İslâm âleminin içinde bulunduğu problemler ve yaşadıkları süreç, Vahyi yaşamdan ve Peygamberi anlayıştan uzaklaşma nedeniyledir. İslâmın en iyi yaşandığı dönem, Peygamberi söylemlere itiraz edilmediği Asr-ı Saadet dönemidir. Asr-ı Saadet döneminde bütün Müslümanlar huzurlu ve mutlu olduğu gibi, insanlığın da İslamla müşerref olması için mal ve canlarıyla fedakârlık yapmışlardır.
Günümüz Müslümanlarında, menfaat ve çıkar belirleyici hâle gelmiş, neredeyse herkes mal ve can hesabının peşinde koşar olmuştur. Egoizmin ön plana çıktığı Müslümanlar arasında da, çıkar kavgaları başlamıştır. Menfaat söz konusu olunca, bir ve beraber olması gereken Müslümanlar, kendilerinden olmayanlarla beraber olup, birbirlerine saldırır hâle gelmişlerdir.
Bugün; Suriye, Irak, Mısır, Yemen ve Türkiye; Müslümanların imtihanıdır. Bu imtihanın başarılması, Müslümanların geleceğini de belirleyecektir. Müslümanların birlik olamayıp, aksine birbirlerinin kanını akıtmaları, Peygamberi anlayışın hayata yansımaması nedeniyledir. Vahyi hayata hakim kılmak, Peygamberi anlamakla mümkün olacaktır.
Müslümanlar bu imtihanı kazanacaklar ve bu süreci ümmetin buluşup, birleşmesine vesile kılacaklardır. Ehli Sünnet anlayışı, Müslümanları bir noktada buluşturacaktır. Her Müslüman, her zaman ama özellikle içerisinden geçtiğimiz süreçlerde, İslâm âlemi için dua ve niyazda bulunmalıdır. Başta Ortadoğu olmak üzere, dünyanın her tarafında, İslamın bilinmesine ve doğru anlaşılmasına ihtiyaç vardır.
İnsanlığın yeniden dirilmesi, yaşatılması ve yüceltilmesi, İslamın doğru anlaşılmasıyla mümkün olacaktır ancak. Peygamberimizin yaşamı ve Asr-ı Saadet dönemi bunun teminatıdır. Tevhid ve Vahdet anlayışının hayata yansıması, Müslümanların zaferi, insanlığın felahı, ümmetin birliği için yetecektir.
İçerisinde bulunduğumuz süreçler dualarla geçirilirken, mutlaka kişisel hatalar ve davranışlar üzerinden muhasebe ve muhakeme yapılmalıdır. Dualar, hem bireysel talepler, hem de Ümmet -i Muhammed için yapılmalıdır. İnsanlığın yüceltilmesi egoist düşüncelerden kurtularak sağlanacaktır.
Ümmetin sorunları, ümmet olamamalarındandır. Vahye uygun yaşam ve Peygamberi anlayış huzurun membaıdır. İslam’ın doğru anlaşılması, vahyin ve sünnetin bilinmesiyle olacaktır. Ümmetin sorunları da ancak o zaman sona erecektir. Bu bir imtihan sürecidir. Doğru taraftan yer alan kazanacaktır.
Ülke insanımızın 15 Temmuz’da gösterdiği birlik, inançlarının tezahürleridir. Birbirleriyle kenetleşen insanlarımız, vatanlarını böyle korumuş, hürriyetlerine ve ülkelerine sahip çıkmıştır. Siyasi mülahazaları, düşünce farklılıklarını, özel hesapları, kin ve düşmanlıkları bir anda, bir tarafa bırakan halkımızın, bu birliği oluşturması, inançlarından aldıkları güçle olmuştur. Her kademedeki ve her çeşit sorunların çözümü, vahye dayalı düşünce ve davranışlarla olacaktır. Huzurun ve mutluluğun kaynağı olan ilahi bilgi, Müslümanlar arası birliğin ve dayanışmanın da teminatıdır. Bu gerçek 15 Temmuz’da, pratik olarak görülmüştür.