masayı dağıtma restini çekerek yeni bir çözüm üzerinde durma ihtimalidir. Üçüncü ihtimal Ak partiyle arka planda uzlaşma ihtimalidir ama bu İYİ partiye siyaseten ne katar ne eksiltir onu iyi hesap etmek lazım. Seçimde Kılıçdaroğlu mu daha şanslı, Ekrem İmamoğlu mu yoksa Mansur yavaş mı derseniz hepsinin artısı ve eksisi var, HDP’liler Mansur Yavaş’a oy vermezler, bir kısmı Ekrem İmamoğlu’na verse de bu konuda Kılıçdaroğlu daha şanslı gözükmekte.
Kılıçdaroğlu’nun çıkmazı nedir derseniz Tayyip Erdoğan gibi karizmatik bir liderin karşısında tutunması çok zor, CHP’nin dışında hdp hariç diğer partilerden oy alması mümkün gözükmüyor. Diyeceksiniz ki Tayyip Erdoğan’ın seçimi çantada keklik mi, elbette değil onun da işi çok kolay değil, Ak partinin büyük bir oy kaybı var, bunu görmezlikten gelmek mümkün değil. MHP’nin de Cumhur ittifakının hataları nedeniyle oy kaybı var, anketlerde Ak Parti 35/38 bandında, MHP de 7/8 bandında gözükmekte depremler iktidarların aleyhinde olur ama Tayyip Erdoğan’ın şahsi oyunun on puanın üzerinde olduğunu hesaba katarsak ibre ondan yana. 1999 Depreminde Ecevit’le Mesut Yılmaz’ın ve Bahçeli’nin oluşturdukları hükümet çok puan kaybetmişti. Bunları göz önüne aldığımızda her iki tarafın da işi kolay değil. Millet ittifakı ne yapar derseniz bence toparlanır, B planları olur, yeni bir stratejiyle yola deva ederler diye düşünüyorum. Söylenildiği gibi Altılı masanın öyle çok kolay yutulacak bir lokma olmadığı kanaatini taşıyorum, önümüzdeki günler çok şeye gebe diyerek sözlerime son veriyorum. Kalın sağlıcakla…
SİYASETTE 24 SAAT UZUN ZAMAN
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.