Siyasette hareketli bir haftaya giriyoruz
İktidar partisinin İl kongresine sayılı günler kala, hareketli bir haftaya girmekteyiz. Bugün itibari ile üç tane İl başkan adayı olsa da, bugün yarın bir veya iki kişi daha bu yarışa eklenerek sayı dörde, beşe çıkabilir. Böyle bir durum yakın tarihimizde yaşanmamıştır. İktidar partilerinde adaylar birden çok olurdu, ancak üçü geçtiği söylenemez. Bu şehirde son 25 yılın siyasi geçmişini iyi bilirim. Sağ'da ve Sol'da bulunan partilerin iç çekişmelerinden tutun da, iktidar kavgalarına varıncaya dek olan, biteni beynimin bir kenarına kaydetmişimdir.
ANAP, kurulduğu 1983 yıllarındaki en şaşaalı döneminde, Metin Müftüoğlu, müteahhit Erol Bey, ardından Mehmet Şahin hoca ile başlayan muhafazakar kesimin mücadeleleri, ardından merhum Seyfettin Şen'lerin, Adnan Demirel'lerin, Kemal Topçular'ın bir yandan milliyetçiler adına verdikleri mücadeleler, diğer yandan İl Başkanlığını elinde bulunduran Şerafettin Albayrak'a karşı güçlü olup, ya onu devirmek veya listesine girip, etkin hale gelmek adına yapılan mücadeleler, merhum Sağlık Bakanı Mehmet Aydın'a, bir otobüs dolusu insanın giderek yaptıkları mücadeleler, sekiz yıl gibi uzun bir süreli Şerafettin Albayrak döneminin ardından, Ahmet Ali Bulut, Merhum Salim Ayla döneminin ardından Erkan İnce ile son bulan mücadeleleri unutmak mümkün değil.
Diğer yandan o günkü adı ile D.Y.P.' de yaşanan iç mücadeleleri de unutmak mümkün değil. 80 ihtilali sonrası Av. Metin Turgut ile başlayan İl Başkanlığı mücadelesi merhum Ekrem Samangül'ün ardından, merhum Fehmi Camadanlar'la devam ederken, diğer yandan merhum Beyler Çebi, Harun Üçüncüoğlu gibi siyasetin etkin ve yetkili isimlerinin verdiği mücadeleyi de unutmuş değiliz. Fahri Eldemir'in şaşaalı İl Başkanlığı'nın ardından erime sürecine giren D.Y.P.'nin akıbeti, ortada.
C.H.P., M.H.P. ve R.P.'de durum farklı değildi. Dönem, dönem iktidar olan bu partiler, iktidarda olduklarında ilgi odağı olurken, iktidardan uzaklaştıklarında kiralarını ödemekten aciz duruma düşmüşlerdir. Politika yapan insanların izzet ve ikbal peşinde olmaları belki işin gereğidir, ancak bunu yaparken siyasetin etik kuralları içerisinde yapmak gerekir. Aksi halde hem partiler, hem şehirler, hem de demokrasi zarar görür.
Buraya kadar anlattıklarımı neden anlattığımı merak ettiğinizin farkındayım, ancak geçmişinden ders almayan toplumların gelecekleri karanlıktır. AK Parti, mevcut yönetiminden şu ana kadar iki aday çıkardı. İl Başkanı da bugün, yarın adaylığını açıklamayı düşünüyormuş. O da açıklarsa, üç aday mevcut teşkilattan çıkmış olacak. Erdoğan Tok ise, mevcut yönetimin dışından çıkan bir aday. Son günlerde aday olmayı düşündüğünü söyleyen İbrahim Sandıkçı da, sanırım yönetimlere girmek için aday olmak istiyor. Ona da saygı duymak gerekir.
İsterseniz bu adayları biraz inceleyelim; Savaş Güven ilçelerde sadece Bafra'dan biraz destek alabilecek durumda. İlkadım ilçesinde de İhsan Kurnaz'ın desteğini alabilecek durumda. Vekillerden Fatih Öztürk sıcak bakar, bir de Büyükşehir Belediye Başkanı'nın desteğini alır. Ancak bu destekler şehri yönetecek vizyona sahip değiller. Örnek olarak Kani Güral'ı ele alalım. Bu arkadaşımızın, değil İl Yönetim Kurulu üyesi, ilçe, hatta belde yönetim kurulu üyesi bile olması sakıncalı! Bu arkadaşla ilgili bizzat yaşadığım olayı anlatsam, şaşarsınız.
Adem Güney'e gelince; belki anlatacağım şeylere nefsim karışabilir, zira bu arkadaşla hayli kabarık geçmişimiz var. Refah Partisi'nde bu arkadaşımız İl Başkanı ben yardımcısı idim. Ahmet Okuyucu Bey ise, İlkadım Belediye Başkanı idi. O günlerde yaptıklarını anlatmak istemiyorum, ancak meslektaşları ile konuşursanız, nasıl bir insan olduğunu rahatlıkla öğrenebilirsiniz. Basın toplantısında destek amacı ile yanında bulunanlara bakarsanız, 29 Mart seçimlerinde AK Parti İlçe Başkanı olmasına rağmen, başka bir partiyi desteklediği için görevden alınan, evlilikte maharetine hayran kaldığım çok eşli arkadaşımızdan tutun da, ihaleciler, menfaatçiler hep orada. Bu arkadaşımıza destek veren vekillerden birisine, eski dostluğundan ötürü bir şey diyemiyorum, ancak öteden beri yanlışların karşısında durup, helal, haram konusundaki hassasiyetini bildiğim vekilimizin, arkasında durmasına bir türlü anlam verebilmiş değilim. Yarın sizlere 'Üç Öküz' hikâyesi ve Ali Akyüz'ün hazin sonunun hikayesini anlatacağım. Kalın sağlıcakla