Sorun Feodal Düzen Sorunudur

Meryem Polat ismini duymuş olmalısınız. Diyarbakırlı on üç yaşındaki bu öğrenci, daha doğrusu öğrenci olabilmek için çabalayan kardeşimiz, yaşıtlarına ve tüm ülkemize örnek olmalı. Meryem okumak istiyor; fakat yetmiş beş yaşındaki üvey babası onu Yatılı İlköğretim Bölge Okulu'ndan döndüğü hafta sonları ya dövüyor ya eve kapatıp tarlada çalışması için baskı yapıyor. Meryem her defasında köye gelen Jandarma ve öğretmeni sayesinde okuluna geri dönüyor. Üvey babası için bu çok zor olmasa gerek; çünkü, basının öğrendiği kadarıyla, on beş çocuğu daha var. Çok çocuk demek tarlada çalışacak çok kişi demek, hatta kız çocuğu demek daha gözünü açmadan everilmek demek onların kültürüne(!) göre. Ama bana kalırsa bunun kültür, örf anane ya da gelenek diyerek savunulacak bir yanı yok!
Hele ki Meryem artık isyanını duyurmak ya da direnmekten vazgeçip ilaç içerek intihara teşebbüs edene kadar. On beş çocuklu üvey babası ve öz annesi hastaneye gelip kzılarını sormamışlar bile! Burada annesine laf söylemek şuan için kabil değil; çünkü Meryem'in yaşadığı feodal topraklarda annesinin babasına bir cevap veremediğini, eşinin izni olmadan kızını görmeye hastaneye gidemediğini varsaymak durumundayız. Eşinin izni diyorum yine, kocasının ya da 'beyinin' demedim! Yazık...
Bu kardeşimiz hastanede midesi yıkandığında yanında ona sahip çıkan öğretmeni varmış, çok şükür ki ülkemiz böyle vicdanlı ve umudu hala bitmemiş genç öğretmenler yetiştirmektedir. Öncelikle Meryem'in öğretmeni Sezen Demirkol'a birey olarak ben teşekkür ediyorum. Herkesin yapabileceği bir yardım vardır diye düşünerek, bu yazıyı yazmak benim görevimdir, biliyorum.
Meryem Polat, öğretmenine bir mektup yazıyor, 'beni devlet sahiplensin, Çocuk Esirgeme Kurumu benim için en uygun yer' diyor. Okulumdan ayırmayın, gerekirse annemden üvey babamdan ayırın diyor. Bilmez ki Çocuk Esirgeme Kurumu konusunda da halkımız nelere şahit oldu geçmişte; fakat bu çaresizliği hissedebiliyor musunuz? Şimdi bunu yazmasam olur muydu? Rahat olur muydu içim?
Meryem'in öğretmenine yazdığı mektup, okul müdürü ve Kaymakamlık kanalıyla savcılığa iletiliyor. Jandarma ve öğretmenler eşliğinde köydeki evinden alınıp okula getirilen Meryem'i geri almak için annesi bir gün sonra geliyor. Demek ki üvey baba toplumla yüzleşmekten kaçıyor, burdan anladığımız bu... Zaten kaçacak biri olmasa kızını bu denli yasaklamaz, bu denli despot davranmazdı diye tahmin ediyoruz.
Ama gerek Diyarbakır'daki Meryem adlı kardeşimizin acı durumunda gerek dün akşam Mardin'deki düğün baskınında kırk dört vatandaşımızın gelin meselesi yüzünden katledilmesinde gerekse Doğu'da toprakla birlikte satılan köylüler gibi, seçimlerde satılan köylülerin oyları gibi tüm bu sorunların sebebi hala çözülmeyen ve çözülmek istenmeyen Feodal düzen sorunudur.
Burası bir sosyal hukuk devletidir diyorsunuz; ama ne hukuku sağlam bıraktınız ne sosyalliği... Hukuk, biat kültürüne, para, mevki, emir kültürüne döndü, insanlar adalet arıyor yıllarca mahkemelerde... Sosyallik derseniz o zaten sadaka anlamına geliyor artık! Devlet kurumundan herkese on milyon dağıtıyorsunuz millet birbirini eziyor, sosyal yardım diye valilere buzdolabı, çamaşır makinesi dağıttırıyorsunuz, halbuki seçim rüşveti! Ve sonra diyorsunuz ki biz oraya çok yatırım yaptık, anlatılacak sayılacak gibi değil. Evet nasıl bir yatırım ki halkın haberi yok, yatırım nereye nasıl yapılmış? Fabrikalar satılmış, işsizliği düşürdük diyorsunuz; halbuki her gün binlercesi sokağa atılıyor işçilerimizin. En az üç çocuk şart diyorsunuz sebebini açıklamadan; sonra Meryem'leri, Güldünya'ları, Fadime'leri okuldan alındığında, çocuk yaşta evlendirildiğinde, dayaktan konuşamaz olduğunda ya da intihar ettiğinde tanıyor kamuoyu ve basın.
Peki neden hiçbirine sahip çıkılmyor? Dilerim ÇYDD Meryem'le irtibata geçer; çocuklar okur, belki ülkede bir şeyler değişir...

 

                                                                                                                                                                    İyi haftalar...