büyüteç
Yunan ve Anadolu mitolojilerinde korkusuz ve vahşi Amazonların, uçsuz bucaksız steplerde mızrakları, ok ve yaylarıyla erkeklerden oluşmuş ordulara korkusuzca karşı koymalarına ilişkin anlatılar tam 3000 yıldır canlılığını ve çekiciliğini koruyor. Bu çekicilik söylencelerden ve tarihin babası Heredotos'tan başlayıp Büyük İskender'in Pers seferini anlatan Firdevsi'nin "Şehnamesi"ne; 'Afrika'da, Libya'nın batısında, dünyanın sınırında bir halk olduğu söylenir, kadınlar iktidardaymış' diyen 1. yy yazarı Sicilyalı Diodoros'a ve Güney Amerika'da gördüğü savaşçı kadınları Amazonlara benzettiği için oradaki nehre Amazon adını veren 16. yüzyıl kaşifi F. de Orellana'ya kadar sürer.
"Söylencelerde kahramanlara yenik Amazonlar"
Amazonların yer aldığı söylencelerden ilki deniz tanrıçası Tethis'in oğlu savaşçı Aşil (Akhilleus), Truva savaşında Truva'nın yenildiğini ve Hektor'un öldüğünü öğrenince dayanamayıp Anadolu için Truva'ya yardıma gelen Amazon kabilesinin prensesi Penthesile (Penthesilia) adlı savaşçıyla uzun süren bir dövüşe girişir ancak onun bir kadın olduğunu bilmemektedir. Oldukça zor geçen bu çarpışmada Aşil'i zorlasa da ölmekten kurtulamaz Amazon Prensesi. Aşil ölmek üzere olan kadının yüzünü açar ve bu sarışın kadına aşık olur. Aşil, tanrılara yalvararak onun dirilmesini ister. Dileği kabul olmayınca savaşa ara verilerek görkemli bir törenle prenses gömülür. İkinci söylence Herakles'le geçer: Zeus'un üvey oğlu Herakles (Roma mitolojisinde Hercules), kendisinden nefret eden üvey annesi Hera'nın neden olduğu bir delilik nöbeti sonunda karısını ve çocuklarını öldürdükten sonra bu günahının kefareti olarak çarptırıldığı "on iki iş"ten dokuzuncusunu Amazon kraliçesi Hyppolite'i öldürerek halledecektir. Herakles, savaş tanrısı Ares tarafından verilen büyülü kemeri Hyppolite'ten alacaktır. Diğer mitolojik kahraman, bazen deniz tanrısı Poseidon'un oğlu olarak da tanımlanan, Atina Kralı Theseus'tur. Bu konudaki hikayeler, Theseus'un tek başına ya da Herakles ile birlikte Amazon kraliçesi Antiope'yi (ya da Hyppolite'yi) kaçırması etrafında gelişir. Theseus tarafından Atina'ya getirilen kraliçe, kendisini kurtarmak isteyen Amazon ordusu ile Atinalılar arasında çıkan savaşta yaşamını yitirir. Ancak bu söylencelerin altından hep şu çıkar: Yunanlılar, hem kendi "ötekileri" olan Amazonlara boyun eğdirir hem de "erkek" kadını alteder.
"Tarihsel kaynaklarda yer alan Amazonlar nasıldı?"
Yunanlılar, bu savaşçı kadın topluluğunun, uzak bir zamanda, mitik bir dönemin sınırlarında veya dünyanın uçlarında yaşadığına inanmışlardır. Amazonlar miti, Yunanlılara göre çeşitlendirilmiştir: Amazonlar, barbardırlar; kadındırlar, bir yunanlı için bu, hayvansılığa ilişkin bir durumdur. Homeros'tan beri "kadın-adamlar" olarak kabul edilirler (İlyada VI, 186). Bu iki anlamı doğurur "erkeklere eşit" ve "erkeklere düşman" olduğudur. Ayrıca, bu korkunç savaşçılara karşı düzenlenen sefer, genç erkeği savaşçı mertebesine yükseltmektedir. Amazonlar denizciliği bilmezler (Heredotos IV, 110) tahılları tanımazlar (Diodoros III, 53) etoburdurlar, her zaman atlıdırlar ve savaş arabası kullanmazlar. Savaşçı atlı uluslardan İskitlerin (M.Ö.VII. yüzyılda batıda Tuna Nehri havzasından doğuda Çin'e kadar uzanan geniş Avrasya steplerinde yaşamış ve göçebe hayat tarzını uygulamış bir toplum Tanrı Dağları - Fergana - Kaşgar) ülkesinden de ötede yaşadıkları söylenir. M.Ö. 45-120 yılları arasında yaşamış Yunan tarihçi, biyografi ve deneme yazarı Plutarkhos (Pompeus'un Yaşamı) Roma ordusunu komuta eden Pompeus'un M.Ö. 65 yılında, şimdiki Şebinkarahisar-Bayramköy bölgesinde, Pontos Anadolu Kralı I. Mitridates'in ordusu ile savaşmak üzere çıktığı sefer sırasında, Romalıların Kafkasyalı dağlılarla yaptıkları bir çarpışmanın ertesinde savaş alanında "Amazonlara ait kalkan ve bağcıklı potinler" bulduklarından söz eder.
