Şehrin kaosunda, hiçbir fiil bizden yana değil gibi ama bütün bunların yanı sıra, ofiste çalışırken, trafiğin sesi, inşaat patırtıları arasında insanı masadan kaldırıp pencereye doğru çeken bir akordeon sesi olabiliyor. Kalkıp pencereden bakıyorsunuz, aşağıda duran küçük kızın ya da delikanlının beklediği bozuk paralar asfalta düştüğünde çıkan ses duyuluyor. Ya da sokakta yürürken yolumuz, şehrin tüm gürültüsüne, kaosuna inat sokak müzisyenlerinin olduğu bir yerden geçiyor. Durup dinlemeli demeye gerek yok; adımlar yavaşlıyor, müzik mıknatıs gibi kendine çekiyor sizi. Şehirle alaşıma geçen müziğin evrenine girdiğinizi anladığınızda da, ritim sizi tutuyor ve duruyorsunuz.