Son yıllarda çevremizdeki bayrak sayıları artıyor.. Sadece sayıları değil ebatları da artıyor.. Kafamızı nereye çevirsek dev gibi bayrakların havada dalgalandığını görüyoruz..
Neden Acaba, nereden çıktı bu bayrak kompleksimiz? Sanki işgal altındaymışız ve işgalden kurtulmuşuz gibi yeniden kazandığımız yerleri bayraklarla (mı) sahipleniyoruz.
Böyle bir kopleksin sonucu mudur bu devasa bayrakların ülke topraklarında yeniden filizlenmesi.. Yoksa başka bir sebebi olabilir mi?
Milli Gazete"den Süleyman Arif Emre"nin bir hatırası; 1952 senesinde Türkiye"ye patrik olarak gelen Atenegoras, zamanın Cumhurbaşkanı Celal Bayar"dan, Ayasofya"nın kiliseye çevrilmek üzere kendilerine verilmesini istemiş. Bu haberi duyunca çılgına dönen arkadaşım rahmetli Osman Yüksel (Nam-ıdiğer Serdengeçti) sert bir makale yazarak, Ayasofya"nın kilise yapılmasına karşı çıkmıştı.
Zamânın devlet ricâli, kim bu küstah diyerek Osman Yüksel"in aleyhine Millî mukavemeti kırdığı, Türk Yunan dostluğunu ihlal ettiği iddiasıyla Ankara Ağır Ceza Mahkemesi"nde bir kamu davası açtırmıştı.
Davanın sevk maddesi, T.C.K."nın 161"inci maddesidir. Bu maddenin metni, o günkü şekliyle idamdan başlatıyordu.
Davaya bakan Ankara Ağır Ceza Mahkemesi"ne, davayı takip eden savcı Nuri Süer"in iddiaları çok enteresandır. Savcı 17.1.1953 tarihli iddianamede: Muharririn Ayasofya"yı, kilise yapmak isteyenlere cevab verdiği yolundaki müdafaasının, samimi olduğunu kabul etmekte mümkün değildir. Çünkü Aslında Kilise Olan Ayasofya"nın evvela cami yapılması, sonra da müze haline konulması idari bir muameleden ibarettir deniliyor.
Eğer bu mantık geçerliyse, Anadolu"nun tümü de, Malazgirt"ten önce Rum diyarı olarak anılıyordu. Savcılık resmen, Fatih Sultan Mehmet Hazretleri"nin, halen, fiilen, kanunen ve resmen cami sayılması gereken vakfiyesini hükümsüz saymış oluyor. Bu mantık yürütülürse Malazgirt"ten bu yana ecdadımızın bin seneyi aşkın vatan saydığı yurdumuzun da aslında Rum malı olduğu neticesine varılır.
Vakıflar Kanun Tasarısının Cumhurbaşkanı tarafından onaylanmasının ardından neler olacak..
Lozan antlaşmasıyla yasaklanan azınlık vakıfların mülk edinmeleri bu kanunla serbest hale mi getirilecek? Gayrimenkuller üzerinde mutlak hâkim ve söz sahibi mi olacaklar?
Yurt dışından her türlü bağış ve yardımları kabul etmeleri mümkün mü olacak?
Türkiye"de, Osmanlı zamanında kurulmuş 46.510 cemaat vakfının toprak ve mülkü bulunmaktadır. Bunlar vakıf yasa tasarısı kanunlaşınca mallarını geri mi isteyecekler?
Azınlık vakıflarının kendilerine ait olduğunu iddia ettikleri mallar iade edilecek mi?
Bir gün babanızdan, atanızdan kalma evinizin bahçesinde oturup çay içerken, elinde bir takım evraklar ile avukatı eşliğinde yanınıza gelen turist kılıklı birisi size, burasının kendi malı olduğunu yıllar ve/ veya yüzyıllar önce burada kendi atalarının yaşadığını ve bir önce burayı işgal etmekten vazgeçmemeniz halinde (kanun) polis zoruyla atılacağınızı söylerse ne yapacaksınız?
Bu soruların cevabı, dikilen bu bayraklarda saklı gibi geliyor bana.. İstiklal Marşı"nı hatırlayarak devam edelim, O benim milletimin yıldızıdır parlayacak, o benimdir o benim, milletimindir ancak
Bu bayraklar, Milletimizin bu ve benzer kanunların olası tehlikesine karşı geliştirdiği refleks midir, yoksa organize ve bilinçli bir uygulama mı? Çünkü dikilen bayrak ile bu mekanın Türk ve Müslüman olduğunun vurgusunu yapıyoruz.. Doğru mudur, doğrudur..
Bakın, bu bayraklar aynı zamanda vatan savunması anlamına geldi.. Bir gün babanızdan, atanızdan kalma evinizin bahçesinde oturup çay içerken, elinde bir takım evraklar ile avukatı eşliğinde yanınıza gelen turist kılıklı birisi size, burasının kendi malı olduğunu yıllar ve/ veya yüzyıllar önce burada kendi atalarının yaşadığını ve bir önce burayı işgal etmekten vazgeçmemeniz halinde (kanun) polis zoruyla atılacağınızı söylerse, ona verecek cevabınız evinizin bahçesine dikmiş olduğunuz bayrakta saklı olacak.. " Görmüyor musunuz, burası yüzde yüz Türk toprağı.. Hangi yabancı, toprağına Türk Bayrağı diker?" diye soracaksınız.. Allah o günleri göstermesin..
Artık, yabancıların kuracağı vakıflar hukuki korumaya sahip olacakları için isminde de vakıf kelimesi olduğu için bu günkü Mason locaları ve Lions kulüplerin de çok daha rahat ve pervasız faaliyetler yapabilecekler.. Hemen her şehirde bulunan cemaatsiz kiliseler yeniden restore edilerek, canlandırılacak misyonerlik merkezleri haline gelecekler..
Kurulacak azınlık vakıfları, yerli vakıflara tanınan ayrıcalıklardan da (vergi muafiyeti vs) faydalanarak, her türlü ticari faaliyetlerini vakıflar üzerinden gerçekleştirecekler.. Böylece yapacakları manevi tahribat ve misyonerlik faaliyetlerinin parasını da yine bizim milletimizden çıkaracaklardır.
Tezgah buysa, vah bize vahlar bize!