"Heredotos'a göre İskitlerle Amazonların birleşmesi"
Heredotos'un anlatısına göre Amazonlar kendileriyle çarpışanları farklı bir davranışta bulunmaya zorlarlar: Yunanlıların Amazonları Thermodon savaşında yendikten sonra üç gemiye doldurup götürmek isterler. Amazonlar da İskitlerin erkek katili sözünü doğrulamak ister gibi ilk fırsatta gemideki bütün erkekleri öldürürler. Dalgalar ile sürüklenen gemi Karadeniz'in kuzey kıyılarına İskit yerleşim alanına varmıştır. İskitler, ülkelerine yanaşan bu kadınlarla savaşa tutuşurlar. Önceleri Amazonları erkek sanan İskitler, bir süre sonra düştükleri yanılgıyı anlarlar ve savaş, yerini birleşmeye bırakır. Aslında burada bir evcilleştirmeden söz edilebilir.: Heredotos'un kullandığı sözcük tam olarak "öğürleştirme, alıştırma" anlamındadır. Sabvaşçıların en genç olanları Amazonlara vahşi bir hayvana yaklaşır gibi yavaş yavaş yaklaşırlar ve sonunda onlarla birleşirlermiş. Amazonlar, İskitlerle birleşmeyi azımsanmayacak bir zafer olarak algılarlar. İskitlerin elde ettiğiyse tam bir zafer olamayacaktır. Amazonlarla birleşmedeki niyetleri, Heredotos'a göre, çocuk yapmaktır. Daha doğrusu ileride iyi birer savaşçı olacak İskit oğlanları doğurtmaktır. Oysa öykünün sonunda Amazonlar evliliği kabul etseler bile kocalarına kendi yaşam biçimlerini dayatırlar ve onları ülkelerinden uzaklaştırarak, Karadeniz'in kuzeyindeki Tanais'in (Don ırmağı) ötesine götürürler. İskitlerin tarihsel verileriyle de örtüşen bir kanıdır bu. İskitlerle Amazonların birleşmesinden, kadınları savaşçı olan "Sauromat" halkı oluşur. Yazılı kaynaklardan anlaşıldığına göre, Sauromat toplumunda kadınların özel bir konumu vardır. Kadınlar, hem askeri harekatlara hem de toplum yaşamına gayet aktif olarak katılıyorlardı. Bugün bilinen ve içinde silah bulunan askeri mezarlardan yüzde 20'si silahlı Sauromat kadınlarına aittir. Kadın mezarlarının kurgan (höyük) grubu içinde önemli yer tutması, çok zengin olduklarının görlmesi ve bu mezarlarda kurban yerlerinin bulunması, Sauromat toplumunda anaerkillik kalıntısı olduğu destekliyor. Amazonların nerede yaşadığı kesin olarak bilinmese de araştırmalar ve söylentiler Güney Batı Rusya, Kafkaslar ve Karadeniz'in güney doğu kıyılarını işaret etmektedir.
"Tek göğüslü oluşları dilsel bir yaratı"
Evlilik dışında düşünülen Amazonların erkeklerle ilişkisi, erkeklerin boyunduruk altına alınışı olarak düşlenmiştir. 1. yüzyıl yazarı Sicilyalı Diodoros'a göre, Amazon toplumu Yunan toplumunun tam tersidir: Savaşan ve yöneten kadınlardır. Erkek, yün eğirir ve çocuklarla ilgilenir. Bazen erkekler daha fazla ezilir. Küçük erkek çocuklar, ileride savaşamasınlar diye sakat bırakılır ve aynı biçimde kız çocuklarının da, ileride ok atarken kendilerine engel olmasın diye sağ göğüsleri dağlanır. Fakat bu sakatlanma durumu tamamen dilsel yaratıdır. (Yunanlılar "a-mazon" sözcüğünü "göğüssüz" olarak anlarlar) Çünkü bu durumun resimli betimleri tasvirleri yok. Ancak İ.Ö V. yüzyılda, fiziksel akılcılığın ideolojiye hizmet ettiği Hippokrates'in bir metninde ortaya çıkar: "Sauromat kadınlarının sağ göğüsleri bütün güç ve gelişim omza ve kola gitsin diye dağlanırdı" (Havalar, Sular ve Yerler Üzerine, 17). Kimi yazarlar da Amazon topluluğunu tamamen erkeksiz olarak değerlendirir: Bu nedenle yılda bir kez yörelerindeki köylerdeki erkeklerle birleşirler. Doğan çocuklardan kız olanlarını alıkoyarlar. Erkek gözüyle ortaya çıkan inanışlarsa genellikle şu noktada birleşiyor: Amazonlar, onların izinden yürüyecek ve erkeklerin düzenini tehdit etmeyi sürdürecek kız çocukları doğurmak için tohumlarını çalmaktadırlar.
"Amazonların kökeni Orta Asyaya dek gidiyor"
Günümüze ilişkin birkaç araştırmaya değinerek yazıyı tamamlamak gerekirse; Arkeolog Dr. Jeannine Davis Kimball'ın yollara düşerek giriştiği araştırmalar dikkat çekmiştir. Dr. Kimball, efsanelere kulak vererek arkeolojik kazılarını Karadeniz'in kuzeyindeki Rusya steplerinde başlatır. Karadeniz'in kuzeyinde, kazılarda bugünkü Altaylı göcebelere benzerliği bulunan eşyalar ve desenler ortaya çıkarır. Altay dağlarının eteklerine dek sürdürülen çalışmalarla ve bugünkü Kazakistan ve Moğolistan sınırları içindeki kurganlarda yaşayan savaşçı kadın Amazonların iskelet örneklerinde uygulanan DNA testleriyle onların Orta Asya kökenli olduklarını kanıtlar. KATAVASYA